şiir yazma ve okuma konusunda ülkemizin önde gelen isimlerindendir. eskilerde islami şiirler yazıp okusa da son yıllarda her kesime hitap edecek albumler çıkarmıştır. şiir kaseti alanında rekoru da mevcuttur. uzun yıllar tv ve radyo programcılığı yapmıştır. en son trt de yarışma sunmuştur. bu işlerin tamamını yapma sebebi tok ve gür bir sese sahip olmasıdır.
şiirlerine her demden vurduğu ve her deminin de beğenildiği, şiiri türkiyeye yeniden sevdiren şair.şiir söyleme akımının * öncüsüdür. son albümündeki ellerimizin büyük boşluğu isimli şiiriyle harikulade bir çalışmaya imza atmış olan gür sesli şair.
"anne aç kapıyı benim ben
oğulcuğun
körolmayasıcağın" *
tanımsız değişik bir alanda Türkiye'de bir numara olan ve sürekli öyle kalacak adam. ilk tanışanların çok ukala sandığı ama gerçekte yapmacıklıktan uzak , muhafazakarlardan çok kazık yediğinden her işte önce para konuşur. Zira dava için çok şey yapmıştır. Bu yüzden paragöz sanılan şiir gibi şiir insanı
hatırlarsam bir ara atv de bir televizyon programı yapıyordu. ve oskay bon adlı bir profesör(ya da bilim adamı,her neyse)ile tartışmalar falan yaşanmıştı birkaç program...
Ibrahim sadri'nin bir "sevda sokagi" vardir ki.. dinlerken insanin sol tarafini acitir, aglatir, aglarken de arada bir gülümsetir.. herkesin bir sokagi vardir ya, iste öyle.
allam allam, unutulmaz şiir okuyucusudur. Döver gibi bir şir okurdu,gümbur gümbürr!! onu anımsarım bır tek: "seeeen içerdeykeeen beeennnnn, karpuz kestimm, sırtımı kaşıdımm, tırnağımı kestımmm, lahmacun yedimmmm" gibi bir şey hissi veren bir şiirdi
çok eskilerde stand up tarzı programlarla tv de görülen. daha sonra şiir kasetleri ve sunuculuk ile kariyerini sürdüren, şu an bir şiir kitabı çıkarmış olan başarılı şahsiyet.
zannımca son derece başarısız bir şair.
hadi bakalım 2 ayrı yazarımızın aynı kavramı (hapishane) işleyen iki şiirine bir göz atalım.
ilk şiirimiz ibrahim sadri den geliyor; aldırma reis...
Sen içerdeyken ben
Sinemalara gittim
Bütün filmlerini seyrettim
O sevdiğimiz artistin
evet, burda görüyoruz ki ortada bir ben bir de sen var. biri hapiste diğeri de geziyor. ikisinin ortak sevdiği bir artist var (bkz: ne romantik)
Sen içerdeyken ben
Vita kutularında çiçek yetiştirdim
Sokakta top oynadım çocuklarla
Ayakkabılarımı eskittim
Güneşe karşı durdum sabahları
Geceleri bir başıma yıldızları bekledim
Annenin gönlüne su serptim
Aldırma dedim aldırma
Bir şarkı söyle bir dilek tut herkes için
Bir ada rüzgarı gibi
Sürtünerek geç hayata
Bir sarmaşık gibi tutun
Ve değer ver hatıralara
Aldırma dedim
Sen annesin, aldırma
bu bölümde arkadaşımız nostalji ile (bkz: vita) ilgi toplamaya çalışmış. (neden vita? vita da terem yağ, bizim yağ gibi bir marka) top oynamış, oynarken ayakkabısı yırtılmış, güneşlenmiş, içerideki arkadaşımızın annesine boşver demiş ne olcak annesin sen. çok güzel bravo. hapishane zaten çok güzel bir yer, arkadaş anne mutlu mesut dışarıda top oynayalım. devam.. (bkz: zaga gibi oldu lan)
Kiramı ödedim pijamalarımı giydim
Haber bültenlerini izledim
Gazetelerden kupon kestim
Sen içerdeyken ben
Sigara içtim, öksürdüm
Otobüse bindim
Fotoğraflarımıza baktım
Acıyan yanlarımı körelttim
Deniz kıyısında yürüdüm
Manavdan soğan aldım
Yeni çıkan şarkıları dinledim
Kafeste beslediğimiz kuşu saldım
Islık çaldım
Sen içerdeyken ben
Hep uyandım, sayıkladım
hmm kirasını ödemiş... haber izlemiş? arkadaşı içerideyken kupon kesmiş... evet çok güzel... peki iki erkek neden beraber kuş besler ve neden kuşu salar? lütfen bana homofobik ya da duygusuz damgası vermeyin hemen. sadece düşünelim.
