ibretlik hikaye

entry15 galeri1
    1.
  1. genç kız o gün evden çıktığında kapısına bırakılmış ''bunları 7 kişiye ulaştırmazsanız tüm belalar sizi bulur'' yazısını görüp, kağıdın fotokopisini çektirmeye karar verir.
    fotokopiciye giderken yanlışlıkla kendini bir barda bulur!
    barda kendisinin ''fotokopici sahibi'' olduğunu söylediği genç adam onu fotokopiciye götürme emeliyle kandırıp icetea'sine ilaç atıp aids'li bir iğnenin olduğu koltuğa oturtur.
    gerisini hatırlamayan genç kız uyandığında kendini buz dolu bir küvette bulur.
    ''hemen 112'yi ara yoksa ölürsün'' yazılı notu bulan kız, aynada bir de ne görsün !!
    aids olan kızımızın böbreği de çalınmasın mı !
    8 ...
  2. 2.
  3. 3.
  4. sonucundan ders çıkarılabilecek hikayedir.
    0 ...
  5. 4.
  6. 5.
  7. 1951 yılının Temmuz ayında 17 arkadaşımla birlikte iTÜ Makine
    Fakültesi'nden başarılı bir öğrenci olarak mezun oldum. O gün hayatımın
    en mutlu günlerinden biriydi. Sınavlara hazırlanmaktan para getirebilecek
    işleri altı aydır ihmal etmiştim. Parasızdım. Ancak Yüksek Mühendis
    diplomasını kazanmış olmaktan dolayı mutluydum.. O sabah motor dersi
    hocalarımız, ikisi de asistan olarak çalışan Prof. Necmettin Erbakan ve
    Prof. Hakkı Öz'ün karşısında başarılı bir motor sınavı ile mezuniyete
    hak kazanmıştım. Bu olayı kutlamak için bir arkadaşımla Moda'da yazın ilk
    deniz banyosunu yapmayı ve kendimize bir ziyafet çekmeyi kararlaştırdık.
    Mayolarımızı yanımıza almıştık. Arkadaşım Moda'ya gitmeden önce yeni inşa edilen Levent Mahallesi'nde otobüsle bir tur atıp Türkiye'de o gün için yepyeni bir olay olan bir uydu villa kenti gezip görmeyi teklif
    etti. Merakla kabul ettim. Levent, alt yapısı tamamlanmış ve villaları
    toparlar görünümdeydi. Yolları o zamanlar pek ender rastlanan bir şekilde tamamen asfalttı. Otobüsten inip merakla yürürken bir villanın kapısının önünde villa sahibi ile bir amelenin yüksek sesle tartışmalarına tanık olduk. Merakla yaklaştık. Bizi gören villa sahibi sanki içini dökmek ister gibi bize dönerek:
    -Burada temizlenecek bir su deposu var. Tam yevmiye veriyorum
    yapmıyor. Ne ister bilmem ki, diyordu. Amele ise;
    -Bu iş geceye kadar sürer, kurtarmaz! Kahveye gidip yarına kadar uygun
    iş ayarlarım, diyordu. Arkadaşı mla aynı şeyi düşünmüş gibi bakıştık. ikimiz
    de parasız sayılırdık. Amele yevmiyesi ise 6 lira idi. Bizim o günkü
    ihtiyacımızın hemen hemen iki misli. Villa sahibine bu işi yapmaya hazır
    olduğumuzu söyleyince, amele homurdanarak
    -Canınız çıksın da anlayın halimizi, diyerek uzaklaştı. Mayolarımızı
    giydik. Deponun pırıl pırıl temizlenmesi bir saat sürmemişti. O sıcak yaz
    gününde bahçede hortumla duşlandık. Havlu fabrikası sahibi olduğunu sonradan
    öğrendiğimiz ev sahibi, kim olduğumuzu anladıktan sonra altışar lira ile
    birer havlu hediye ederek ve birer gazoz ikram ederek uğurladı. Bu işte
    kanımca tek kaybeden 'kurtarmaz!' diyen amele olsa gerek. Iş mi çoktu?
    Insanlar mi tembeldi? Neyi 'kurtarmaz' idi?
    Bu güne kadar da anlamiş değilim.

