Türkiye'de ilk tek kişilik tiyatro gösterilerilerini yapan yani başka bir deyişle Cem Yılmaz, Ata Demirer vb. Komedyenlerine yol göstermiş olup bu yola başlarken amacı insanları güldürmek olupta yolun sonunda şiirlerini dinlediğimizde bizi ağlatan günümüzün şiir üstâdıdır kendileri. Kıymetini bilelim böylesi her zaman gelmez.
yıllar önce babam bi kamyonet almış emekli bir öğretmenden ama kaç yaşında kim bilir her yeri dökülüyor.
ilkokuldayım o zamanlar hadi diyor bana bi turlayalım. tamam diyorum atlıyorum hemen ön koltuğa. torpidoyu karıştırıyorum merakla. bi kaset çıkıyor. albümün adını bilmiyorum ama ben seni hiç sevmedim ki şiirinin olduğu albüm. takıyoruz, başlıyoruz dinlemeye.
hava çok soğuk onbeş dakika turluyoruz geliyoruz eve.
sonraki günlerde hep ibrahim sadri.
yeni kaset almamıştık, fuzuli masraftı o zamanlar.
o kamyonetin dökülene kadar bindik. yıllarca yeni kaset almadık. söyledi ibrahim sadri. şiirlerinin arasındaki keman sesi işledi garibanlığımıza.
sirkeciden giden trenler, ah ulan sabri abiler.
çocukluğum oldu ibrahim sadri. hükümete yakın oldu, kumarcı oldu bilmem ne oldu. ama çocukluğum olarak kaldı.
kıymeti bilinmesi, dinlenmesi gereken ses. o okusun şiirlerini gece daha çok uzasın.
edit: trt müzikte program yapıyor şu aralar. güzel de yapıyor kereta.
17 yaşım gibi bir şiiri vardır ergenlik dönemimizde aşık olduysanız ve şiire denk geldiyseniz gerçekten de içli okursunuz.
ama sonra da çok şahane olmadığını sıradan bir şiir olduğunu ve sıradan bir şair olduğunu anlıyorsunuz
buyurunuz şiirden birkaç dize
Sen benim on yedi yaşımsın,
Deli çağımsın...
Sen benim ayakkabılarımın arkasına ilk basışımsın .
ilk cigaram, ilk ıslığım, ilk kızgınlığım, ilk aldanışımsın.
Sen benim ilk ütülü beyaz gömleğim ,
ilk şiirim, ilk kavgam ,
Yaşamı ilk fark edişimsin .
Sen benim on yedi yaşımsın...
iyi şiir okuyan fakat kötü şiir yazan bir abimiz. kendisini tey adam gibi albümünden beri takip ederim. okuduğu bütün şiirleri hemen hemen ezbere bilirim (yazdığı değil). ibrahim sadri nin piyasada bu kadar tutulmasının en önemli faktörü bana göre fon müziklerine imza atan fikret hasani dir. ibrahim sadri nin özellikle kendi yazdığı siirlerde kullandığı arabesk olgular bir noktadan sonra gerçekten bunaltıyor. sen şiir yazma, şiir oku ibo.
ben aşkı bir üveyikten satın aldım,yaşım onaltı
o zamanlar bakır rengindeydi dağlar
daha şıvan düşmemişti böğrüme
daha deli deli esmemişti ruzigar
kalbim acıya düşmemişti
sanırdım bütün ırmaklardan koşacaktım
halayda delikanlı başı olacaktım
bıyıklarım yeni terlemişti
gurbeti
ismail dayımın gönderdiği
kuru üzüm ve fıstıknan
bir de istanbul fotoğraflarından tanımıştım
hey deli yanım!