bu arada ibrahim bey de soğan alsın, ıslık çalsın...
bakıyorum da diğer kısımlar çok da gizemli olmayan rutin olaylarla devam ediyor o yüzden özetle..
Mutfakta oyalandım
Kanepede yattım
Hayat bir gemi
Yürüt onu göreyim seni
Sen içerdeyken ben
Vitrinlerin önünden geçtim
Minibüs duraklarında bekledim
işte burada ulan (?) işte burada
Böyle burada
Ve hiç unutmadan
Sen içerdeyken ben
Gülen resmimi yaptırdım
Sokaktaki ressama
Her zaman yaptığım gibi
Buzdolabını ayağımla kapadım
Parkların banklarına adını kazıdım (bir erkek neden bir erkeğin ismini banka kazır?)
Adını, adımın yanına yazdım
Hiç unutmadım, utanmadım
Korkmadım
şiirimiz özetle böyle. arkadaşımızın çok sevdiği arkadaşı hapisteyken gezmiş evde, yatmış uyumuş, banyo yapmış, koltuk altını kaşımış. diğeri de orada çürümüş... yahu sen bu şiiri arkadaşını delirtmek için mi yazıyorsun yoksa ona destek mi olmak istiyorsun? eleştirim şu yönde olucaktır ki, şairlik inanılmaz ciddi bir iştir kanaatimce. mükemmel bir türkçe kullanımının yanı sıra, bir hayalgücü, irdeleme ve bütün bunları koordine edebilme becerisi lazımdır. aslında her şeyden önce yazacağınız duyguyu yaşamış olmanız ve o kavram üzerine beyniniz terleyinceye kadar düşünmüş olmanız gerekir ki o şiir bir şeye benzesin. yoksa şiir yazmak yasak değil, ama sayın sadri nin bu derece popüler olması benim için üzücü bir durum.
gelelim diğer şairimize. sadece şiiri yazıyor (şairin adını bile yazmadan) ve aradan çekiliyorum. (bkz: oh be) .
BEN SENDEN ÖNCE ÖLMEK iSTERiM
Ben senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mi zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
iyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsunki içinde beni görebilesin
Fedakârlığımı anlıyorsun:
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sende ölünce kavanozuma gelirsin.
Ve orada beraber yaşarız
külümün içinde külün
ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
Ama biz o zamana kadar o kadar karışacağız ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak iki çiçek açacak:
biri sen biri de ben.
Ben daha olumlu düşünüyorum
Ben daha bir çocuk doğuracağım
Hayat taşıyor içimden. Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım,
ama çok, pek çok, ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da Bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde?
içimden bir şey: belki diyor.
Ses tonunu RUTKAY AZiZ e benzettiğim ve her ayrılıklardan sonra 'adın batsın'adlı şiirini dinlediğim Yusuf HAYALOĞLU'ndan sonra beğendiğim şair dediğimiz insanlardandir.
Cağaloğlu bölgesinde gazetecilik yaparak bu işlere başlamıştır. Gazetecilikle piştiğini anlatır. Zamanında islami kesimin önde gelenlerindenken zamanla bu kimliğini kendi çabalarıyla yitirmiştir.