ibrahim sadri

    2.
  1. tiyatro kökenli bir dönem talk show tarzı ama daha kaliteli programlar sunan güzel konuşan güzel şiir okuyan bence değerli bir şahsiyet
    5 ...
  2. 87.
  3. Ben sana nasıl küseyim
    istanbul üstüme düşer
    Karaköy'den vapur kalkmaz
    Sezen Aksu şarkı yapmaz.
    4 ...
  4. 47.
  5. tam adı ibrahim sadri eren olan şair.

    buyrun kendi kaleminden okuyun ibrahim sadri'yi:
    --spoiler--
    birkaç şey..

    1981 yılında zarifoğlu'na özenerek yazmaya başladım. üstelik durmadan yazıyordum. ve habire mavera dergisine şiir gönderiyordum. iki yıl bekledim. usanmadan. nihayet ilk şiirim, be nim için çok özel bir şair olan zarifoğl'unun şiirinin de yeraldığı bir sayısında yayınlandı maveranın.

    öyle sanıyordum ki, sokağa çıktığım zaman herkes beni tanıyacak ve "işte bak maverada. şiiri yayınlanan çocuk bu" diyeceklerdi. öyle olmadı. ama öyle olması için çok uğraş tım ve onyedi yıl sonra 1998de sokağa çıktığım zaman "işte bak o şiirleri yazan ve okuyan adam bu" dediler.

    81 yılında yayınlanan o ilk şiirimden itibaren bir dolu şey yaptım. bunlardan bazıları dönemseldi, bazıları geldi ve geçti. örneğin yedi yıl tiyatro oyunculuğu yaptım. şarküteri tezgahtarlığı yaptım. tavuk işçiliği yaptım. dergilerde sanat yönetmenliği, editörlük yaptım. gazetelerde yazdım. kapı kapı dolaşıp elektrik süpürgesi satmaya çalıştım. radyo prog­ramları hazırladım ve sundum. televizyon programları yap tım. düğün salonlarında komedyenlik yaptım. tirajı üç-beş bini geçmeyen şiir kasetleri okudum. dublaj yaptım. altı ta ne tiyatro oyunu yazdım. birkaç filmde küçük roller oyna dım. reklam metinleri yazdım. ama hep şiir yazdım ve oku dum.

    bütün bunları şunun için anlatıyorum. öyle birdenbire ve kolayca olmadı. ben bunu istedim ve uğraş verdim. şiiri hep sevdim. onun bana insan yanımı ve cesaretimi ve "gönlü-mü" hatırlattığını hissettim.

    yaşadıklarımı ya da yaşandığına tanıklık ettiğim şeyleri yazmayı denedim. bugün kendimi "herşeye rağmen" iyi his­sediyorum. ben bu güzel ülkede, ait olduğum bu topraklar üzerinde şiir yazıyorum ve bunu albümlerim aracılığı ile yüz-binlerle, kitaplarım aracılığı ile de onbinlerle paylaşıyorum. hepsinden önemlisi bu güzel ülkemin edirnesinden diyarbakırına her yere gidip dolu salonlarda insanlarla şiirlerimi paylaşıyorum ve bunu çok önemsiyorum. şiirin "para etme diğini" savunan sanat sosyetesine inat, çorumun alacasından tütün, ünyede, tirede, turgutluda, turhalda, ke mahta ve daha nice nice yerlerde insanlar paralarıyla bilet alıp, gelip şiir izliyorlar, katılıyorlar hem de tam üç yıldır.

    kendimi bir şiir emekçisi olarak görüyorum. yazıyorum, okuyorum, takip ediyorum ve daha iyisini yapmak için uğra­şıyorum. hiçbir edebiyat lobisiyle ve anlayışıyla ilgilenmiyo rum. bana göre "en iyi şiir" şairinin kendini "iyi hissettiği" şiirdir. bu yüzden, özellikle bu güzel ülkenin gençlerini yaz maları ve okumaları için özendiriyorum. ben bunu ömrüm yettiğince yapmak için çaba göstereceğim. bu toprakların damarlarında yunustan kalkıp, veyselden yol geçirip, sümmaniye uğrayan o kalın ve güçlü şiir damarının gücüne çok inanıyorum çünkü... iyi ki varsınız ve oyunuzu şiirden yana kullanıyorsunuz...

