Bir milletvekilinin bu ülkenin polisine silah sıkması yakışık almadı. Kınamamak imkansız.
Ama bir de olayın karşı tarafından bakarsak, empati kurarsak...
Bu ülkenin polisinin de bu ülkenin milletvekilinin üzerine biber gazı atmasını da kınamak lazım.
Sen hakim değilsin polis kardeşim, taraf değilsin ve olamazsın da...
Düşüncelerini sev ya da nefret et... Karşındaki insan korumakla yükümlü olduğun, seçimle bu ülkenin bir şekilde vekili olmuş biri.
Ve kaldı ki orada bir dolu insanın üzerine yağdırmışsın zaten gazını. 5-10 kişilik gruplar kalmış geriye.
Onlarda dağıldı dağılacak... Ne diye ortamı germe riskini alarak gaz atmaya devam edersin ki.
Bizim polisimiz korumakla yükümlü olduğu insanların üzerine bayramlarda kız kaçıran atan, mantar patlatan çocuklardan daha pervasız atıyorlar o biber gazlarını.
Ve ne yazık ki şu ana kadar atılan o biber gazlarından 9 kişi öyle ya da böyle yaşamını yitirdi.
ibrahim Binici de silahını çeker gibi yapıyor.
Şimdi son olarak da şu şekilde düşünmek lazım:
Öğrencilerin, memurların eylem yapan bir çok kesimin üzerine de bu şekilde ölçüsüz ve orantısız bir şekilde biber gazı sıkıyor polisimiz. O zaman da polis aleyhine tepki gösteriyoruz. Hatta bu olayın kahramanı ibrahim Binici değil de sıradan bir öğrenci, bir vatandaş olsaydı belki de "polis adamı çıldırttı" diyecektik. Bu durumda ibrahim Binici'ye saydırmamızın tek sebebi olarak BDP'li ve kürt olması kalıyor.
Nereden nereye geliyoruz.
Kısacası doğru olmayan ve sağduyudan uzak iki örnek tek bir olayın içinde yer aldı.
ibrahim Binici silahına davranması ve ardından gelen yağıp gürlemesiyle ne denli hatalı ise polis de aynı oranda hatalı.
işin en kötüsü tüm bu olaylardan sonra Pervin Buldan'ın "Eşbaşkanımız veya herhangi bir milletvekilimiz yaralansaydı bu ülkede kimse rahat etmeyecek, ülke kan gölüne çevrilecekti." şeklindeki açıklamaları...
Aklından neler yapmak geçiyordu acaba?
