aşağıdaki şiirin sahibi, saf ve yalın türkçesiyle güzel şiirler yazan adam.
ulu orta
seyrek gülüş sen ne güzel bir şeysin
nazlanırsın ama bir gün gelirsin
düşen bir yaprağa bağladım hayatımı
olsun artık diyorum ne olacaksa
paralı asker miyim neyim ben
ekleyip duruyorum sabahları akşama
ve kendimi arıyorum meşgul çalıyor
gerçi söylenmez böyle şeyler uluorta
aşk diyor başka bir şey demiyor kalbim
nasıl bir dostluk ki bu, hem kadim
hem de mayhoş elma tadında.
kendimi de koysam ayağımın altına
yine de yetişemiyorum ey aşk,
omzunun hizasına.
çünkü bende birikiyor her şeyin tortusu
ayağını kaldırıyor dünya, konuşurken benimle.
budanan oğullar gibiyim sessiz ve narin
nereye konsam geri sayım başlıyor
kurcalıyor beni bir çırağın elleri
ah, unufak olsam ve desem ki
ağzın tat görmesin hayat
kandırdın beni.
sorma,
elim kırılsın bir daha
dokunursam güneşe.
kılpayı kaçırılmış bir şeyin
bıraktığı ardında
neyse oyum ben.
yaralı serçe, benim için dua et:
gök bir kayalık gibi şimdi üstümde
doktor şükrü bey'den üç ayda bir reçete.
acıyan bir şeyim ben burdan çok uzaklarda
koskocaman bir hansın sen uğraşma bu çocukla
çünkü nasıl bir şey biliyorum itin taştan korkması
bir yastık arıyorum kuş seslerinden
mühim değil sonrası.
sorma,
yangın sönseydi suyla
denizler her akşam böyle yanmazdı.
yakar top oynayan melekler gördüm güneşle
büyük çiftçiler gördüm dağları biçen
yolundaydı herşey, ben bile yolundaydım
ama
kıyıya vardığımda
kendimi unuttuğumu anladım
karşı kıyıda.
şiirler söyledim belki duyarsın diye
çığlıyımdım içinde dilsiz bir şehzadenin
sana seslendim durdum bu küçücük odadan
acımı duy, sensin pusulam benim
ki dünya
silinmiş bir harita
gibi yabancı bana.
sorma,
usulca uzandığında
bir ceset oluyorsun öpüldükçe şımaran.
şiirden başka birşey yapabilseydim şiir yazmazdım diyen . imzalı kitaplarda anladığım kadarıyla hatırı sayılır bir koleksiyona sahip, sinemaya gitmek yerine pazarları kırlara çıkıyoruz diyen şair. *
agâh, (h)alim, (z)arif şairlerin hâlâ nefes sahibi olanlarının en iyisi. evet, en iyisi, en derini... cahit koytak'ı dahi aşmış geçmiş umman adam... haddimi aşıp geçip yüzüne 'iyi şairmişsiniz ama ben bilmiyorum, o yüzden birşey diyemiycem' deme afili gafletini, zavallılığını yaptığım mütevâzı, dingin derviş... sözlü, özlü, tözlü kalem işlerinin en tozsuz, en samimi, en gerçek, en abartısız üstâdı...
metafiziğe duyarlı bir şair. dünyayı tanrıyı ve kendisini iyi konumlandırmış. dinci yazarlardan olması bir şeyi değiştirmez, şiirlerinde ben hiç bir gericiliğe ya da irticai sloganlara rastlamadım. milli gazetede neler yazar bilemem, ama şiirlerinde kesin bir yalınlık, farkındalık, samimiyet ve yetenek olduğu kesin. olmuş bu adam, hammış pişmiş.
ismet özel hayranlığı doruklarda olan,
milli gazete yazarı.
mırıltıların şairi.
''akıl, git başımdan''
tuzak kadar şanslıyım
natürmort kadar ruhsuz
ah, kaç vakittir uykusuz
ve ruhsuz ayaktayım
tüfeğimi kaybettim,
size anne diyebilir miyim bayım.
(bkz: üç köpük)
Bir sanatçının tüm deliliklerini görebilirsiniz onda.
Çok derin bir konuşmanın ortasında cümlesini tamamlamayı erteler, sigarasına sarılır.
Kuralların adamıdır.
Üstatlarına arkasını dönmez.
üstatlarına fikir beyan etmez. ben demeyi yasaklamıştır kendine. Ekip ruhunu en güzel temsil edenlerdendir.
Çalışkanlığı zaten dillere destandır.
Günde 8 saat şiir çalışır.
Bir şiir kitabını yazmak için masaya oturduğunda 64 kilo, kalktığında 48 kilo olduğunu anlatır.
işini ciddiye alır. Google' dan nefret eder.
kütüphanelerin adamıdır.
ve şiir çalışan ismet özel i yenmiş bıyıklarından tanır.
Okunası, sohbet edilesi, tanınası adamdır.
güzel dizelerin sahibi ..anlaşılır,doyurucu uslubu ve mütevazi kişiliği hayran olunası şair.
"ey aşk, yaptığını beğendin mi,
yetimler gibiyim ziyafetten aç dönen.''
''ey insan sana küstüm çünkü sen beni
birazdan kurşuna dizilecek bir mahkum gibi
bıraktın ve gittin endişe limanında."
''düşüyor içimde dipsiz bir kova
yaşamak ne zor kalbi olana''
...
''kaçan bir gol kadar üzülmedik değil mi?
ölürken çocuklar o güzel afrika'da..."
...
"tanrım!
ben var ya ben!
büyük adam olmalıydım!
şehirler yakılmalıydı adıma!
trenler soyulmalıydı!
tanrım!
ah...
vesaire olmamalıydım..."
...
''güzeldim de galiba bunu nasıl söylesem:
eline sağlık tanrım leyla çok güzel olmuş
tanrım eline sağlık dünya da çok güzel olmuş
keşke biraz ölmesem."
...
''tanrım,
kör bir çocuk rüyasında ne görür''
...
''bakın ne diyorum, dünya
sekerek yürüyor, gözümden düştü ya
seviyorum aklımın almadığı şeyleri
titriyorum emin olduğum zaman
evlerin ev halkının ve devletlerin
gidiyorum bıraktığı boşluktan ''
"mutluyum cunku yenilmeseydim
ey hirs ben senin urkek ulkenim-
diye bitmeyecekti siirim"
--spoiler--
Soğuktan eliniz ayağınız uyuşmuş bir halde eve geldiniz ve hemen sobanın yanına sokuldunuz. Isınmak için sobanın yanına sokulduğunuz andan itibaren, her geçen dakika sobadan biraz daha uzaklaşır ve en sonunda odanın, sobaya en uzak köşesine oturursunuz. ilk dakikada sizi rahatlatan, huzur veren ateş; yavaş yavaş canınızı sıkmaya başlamıştır. Önce üstünüzdeki kazağı çıkarır, daha sonra evdekilerin bütün itirazına rağmen, pencereyi hafifçe aralamaya kalkarsınız.