    Üzeyir GARiH

    alıntıdır.
    4 ...
  8. 6.
  9. sevgilisini çok seven, onun bir dediğini iki etmeyen, onu mutlu etmek için gecesini gündüzüne kadan bir er kişi varmış zamanın birinde. gel gelelim esas kız er kişiye çektirmediğini bırakmamaktaymış ve tripler gırla gitmekteymiş. günlerden bir gün yine er kişi ne yaptığını anlamadan seri şekilde triplere maruz kalmış. kapatmış telefonu oturmuş düşünmeye başlamış, ne yaptım ben, yine ne yaptım ya rab. er kişi düşündükçe sıkılmış, sıkıldıkça düşünmüş, en sonunda bunca acıya dayanamayan er kişinin kalbi krize girmiş ve o anda ayakta olan er kişi birden yere düşüp kafasını da yere çarpmış. apar topar hastaneye kaldırılmış er kişi ama merak etmeyin kurtulmuş er kişi birşey olmamış. sevdiceği esas kız da gelmiş tabii er kişisinin yanına, üzülmeler, sarılmalar, ağlamalar, aşkitom özür dilerimler gırla gidiyormuş kız tarafında ta ki esas oğlan tokadı çarpana kadar. yere düşüp başını vurduğu zaman kafasında kırılan iki tahtadan sonra esas oğlan kendine gelmiş ve kız kişisinin karnından sıpayı sırtından sopayı eksik etmemiş. ondan kelli mutlu mesut yaşamıış gitmişler.

    çıkarılması gereken ders: akıllı olun kızlar, sizi seven size değer veren bir erkek varsa hayatınızda onun kıymetini bilin, illa atasözlerini haklı çıkarmayın.
    2 ...
  10. 7.
  11. google translate ferhat göçer yazınca justin timberlake yazısını görmek.
    0 ...
  12. 8.
  13. osmanlı dönemindeyiz baskent bursadır bir zengin yahudi bir çeşme yaptırır ve üzerine müslümanların içmesi haramdır yazar olay büyür padişaha kadar gider padişah der adamı getirin bakalım neymis derdi yahudiye sorar neden böyle yazdın ? yahudi padişahım bunu anlamanızın sadece bir yöntemi vardır der yöntemi söyler yahudi bir hahamı 1 hafta esir edin padişah dediğini yapar bir hahamı yaka paça alırlar götürürler zindana atarlar tüm yahudiler padişaha feryat eder bizim din görevlimizin suçu nedir niye hapse attınız felen 1 hafta dolar haham serbest kalır sonra bu sefer bir papazı tutsak eder padişah bu seferde hristiyanlar isyan eder din görevlimizin suçu nedir niye hapsettiniz hünkarımız 1 hafta geçer onu da serbest bırakırlar ardından o dönemin en tanınmış imamlarından birini tutsak ederler cuma hutbesi okurken alır götürürler yaka paça 1 hafta tutsak durur ama 1 müslüman neden imamı alıp götürdünüz suçu nedir demesini bırakın aralarında namussuzmuş bu hoca arkasında kıldığım namazlara yazık tühh rezil bi halt yemiştir kesin diye adamı karalarlar bunun üzerine yahudi padişaha döner ve der böyle halka suyu haram etmek sevap değil midir hünkarım el cevap hava bile haram bunlara.
    1 ...
  14. 9.
  15. Bir adam Microsoft şirketine iş için konuşmaya gidiyor.
    Girmek istediği iş de tuvalet temizleyiciliği.
    HR menajeri ile görüşüp tıkanmış bir lavaboyu temizleyip testten geçiyor.

    HR menajeri adama testi geçtiğini, hangi gün saat kaçta iş başı yapması gerektiğinin kendisine e-mail yoluyla gönderileceğini söylüyor.

    Ada, bilgisayarı olmadığını dolayısıyla e-mail kullanmadığını açıklıyor. HR menajeri: "Üzgünüm ama e-mailiniz yoksa siz sanal olarak var sayılamazsınız ve bu yüzden sizi işe alamayız." diyor.

    Adam çaresizce dışarıya çıkıyor ve "Ne yapsam, ne etsem!" diye düşünürken cebindeki 10 dolar ile 20 kilo kiraz almaya karar veriyor. Kapı kapı gezerek kirazları satıyor ve 2 saat içinde sermayesini 2 katına çıkarıyor. "Bu şekilde ekmek paramı çıkarabilirim." diyerek her gün sabah erkenden kalkıyor ve kapı kapı dolaşarak kiraz satıyor.

    Her gün sermayesi büyüyor. Derken küçük bir kamyonet alıyor ve satışa devam ediyor. Az bir zaman sonra büyük bir kamyon ve birkaç küçük kamyonet alıyor.

    ...5 sene geçiyor...
    Bu adam şu anda Amerika'nın en büyükleri arasında yer alan bir nakliyat şirketinin sahibi. Bir gün ailesinin geleceğini düşünerek sigorta yaptırmak istiyor.

