sevgili sözlükçü, bu gelenek platon ile başlamış michel foucault ile zirvesine çıkmıştır. platon un oğlan sevicilere metinlerinde göz kırptığı herkesin malumu, foucault ise zaten bu ilişkisini açık açık yaşamış vaktinin bir kısmını felsefe düşünerek kalan kısmını da japon gay barlarında oğlan keserek harcamıştır. ha diyeceksiniz foucault bunu iktidar ilişkilerinin özneye belli bir cinselliği dayatmasına protesto olarak yapıyordu, ve zaten adam balkonunda mariuhana yetiştiren bir tipti ayrıca. foucautla benzer düşünceleri paylaşan Roland Barthes da aynı yolun yolcusuydu ya. bazı aklı evvellerin öncülüğünde bu tip düşünenler bu yola düşüyor diye itiraz gelebilir elbet. ya oscar wilde a ne diyeceksin, hem iktidar ilişkileri ile de bir sorunu yoktu. ya francis bacon a ne demeli ve hala itirazı olan varsa buyursun kısa bir liste.
(bkz: Judith Butler)
(bkz: Simone de Beauvoir)
(bkz: Marquis de Sade)
(bkz: Gianni Vattimo)
(bkz: Ludwig Wittgenstein)