Bilinenin aksine coğrafya kaderdir diye bir sözü olmayan, her devletin belli aşamalardan geçip eninde sonunda öleceğinden bahseden, kimi liberaller tarafından hükümdarın ticarete atılmaması gerektiğini aksi halde tüccar tabakasının zarar göreceğini söylemesi nedeniyle liberal sayılan, tarihin sırf hükümdarların hayat hikayelerinden ibaret olmadığını söyleyen ve "şu yılda şu oldu bu yıl bilmem kim böyle yaptı" tarzı nakilci tarihçilik anlayışına karşı çıkan, mukaddime adlı insanın kafasına fırlatsan kafasını yaracak hacimde bir eseri olan düşünürdür kesinlikle şüphesiz..
coğrafya kaderdir demesinin alt yapısını - anlatılmak istenen olguyu - işlenen temayı bilmeden ahkam kesmeyin. eğer coğrafya kader olsaydı bir ibni haldun olmazdı. daha da somut örnek vermek gerekirse ibni haldun tarafından söylenen "matematik insanın davranışını değiştirir; hatta, dürüst kılar" sözüne bakıp tüik hesaplamalarının yanlış ve yalanlığı ortadayken ibni haldun için "bir şey bilmiyor" demeliyiz. ibni haldun ne coğrafyayı ne matematiği işliyor öne çıkarıyor.
anlatmak istediği olgu coğrafya veya matematik değil.
ibn Haldun[a] (Arapça: ابن خلدون 27 Mayıs 1332, Tunus - 19 Mart 1406, Kahire), modern tarihyazımının, sosyolojinin ve iktisatın öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü, devlet adamı ve tarihçisidir. Ayrıca islam aleminde Liberalizm ilkelerini kitaplarında bulunduran ilk Müslüman düşünür. Köklü bir aileden geldiği için iyi bir eğitim aldı. Tunus ve Fas'ta devlet görevlerinde bulunduktan sonra Gırnata ve Mısır'da çalıştı. Kuzey Afrika'nın o dönem istikrarsız ve entrikalarla dolu siyasal yaşamı 2 yıl hapiste yatmasına neden oldu. Bedevi kabilelerini çok iyi tanımasından dolayı aranan bir devlet adamı ve danışman oldu. Mısır'da 6 defa Maliki kadılığı yaptı. Şam'ı işgal eden Timur ile görüşmesi bir fatih ile bir bilginin ilginç buluşması olarak tarihe geçti.
Mukaddime adlı eserinde döneminin nakilci tarihçilerine eleştirilerde bulunur. Kuru kuruya rivayetleri nakletmeye; sultan ve hükümdarların sadece hangi yılda hüküm sürdüklerini ele alan ve sosyolojik ve ekonomik açıdan elle tutulur bilgiler vermeyen kopyala-yapıştırcı tarihçilik anlayışına karşı çıkar. Tarihi rivayetlerde ordudaki asker sayılarının abartılı olduğundan ve kimi nakledilen olayların sadece ilgi çeksin diye uydurulduğundan bahseder. Okumak lazım kendisini kesinlikle, evet.
"herhangi bir zamanda, herhangi bir ülkede, herhangi bir zihin tarafından yaratılmış en kapsamlı bir tarih felsefesini tasarlayarak ortaya koyan” kişi olarak değerlendirilmiştir ibni Haldun.
bugün çağdaş anlamda tarih biliminin, tarih felsefesinin, sosyolojinin kurucularından biri kabul edilmektedir.
ibni Haldun, toplumların gelişimlerini anlamak için tarihsel olayları “umrân bilimi” adını verdiği kavrama dayandırılarak yorumlanması gerektiğini savunur.
Bu anlamda insanın toplumsal hayatını, örgütlenmesini ve bunlarla gelişen toplumsal süreci, kurumlarla birlikte bağımsız bir bilimin konusu yapmayı düşünen ilk düşünürdür.
Yaklaşık 74 yıl yaşamıştır.
Küçüklüğünden itibaren araştırmacı bir kişiliğe, Kıvrak bir zekaya ve kuvvetli bir hafızaya sahip olduğu söylenir.
Mağrip, Tunus, Endülüs ve Mısır sultanlarına danışmanlık yapmıştır.
Mukaddime'de, Mesleme'nin el gaye'sinde geçen; sihirbazlık, kahinlik, büyücülük ile ilgili çok enteresan bir "susam yağı" hikayesini iktibas eder:
"Bir adam, susam yağı ile dolu bir küpün veya tulumun içine sokulur, burada kırk gün bırakılır, gıda olarak da sadece incir ve ceviz verilir. Bu muamelenin sonunda adamın eti gider, sadece damarları ile başındaki organlar kalır. Sonra adam yağdan çıkartılıp, havada kurumaya terk edilir. işte bu işleme tabi tutulan bir kimse gayble ilgili olmak üzere umumi ve hususi işlerin akıbeti hakkında kendisine her ne sorulursa sorulsun, hepsine doğru cevap verir."