    Sigorta şirketi kendisinden bir e-mail adresi istiyor. E-mail kullanmadığını söylediğinde sigortacı: "ilginç, e-mailiniz olmadan büyük bir holding kurmuşsunuz. Bir de e-mailiniz olsaydı neler yapardınız!" diyor.

    Adamın cevabı: "E-mailim olsaydı şu an da Microsoft'ta tuvalet temizliyordum."
    3 ...
  16. 9.
  17. ibretimi aldım yatıyorum, iyi geceler sözlük.
    1 ...
  18. 10.
  19. 11.
  20. En çok beğeni alan ibretlik hikâyemi kötü kızlar örnek almasın diye sildim. Kandırılmayalım masum kızların başını yakmayalım diye beyler.
    1 ...
  21. 12.
  22. 14.
  23. Birgün köyün birinde bir adamla karısı yaşarmış. Bunlar dağdan odun kesip, eşeğe yükleyip pazarda satarlarmış.

    Hasıl-ı kelam bunlar birgün daga oduna gitmişler. Odunu kesip eşeğe yüklemişler ve yola koyulmuşlar. Yolda giderken eşek birden durmuş. Adam eşeğin yularından asıldıkça eşek inat ediyormuş. Adam elini beline atmış ve : eşek bak bu bir etti demiş.

    Yola devam etmişler. Eşek az sonra yine durmuş.. Adam yine yulardsn çekiyor, karısı eşeğin arkasından itiyormuş. Eşek inat mi inatmis. Adam eşeğe bakmış ve ; ések bak bu iki etti ha! Demiş.

    Yola yine devam etmişler. Eve yaklaştıkları bi yerde eşek yine durmuş. Adam yine asılıyor, karısı arkadan itiyor ama ne mümkün. Eşek çakılmış kalmış.. Adam kan ter içinde kalmış. Esege dönüp ; esek bu da üc etti demis..Omzundan tüfeği almış ve eşeği oracıkta vurmuş.

    Eşek ölmüş ve bunu gören karısı başlamış feryat figan ağlamaya. Herif sen ne ne yaptın. O bizim elimiz ayagimizdi, nasıl kiyarsin hayvancagiza diye bağırdıkça bağırıyormuş. Adam iyice sinirlenmiş. Ağlayan karısına dönmüş ve demiş ki ; hanım bak bu bir etti! Swh.
    2 ...
  24. 15.
  25. anne solucan, yavru solucanı delikten çıkarmış, gezdiriyor. işte etrafı, hayatı, tehlikeleri falan öğretiyor. az ilerde duran sarı bir civcivi gösteriyor anne solucan:
    "bu şey, dünyadaki en tehlikeli yaratıktır. tam bir canavardır, acımasız ve yırtıcıdır. onu gördüğünde, mutlaka kaç ve saklan." aynı gezide, karşılarına aslan çıkıyordu. aslan hakkında soru soran yavru solucana annesi:
    "bu hayvan, bu dünyadaki en uysal, en tehlikesiz, en kendi halinde, en sakin hayvanıdır. ondan korkmana hiç gerek yok." diyor.

    kimlik, her daim bizden içeri olana değil, bazen bizden dışarı olana da içkindir. kendi başınalığımızdan ziyade, muhataplarımızın "kim" olduğu ile de belirlenir kimliğimiz.
    (bkz: bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim)

    salt arkadaş ile de değil, düşmanlarımız ile de kimliğimizin hudutları çizilir. korktuklarımız kadar korkuttuklarımız, sevdiklerimiz kadar nefret ettiklerimiz kaçtıklarımız kadar kovaladıklarımız, yakın durduklarımız kadar uzak durduklarımız da yani kabul ettiklerimiz kadar reddettiklerimiz de belirler kimliğimizin sınırlarını. tertemiz bir kağıda çizdiğiniz şekle kimlik diyorsanız, o şeklin işgal ettiği temiz yüzeyin geri kalanına da kimlik demeniz yerindedir. kimlik, ne olduğumuza dair bir beyan olduğu kadar, ne olmadığımıza dair de beyandır.

    tam da bu nedenle, genellikle kimliğimiz ile ilgili arayışlarımızın, mücadelelerimizin, kavgalarımızın, inşalarımızın, yıkımlarımızın ve söylemlerimizin muhatabı kimliğimizden dışarı olanlardır, kimliğimizin hudutları dışında bambaşka kimlikler inşa etmiş olanlardır. kimlik, bir kendi kendinelik halinin değil, göz gözelik halinin ifadesidir. yaralandığımız yeri kimliğimiz belliyorsak, yaralayan birileri vardır diyedir.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük