islam dünyasının geçmişe bakıp sahip olmakla övündüğü birçok bilim ve düşünce insanı mutezile ekolünden gelir. Fakat oldukça enteresandır ki aynı ekolden herkes tekfir edilmiştir. Yani komik bir durum söz konusu. Hem Müslüman bilim-düşünce adamı diye diğerlerine hava atar ama aynı zamanda doğrudan kendisi etmese bile itimat gösterdikleri yolu ile kafir ilan eder.
ibni sina, Farabi ve daha birçok isim etkilendikleri Yunan felsefesini islam'da da yaşatmıştır. Batı yeni platoncu idealist bir teoloji seyrinde iken, islam dünyası aristoteles tarafında yöntemci bir tavır izler. Hristiyanlık için yeni platonculuk bulunmaz bir sistemdir ama islam dünyasında tavır böyle olmamıştır.
Bu tavrın getirdiği şeyler islam dünyasında övünülen bütün felsefi ve bilimsel gelişmelerdir. Öyledir ki birisine "bana Müslüman bir bilim adamı, filozof söyle lan" derseniz sadece bu isimleri sayar ama geldiği itikat mezhebi ve kaynak aldığı din adamları bu isimleri kafir ilan etmiştir. Çünkü bu isimler aklı esas almış, hadislerin ve sünnetlerin ve dahi ayet dışı ne varsa her şeyin kuran ve akıl ile çelişmeyenlerini kabul etmiştir. Dahası namazın ve diğer şekil odaklı ibadetlerin nakil edildiği gibi olduğunun doğruluğunu sorgulamış ve gerçekten islam'da olup olmamasına göre ayırmıştır.
Bununla bitmez. Ontolojik anlamda da tanrının neliği, nasıllığı ve kimliği üzerine sorgulamalar yapmışlardır. Onlara tanrı sadece kendi üzeredir. Yani ona ait gibi sunulan her nitelik Tevhidden çıkıp yeni bir tanrı yaratmak demektir. içlerinden bazıları tıpkı spinoza gibi kutsal metinleri metaforik olarak okumuş; cennet-cehennem ve kıyamet gibi şeyleri kabul etmemiş ve bunların birer metafor olduğunu söylemiştir. Kuran esas alınmış ama ayetler dahi akla göre yorumlanmıştır. Ruhbanlığın yanında imam, vaiz ve Şeyh gibi şeyler reddedilmiş, yani salt Tevhid, kuran ve akıl esascılığı ile kendilerini göstermişlerdir. Akıl, nakilden üstündür diye sloganları vardır.
Mutezile ekolü ve benzer görüşler felsefe açısından büyük önem taşır. Rönesans ile birlikte Avrupa'da ortaya çıkan ad fontes yani "kaynağa dönüş" deyişinden kasıt eski Yunan ve Latin felsefi metinlerine dönüştür. Ama bilin bakalım kim aracılığı ile? Elbette bu saydığımız isimler vasıtasıyla.
Ama gelin görün ki imam Gazali gibi birçok mütefekkir (!) bunların tamamını tekfir etmiştir. Yani şu an yaşayan hiçbir ehli sünnet müslamanı için bunlar Müslüman değildir. Çünkü mutezile en baştan sünnet ehli olmayı reddeder. Tabii gördüğüm çok az Müslümanın gazali'nin ihyâ'u Ulmû'id-Din'i okumuş olması ve yine hiçe yakın olacak kadar azının maturidi'nin bu görüşlere eleştirisini biliyor olmasından ötürü çok komik çelişkiler ortaya çıkıyor. O devlet yönetimiyle; bilim, sanat ve felsefe alanındaki altın çağı yaşatması nedeniyle çok övülen Halife Memun bile mutezileden.
mütetekfir olmakla mütefekkir olunmuyor ama yine de şeyhim bilir.