türkülerim ince gül dalım
gönül közüm
verdiğim sözüm
ne zaman duman olsa
munzurun doruklarında kalırdı gözüm
aradabir durup fırata bakışım
ve yanımdan ayırmadığım
bir üveyikten satın aldığım aşkım
yani ahretlik gülüyordum
istanbulu fotoğraftan
vurgunu üveyikten biliyordum
bir zemheri akşamında
oturtup tandırın karşısında babam
oğul yürü, dedi
yürüdüm
topak oldu babam,acıdan yundu gözleri
yalınız bir 'ah'etti anam
sessizce ırmağa düştü sözleri
yürüdüm
terleyen bıyıklarım
şahin bakışım
ve yıldızlı gecelerimden birinde canım
üveyikten satın aldığım halis aşkım
geride kaldı
ormanlar gördüm
ağaçlar gördüm
dallarında adamlar asılıydı
ipince fidanlar
ipil ipil kan sızardı dudaklarından
baykuşlar
gecenin koyukatmer al basması karanlığına karşı
nasıl da gülüyorlar
nasıl da gülüyorlardı
dağlardan geliyorum ben
fıratın doğduğu yerden
gönle aktığı yerden
serin göze başından
soğuk bulgur aşından
dağlardan geliyorum ben
aşkın doğduğu yerden hey!
yusufun kuyusundan eyyubun sabrından geliyorum
etmeyin elemeyin
ben istanbulu fotoğraftan
vurgunu üveyikten belliyorum
hani benim yıldızım
hani şehla bakışım
hani sazım
ve bir üveyikten satın aldığım
halis aşkım
hey anam
ne aynam ne tarağım ne sedef çakım
ne tesbihim ne mintanım
bir han odasında
akşam alacası değip geçerken böğrüme
yavaşça önüme düştü alınyazım

kim tutar kaldırır başımı yerden
kim dinler türkülerimi bozlağımı sazımı
bir duan olaydı ah, yanıbaşımda
iki çift lafın
bir tas ayranın
bir dağ soluğun
entarine yapışmış kalmış bir yayla çimenin
bir tesbih böceğin
bir avuç toprağın
bir küçük taşın
bir tel saçın alyazmanın altından
hey anam
akşam indi kırıldı sazım
istanbulda
haramiler sokağında
bir han odasında
yavaşça önüme düştü alınyazım
hani benim yıldızım
hani şehla bakışım
hani dağlara verdiğim aşkım
akşam dediğim ana
istanbulda ay karanlık yürek pustur
bir de hikayesi var
kanadı kırık martıdan dinlediğim:
çok önceden
zebaniler yakıp geçerken şehri
üç damla baldıran zehri
üç damla hıyanet dökmüşler mavi denize
üç martıyı boğmuşlar
herşeyi gördüler diye
akşam dediğim
dam aralıklarından
han bacalarından kaçıp giden güneşin
vurması değil mi taa dağlara, dağlarıma
değil mi ana
yani akşam dediğim
isli han odasında
bir ben
bir viranşehirli yakup
bir de çaykaralı musa
üç bardak çay hatrına
üç gurbet türküsü değil mi uçurduğumuz
üç damla baldıran zehri değil mi ana
akşam dediğim
buradan
bu halis aşkımı
bir han kirasına sattığım hovarda istanbuldan
aranan bütün overlokçular sıraütücüler adına
budur havadisim
hatırladığın
ne bulgur tadı
ne bir çiçek
ne bir isim
ben gündüzleri müslüm gürses dinlemeye
geceleri han odasında
alınyazımı görmeye hüküm giymişim
yine de ana
ana yine de
öperim gözlerinden
dağlarımın
çimenimin
ve kanayan gençliğimin
öperim hepsinin tekmil gözlerinden
bıyıkları yeni terleyen gençliğimin adına
ana
can ana
yaran ana
oyy ana
hani benim yıldızım
hani şehla bakışım
hani sazım
bir üveyikten satın aldığım halis aşkım
ben aşkı bir üveyikten satın aldım,yaşım onaltı
o zamanlar bakır rengindeydi dağlar
daha şıvan düşmemişti böğrüme
daha deli deli esmemişti ruzigar
kalbim acıya düşmemişti
sanırdım bütün ırmaklardan koşacaktım
halayda delikanlı başı olacaktım
bıyıklarım yeni terlemişti...