    merak edenler için. necip fazıl, cahit zarifoğlu, refik durbaş, sezai karakoç, orhan veli, asaf halet, hüseyin at-lansoy, mevlana îdris. nazım hikmet, mustafa islamoğlu, egemen berköz, aşık veysel, bahattin karakoç, abdurrahim karakoç. dilaver cebeci, yılmaz odabaşı, ahmet muhip, nurullah genç, ahmed arif, erdem beyazıt şiirlerini çok seviyorum... birde sizi!..
    --spoiler--
    4 ...
  6. 83.
  7. 3 ...
  8. 22.
  9. zannımca son derece başarısız bir şair.
    hadi bakalım 2 ayrı yazarımızın aynı kavramı (hapishane) işleyen iki şiirine bir göz atalım.
    ilk şiirimiz ibrahim sadri den geliyor; aldırma reis...

    Sen içerdeyken ben
    Sinemalara gittim
    Bütün filmlerini seyrettim
    O sevdiğimiz artistin

    evet, burda görüyoruz ki ortada bir ben bir de sen var. biri hapiste diğeri de geziyor. ikisinin ortak sevdiği bir artist var (bkz: ne romantik)

    Sen içerdeyken ben
    Vita kutularında çiçek yetiştirdim
    Sokakta top oynadım çocuklarla
    Ayakkabılarımı eskittim
    Güneşe karşı durdum sabahları
    Geceleri bir başıma yıldızları bekledim
    Annenin gönlüne su serptim
    Aldırma dedim aldırma
    Bir şarkı söyle bir dilek tut herkes için
    Bir ada rüzgarı gibi
    Sürtünerek geç hayata
    Bir sarmaşık gibi tutun
    Ve değer ver hatıralara
    Aldırma dedim
    Sen annesin, aldırma

    bu bölümde arkadaşımız nostalji ile (bkz: vita) ilgi toplamaya çalışmış. (neden vita? vita da terem yağ, bizim yağ gibi bir marka) top oynamış, oynarken ayakkabısı yırtılmış, güneşlenmiş, içerideki arkadaşımızın annesine boşver demiş ne olcak annesin sen. çok güzel bravo. hapishane zaten çok güzel bir yer, arkadaş anne mutlu mesut dışarıda top oynayalım. devam.. (bkz: zaga gibi oldu lan)

    Kiramı ödedim pijamalarımı giydim
    Haber bültenlerini izledim
    Gazetelerden kupon kestim
    Sen içerdeyken ben
    Sigara içtim, öksürdüm
    Otobüse bindim
    Fotoğraflarımıza baktım
    Acıyan yanlarımı körelttim
    Deniz kıyısında yürüdüm
    Manavdan soğan aldım
    Yeni çıkan şarkıları dinledim
    Kafeste beslediğimiz kuşu saldım
    Islık çaldım
    Sen içerdeyken ben
    Hep uyandım, sayıkladım

    hmm kirasını ödemiş... haber izlemiş? arkadaşı içerideyken kupon kesmiş... evet çok güzel... peki iki erkek neden beraber kuş besler ve neden kuşu salar? lütfen bana homofobik ya da duygusuz damgası vermeyin hemen. sadece düşünelim.
    bu arada ibrahim bey de soğan alsın, ıslık çalsın...

    bakıyorum da diğer kısımlar çok da gizemli olmayan rutin olaylarla devam ediyor o yüzden özetle..