Ne ilginç işler var ya. Şu meseleye olan hayretimi bir türlü atamıyorum...
ilk defa duydum ve neden daha önce tanımadığıma şaşırdım.
tabiki bir çok fikrin doğuşunda babalık yapmış olması harika ama burada batıyı küçümseme olayına girmek yanlış olur. harika bir düşünce yapısı oluşturmak, bir şey icat etmek önemlidir ama bunu gelistirmek, hayata uydurmak, yaşamasını ve gelişmesini sağlamakta en az bunu bulmak kadar önemlidir.
ibni haldun o toplumun yetiştirdiği bir birey değil, kendi kendini yetiştirmiş bir dahiymiş. nerden mi çıkarıyorum, çünkü yaşadığı kültür bunu geliştirmemiş, yaşatmamış.
her yerden bir dahi çıkabilir ama önemli olan bu dahilerin yaşayacağı, çoğalabileceği, gerekli ilgi ve saygıyı alabildikleri bir ortam yaratmaktır. batı bunu başardı, bizse bu dahileri hor gördük, uzaklaştırdık, yok ettik ki bugün bile bunu yapıyoruz.
Bazı arkadaşlar italyan ressam Raffaello Sanzio tarafından 1509-1511 yılları arasında yapılmış freski sık sık paylaşıyor. Bu fresk sanatsal bir şaheser olması bir tarafa "batı merkezli" bir hikaye anlatmadır. Freskte, ibn Rüşt dışında tek bir islam düşünürü bile resmedilmemiştir. Raffaello'nun bu tutumu sanattaki başarısının aksine düşünce tarihi konusunda tam bir kara cahil olduğunu göstermesinden de öte tipik bir haçlı zihniyetine sahip olduğunu gözler önüne sermiştir. Müslümanca bir avuntu olarak değil de tarihi bir tespit olarak söyleyecek olursak Modern batı medeniyeti, tuvaletini yaptığı helayı bile islam medeniyetine borçludur.
Size tek bir örnek vereceğim; modern sosyal bilimlerin babası olan, 14.yy'da yaşamış Müslüman düşünür, sosyolog ve tarihçi ibn Haldun.
Özellikle tarih alanında olayları anlatmak yerine, olayları düşünmek gerektiğini ileri süren bu düşünür tarihsel olayların yerine tarihsel nedenleri koymakla tarih felsefesinin temellerini atmış oldu. Bugün, birçok Batılı, onda, Vico’nun, Spenglerin, Montesquieu’ nün, Rousseau’nun, Sorel’in, Malthus’ün, Machiavelli’nin, Darwin’in, Nietzsche’nin düşünce tohumlarını buluyorlar.
ibni Haldun, önce evrensel değişmeyi sezdi: Tarih bilimiyle uğraşanları yanıltan, ulusların hal ve durumlarının, günlerin ve yüzyılların geçmesiyle değişmekte olduklarını unutmaktır. ibn Haldun'a göre toplumlar da doğal varlıklar gibi doğmakta, büyümekte ve ölmektedirler.(Bu fikirle Vico ve Spengler'e öncülük etmiştir)
Tarih, olayları anlatmak değil, olayları düşünmektir (Bu fikirle Sorel'e öncülük etmiştir)
Toplumsal olayların kökü, ekonomik temellerde ve üretim araçlarındadır (Bu fikirle Marx'a öncülük etmiştir)
Toplumlar arasındaki ayrılıklar, coğrafya koşullarının başkalığından ötürüdür. (Bu fikirle Montesquieu'ya öncülük etmiştir)
Siyasal düzen, ideolojik değil, pratik olmalıdır. (Bu fikirle Macchiavelli'ye öncülük etmiştir)
Ahlak düzeni, insanların çoğalmasıyla ilgilidir.(Bu fikirle Malthus'a öncülük etmiştir)
Gelişme, en aşağı maddeden başlayarak, maymun ve şebek gibi hayvanlardan geçip, insana kadar yükselmiştir. (Bu fikirle Darwin'e öncülük etmiştir)
Ahlaksızlığın ve çöküşün nedeni, kent yaşayışına geçiştedir. (Bu fikirle Rousseau'ya öncülük etmiştir)
Gerekli olan, güçlülük ve iradeliliktir. (Bu fikirle Nietzsche'ye öncülük etmiştir)
ibn Haldun'un fikirleri hiç de eskide kalmamıştır ve bu gün hala birçok sosyal bilimci ve düşünüre ilham vermektedir. Tek bir örnek üzerinden giderek rönesans'ın ve modern batı dünyası'nın islam medeniyeti ve düşüncesine nasıl göbekten bağlı olduğu göstermeye ve kendi öz düşünce mirasımızın zenginliğine kısaca işaret ettik. Gerisini siz kıyas edin.
Artık "Haçlı" Raffaello'nun freskini paylaşırken bir daha düşünürsünüz ve ibn Haldun'un "Mukaddime"sine bir göz atarsınız.
Her kerameti kendinden menkul sanan batılıların ısrarla sosyoloji dediği toplum bilimini, "umran" adıyla onlardan yıllar önce tek başına kurmuş adamdır.
Tek makale ile dünyaları parsellemeye çalışan sömürgeci zihniyetin aksine, adına mukaddime yani önsöz dediği eser bile 5-6 cilttir...
Bak ne diyor: "ardına asabiyeti yani halkın yeterince desteğini alamayan her dinî-toplumsal hareket yani cemaat, ilerde mutlaka isyan yani kalkışma ile iktidarı elde etmeye çalışacaktır. Buna engel olunmalıdır."
Bak adam hâlâ güncel ve dipdiri aramızda fikirleriyle.
Kelam ona göre iman itikad esaslarını savunmak için yapılan bir mücadeleden ibarettir.
Yani baba diyor ki felsefe yapacaksan kelamın ardına sığınma, açık açık filozofum de.
Kendi çağı için artık kelâma ihtiyaç kalmadığını belirtmiştir. Ama gelecekte hasıl olacak bidatlar vb için kelâma yine de açık kapı bırakmıştır.