mahalle abimiz idi ama maalesef yeşil çuha örtüler demek pek cazip..kendisini başka bir yerde sanıyor olabilir o sırada, zaten kendi ifadesi ile olup biteni sadece izliyor imiş meğer.
"böyle bir sevmek görülmemiştir"
lütfen geri dönsün ve şairlik etsin bize. *
birkaç haftadır trt2' de 'gecenin sesi' adlı programı sunan şair. yücel arzen'de piyanoda arada eşlik etmektedir. bir de devrim diye bir hanım kızımız var sesi güzelce...
unut diye bir şiiri var ki her dinlemede adama koyabilitesi gayet yüksektir. şöyle ki:
Unut
Yağmur tanesini
Unut
Saçların rengini gözlerin karasını
Unut
Şarkıları
San defter yapraklarını
Baktığın aynaların arkasını unut
Unut
Kahverengi fotoğrafları
Adresleri unut
Rüzgarı
Rüzgar değince ağlatan saçlarını
Unut
Sil bütün isimleri
Yak şiirleri
Olmasınları olmayacakları olmadıları unut
Bak yoksun
Yokluğunu unut
Bak gitmişin
Gitmeleri unut
Varsın keşke desin bir ses içinden
Keşkeleri unut oysaları unut
Gözlerini unut
Bu şehri unut
Kor gibiyken içimde
Kendin gidip beni burda kor gibilerini unut
Unut
Unuttuğunu
Islak incir tanelerini
Zeytinin rengini
Ekmeğin buğusunu
Sen mi geldinleri unut
Unut işte
Unutmak en iyisi
Unut iyisi mi
Hep ellerin sıcaktı ya
En sıcak ellerindi
Elin elime değdiğini unut
Unut
Yıldız yıldız
istanbul istanbul
Akşam akşam
Yavaş yavaş
Şarkı şarkı
Nasıl diyorlarsa nereye koyarsın böyle bir aşkı
Öyle unut
Hiçbir yere koyamadığım bu aşkı...
buyrun kendi kaleminden okuyun ibrahim sadri'yi:
--spoiler--
birkaç şey..
1981 yılında zarifoğlu'na özenerek yazmaya başladım. üstelik durmadan yazıyordum. ve habire mavera dergisine şiir gönderiyordum. iki yıl bekledim. usanmadan. nihayet ilk şiirim, be nim için çok özel bir şair olan zarifoğl'unun şiirinin de yeraldığı bir sayısında yayınlandı maveranın.
öyle sanıyordum ki, sokağa çıktığım zaman herkes beni tanıyacak ve "işte bak maverada. şiiri yayınlanan çocuk bu" diyeceklerdi. öyle olmadı. ama öyle olması için çok uğraş tım ve onyedi yıl sonra 1998de sokağa çıktığım zaman "işte bak o şiirleri yazan ve okuyan adam bu" dediler.
81 yılında yayınlanan o ilk şiirimden itibaren bir dolu şey yaptım. bunlardan bazıları dönemseldi, bazıları geldi ve geçti. örneğin yedi yıl tiyatro oyunculuğu yaptım. şarküteri tezgahtarlığı yaptım. tavuk işçiliği yaptım. dergilerde sanat yönetmenliği, editörlük yaptım. gazetelerde yazdım. kapı kapı dolaşıp elektrik süpürgesi satmaya çalıştım. radyo programları hazırladım ve sundum. televizyon programları yap tım. düğün salonlarında komedyenlik yaptım. tirajı üç-beş bini geçmeyen şiir kasetleri okudum. dublaj yaptım. altı ta ne tiyatro oyunu yazdım. birkaç filmde küçük roller oyna dım. reklam metinleri yazdım. ama hep şiir yazdım ve oku dum.
bütün bunları şunun için anlatıyorum. öyle birdenbire ve kolayca olmadı. ben bunu istedim ve uğraş verdim. şiiri hep sevdim. onun bana insan yanımı ve cesaretimi ve "gönlü-mü" hatırlattığını hissettim.
yaşadıklarımı ya da yaşandığına tanıklık ettiğim şeyleri yazmayı denedim. bugün kendimi "herşeye rağmen" iyi hissediyorum. ben bu güzel ülkede, ait olduğum bu topraklar üzerinde şiir yazıyorum ve bunu albümlerim aracılığı ile yüz-binlerle, kitaplarım aracılığı ile de onbinlerle paylaşıyorum. hepsinden önemlisi bu güzel ülkemin edirnesinden diyarbakırına her yere gidip dolu salonlarda insanlarla şiirlerimi paylaşıyorum ve bunu çok önemsiyorum. şiirin "para etme diğini" savunan sanat sosyetesine inat, çorumun alacasından tütün, ünyede, tirede, turgutluda, turhalda, ke mahta ve daha nice nice yerlerde insanlar paralarıyla bilet alıp, gelip şiir izliyorlar, katılıyorlar hem de tam üç yıldır.
kendimi bir şiir emekçisi olarak görüyorum. yazıyorum, okuyorum, takip ediyorum ve daha iyisini yapmak için uğraşıyorum. hiçbir edebiyat lobisiyle ve anlayışıyla ilgilenmiyo rum. bana göre "en iyi şiir" şairinin kendini "iyi hissettiği" şiirdir. bu yüzden, özellikle bu güzel ülkenin gençlerini yaz maları ve okumaları için özendiriyorum. ben bunu ömrüm yettiğince yapmak için çaba göstereceğim. bu toprakların damarlarında yunustan kalkıp, veyselden yol geçirip, sümmaniye uğrayan o kalın ve güçlü şiir damarının gücüne çok inanıyorum çünkü... iyi ki varsınız ve oyunuzu şiirden yana kullanıyorsunuz...
merak edenler için. necip fazıl, cahit zarifoğlu, refik durbaş, sezai karakoç, orhan veli, asaf halet, hüseyin at-lansoy, mevlana îdris. nazım hikmet, mustafa islamoğlu, egemen berköz, aşık veysel, bahattin karakoç, abdurrahim karakoç. dilaver cebeci, yılmaz odabaşı, ahmet muhip, nurullah genç, ahmed arif, erdem beyazıt şiirlerini çok seviyorum... birde sizi!..
--spoiler--