    Mutfakta oyalandım
    Kanepede yattım

    Hayat bir gemi
    Yürüt onu göreyim seni

    Sen içerdeyken ben
    Vitrinlerin önünden geçtim
    Minibüs duraklarında bekledim

    işte burada ulan (?) işte burada
    Böyle burada
    Ve hiç unutmadan
    Sen içerdeyken ben
    Gülen resmimi yaptırdım
    Sokaktaki ressama
    Her zaman yaptığım gibi
    Buzdolabını ayağımla kapadım

    Parkların banklarına adını kazıdım (bir erkek neden bir erkeğin ismini banka kazır?)
    Adını, adımın yanına yazdım
    Hiç unutmadım, utanmadım
    Korkmadım

    şiirimiz özetle böyle. arkadaşımızın çok sevdiği arkadaşı hapisteyken gezmiş evde, yatmış uyumuş, banyo yapmış, koltuk altını kaşımış. diğeri de orada çürümüş... yahu sen bu şiiri arkadaşını delirtmek için mi yazıyorsun yoksa ona destek mi olmak istiyorsun? eleştirim şu yönde olucaktır ki, şairlik inanılmaz ciddi bir iştir kanaatimce. mükemmel bir türkçe kullanımının yanı sıra, bir hayalgücü, irdeleme ve bütün bunları koordine edebilme becerisi lazımdır. aslında her şeyden önce yazacağınız duyguyu yaşamış olmanız ve o kavram üzerine beyniniz terleyinceye kadar düşünmüş olmanız gerekir ki o şiir bir şeye benzesin. yoksa şiir yazmak yasak değil, ama sayın sadri nin bu derece popüler olması benim için üzücü bir durum.
    gelelim diğer şairimize. sadece şiiri yazıyor (şairin adını bile yazmadan) ve aradan çekiliyorum. (bkz: oh be) .

    BEN SENDEN ÖNCE ÖLMEK iSTERiM

    Ben senden önce ölmek isterim.
    Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mi zannediyorsun?
    Ben zannetmiyorum bunu.
    iyisi mi, beni yaktırırsın,
    odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun.
    Kavanoz camdan olsun,
    şeffaf, beyaz camdan olsunki içinde beni görebilesin
    Fedakârlığımı anlıyorsun:
    vazgeçtim toprak olmaktan,
    vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında kalabilmek için.
    Ve toz oluyorum yaşıyorum yanında senin.
    Sonra, sende ölünce kavanozuma gelirsin.
    Ve orada beraber yaşarız
    külümün içinde külün
    ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun
    bizi ordan atana kadar...
    Ama biz o zamana kadar o kadar karışacağız ki birbirimize,
    atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz yan yana düşecek.
    Toprağa beraber dalacağız.
    Ve bir gün yabani bir çiçek
    bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
    sapında muhakkak iki çiçek açacak:
    biri sen biri de ben.
    Ben daha olumlu düşünüyorum
    Ben daha bir çocuk doğuracağım
    Hayat taşıyor içimden. Kaynıyor kanım.
    Yaşayacağım,
    ama çok, pek çok, ama sen de beraber.
    Ama ölüm de korkutmuyor beni.
    Yalnız pek sevimsiz buluyorum bizim cenaze şeklini.
    Ben ölünceye kadar da Bu düzelir herhalde.
    Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde?
    içimden bir şey: belki diyor.
    5 ...
  10. 19.
  11. 4.
  12. 3.
  13. şiirlerine her demden vurduğu ve her deminin de beğenildiği, şiiri türkiyeye yeniden sevdiren şair.şiir söyleme akımının * öncüsüdür. son albümündeki ellerimizin büyük boşluğu isimli şiiriyle harikulade bir çalışmaya imza atmış olan gür sesli şair.

    "anne aç kapıyı benim ben
    oğulcuğun
    körolmayasıcağın" *
    6 ...
  14. 70.
  15. iyi şiir okuyan fakat kötü şiir yazan bir abimiz. kendisini tey adam gibi albümünden beri takip ederim. okuduğu bütün şiirleri hemen hemen ezbere bilirim (yazdığı değil). ibrahim sadri nin piyasada bu kadar tutulmasının en önemli faktörü bana göre fon müziklerine imza atan fikret hasani dir. ibrahim sadri nin özellikle kendi yazdığı siirlerde kullandığı arabesk olgular bir noktadan sonra gerçekten bunaltıyor. sen şiir yazma, şiir oku ibo.
    3 ...
  16. 51.
  17. sesi ilham kaynağı sanki,
    laflıyoruz ordan burdan gecenin buğusunda.
    cem karaca'yı anlatıyor,
    sonra efkârını,
    ve sevdayı.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük