yaşayan en iyi türk şair ah muhsin ünlüyle beraber...**
gereğinden fazla duygusalım bugün. her gün şiir okurum ben ve hepsinde derim ah ulan ah diye ama ağlattı bugün beni bu adam...
evet gereğinden fazla duygusalım belki annemin rahatsızlığından belki sevgiliyi bugün görememiş olmaktan belki üsküdarın nerdeyse beni bayıltacak kalabalığından ya da belki de otobüste karşılaştığım eski bir arkadaştan dolayı...
-aslı ne çabuk geçiyor zaman
-sorma yusuf...
zaman geçiyor "yapılacaklar" listemize umursamadan. her nefes ölüme biraz daha yaklaşırken, yapmadıklarım yaptıklarımdan fazla iyice hissederken bunu, arkamda gönül kırıklıkları bırakmışken haddinden fazla bir perşembe gecesi bütün samimiyetimi sağlayamadığımı farkedip kapatıyorum kur'an'ı kerim'i...
gereğinden fazla mı duygusalım yoksa gereğinden fazla duygusuz muyum bugün bilemiyorum henüz...
ama bu adam çok iyi. benden başka kimseyi ağlatmaz belki ama hissettirir elbet bir şeyler...
"dünya küçük demişlerdi nerdesin
kuyruğunu bırakması gibi bir kentenkelenin
kim böyle orta yerde bırakır
ve yazmaz birkaç satır."
çok hoş mesela. neyse neyse bugün biraz fazla duygusalım zaar. ama bir sandalye çekmeliyim artık zor günlerin altına gidesi yok gibi...
tanıdığım andan itibaren tüm şiirlerini ezberleme ihtiyacı hissettiren adam. Milli görüşte yetişmiş bir insan ve Has Parti kurucularından. lakin bu görüşteki insanların sanıldığı gibi yobaz ve gerici değil böylesine sanatçı ruhlu olabileceğini ispatlar nitelikte. şiirlerinde Tanrı kelimesini sıkça kullanır, aşkı ve sevgiliyi güzel anlatır ve dünyadan yana karamsar bir insandır. tüm şiirleri güzel olan bir şair var deselerdi herhalde inanmazdım.
--spoiler--
tanrım!
ben var ya ben!
büyük adam olmalıydım!
şehirler yakılmalıydı adıma!
trenler soyulmalıydı!
tanrım!
ah...vesaire olmamalıydım...
--spoiler--
mesela "hırsızlık" kelimesinin yerine "yolsuzluk" kelimesini koyma gayretindeler. yolsuzluk, insanın kulağına yol-su-elektrik gibi geliyor. ama hırsızlık denilince, işin rengi bir anda değişiyor. mesela ünlü medya patronu veya falanca milletvekili yolsuzluk yaptığı için değil de, hırsızlık yaptığı için yargılansaydı, itibarları sıfırla çarpılırdı. ama şimdi, hiçbir şey olmamış gibi davranabiliyorlar. yine, "ahlak" kelimesinin yerine "etik" kelimesini monte etmeye çalışıyorlar. hal böyle olunca da, etik değerleri dilinden düşürmeyen bir yayın yönetmeni gazetesine eteksiz kadın fotoğrafı basabiliyor. veya mankenlik mesleğinin bile etik değerlerinden bahsedilebiliyor.
"ben uzaktan severim
seni de öyle sevdim
bir tutam gökkuşağı karıştı sevdamıza
kuş kanadı bir tutam
bıraktık korkularımızı
uçtuk gittik..."
dizeleriyle derin bir aahh çektiren yazardır.
işte yine günün belini kırıyor akşam
ve sen kırlara benzersin günün bu saati
çıkarmamışsan çiçekli elbiseni.
I
hatırla ve sıkı tut:
korkardın küçükken
serçe parmağın uçacak diye elinden.
diğer çocuklara benzerdim bense
benzemesi gibi, bir çinlinin diğerine.
II
şaşkınım, şehir açmıyor beni
ve namım yürümüyor burada
çünkü tuhaf burada her şey;
denizi sel basıyor hayret
hayret şehir sığmıyor taksiye
ve terör estiriyor rüzgar
kaldırıyor dağın eteklerini bile.
ve burada sensiz bahar
hem yatalak hem öpmeden geçiyor
bir jeton
yanağıma getiriyor da yanağını
kokunu rüzgara salsan
bana getirmiyor.
III
yoksun ya
güvercin avlıyor avluda kedi
kızlar gülüşüyor bahçede
gül üşüyor –gül üşür-
yoksun ya, bezden anne
yapıyor öksüz
öpmek için kendisine.
zar tutuyorsun ey hayat bu kaçıncı sevgili
yanlış ata oynamışım gözlerim öyle dedi.
pır pır diye ses çıkardı yürürken yüreğimden
denizleri sulardım tozmasın diye deniz
sporu çok severdim çiçeğe yem vermeyi
kuşlara binerdim ve kaçardım basından
bak buraya yazıyorum diye milyar kelimeyi
ziyan eden de bendim hem de hiç sıkılmadan.
güzeldim de galiba bunu nasıl söylesem:
eline sağlık Tanrım leyla çok güzel olmuş
Tanrım eline sağlık dünya da çok güzel olmuş
keşke biraz ölmesem.