En fazla dolaşmış kâşif. Hacc'a gideceğim diye çıkıp dolaşmadığı yer kalmamıştır yanılmıyorsam. Ayrıca gezdiği her yer hakkında ayrıntılı günlükler tutmuştur.
seyahatname isimli eserin sahibidir.ykylarından iki cilt halinde çıkmıştır .yaşadığı dönemde islam dünyasını gezmiş ve gözlemlerini bu kitapta toplamıştır...
türk dili ve edebiyatı bölümü,halk edebiyatı dersinde işlediğimiz,ortaçağın en büyük Müslüman seyyahıdır.Tam ismi Ebû Abdullah Muhammed b.Abdullah b.Muhammed b.ibrahim Levâtî Tancî'dir.
hacca yürüyerek gideceğim diye diye fena halde yolunu kaybetmiş , toparlamak için gezdiği yerleri not tutarak hatırlamaya çalışmış hacı adayı.* bu gezilerin faydası da olmuştur elbette. kendisinden sonra gelen hacı adaylarına yol gösterici olarak iyi bir amme hizmeti yapmıştır.
(bkz: başlıklara atmasyon cevaplar)
anadolunun birçok şehirini gezdiği gibi dünyada da birçok yeri gezmiş. ve o dönemin en güzel tespitlerinde bulunmuştur. maruni sultanlığında doğmuştur. fıkıh ve edebiyat eğitimi görmüştür.
dubai'de kocaman bir alisveris merkezine ismi verilen amca.
merakliymis rahmetli.. cok gezmis, cok gormus.. olmus gitmis.
alisveris merkezine isminin verilmesinin hikmetini onceleri kavrayamadiysam da, icerdeki kultur mozaigini gordukten sonra ampuller falan yandi, aydinlandim.
döneminde (14.yy.) bilinen dünya ülkelerinin çok büyük bölümünü gezmiş ünlü arap seyyahtır. asya ve afrika'da (kısmen de avrupa'da) çok geniş bir coğrafyada geziler yapmış ve çok ilgi çekici bir seyahatname yazmıştır. orhan gazi döneminde anadolu'ya geldiğinden osmanlı beyliği ve diğer beylikler hakkında yazdığı farklı bir gözün yorumları ayrıca ilginçtir. (bkz: corto maltese) 'in bir macerasında bile kendisinden bahsedilir, yani büyük bir tanınırlığı ve ünü vardır. seyahatnamesinin çok ilginç bir yönü de , "ölene kadar mokoko" adı altında fıkralara konu olan cezanın hint okyanusu'nda bir adada gerçekten uygulaması olduğundan bahsetmesidir. buna benzer benzemez pek çok ilginç detay ve yorumları için seyahatnamesinin okunması şiddetle tavsiye edilir.
özgür ruhlu, asi müzisyendir. motoruna atlayıp dünya turuna çıkmış, nerede akşam orada sabah takılmış, her ülkede gençlerle kumsalda gitar çalmış lakin gelinlik giyen italyan sanatçının gebze'de tecavüze uğrayıp kesilmesi olayından sonra anadolu güzergahını gezi planından çıkarmıştır.
(bkz: pippa bacca)
Discovery chanell'dan gelen program teklifini, "skerim böyle maceraperestliği, bana da rahat batıyormuş direkten döndüm töbeler olsun, göreceğimi gördüm neme lazım, internet diye birşey var, oradan takılırım artık." diyerek reddetmiştir.
türk ve moğolların, ve bilhassa hanlarının, kadına gösterdikleri saygıdan dolayı ağzı açık kalmış, bununla ilgili tanık olduğu hadiseleri bir hayli detay vererek ve başkıklara bölerek anlatmıştır.
şarap gibi yıllandıkça hayata karşı yavşaklaşan bir insandır ibn i battuta...
daha genç iken toplum içinde görgü kurallarına riayet ederdim, mesela yemek yerken çatalı sol bıçağı sağ elimle tutar, bardaktan su içmeden evvel ağzımı peçeteyle silerdim. bir yere telefon açtığımda selam verir kendimi tanıtır ondan sonra meramımı dile getirirdim. hayatı ince zevkler, kibarlık ve hassasiyetle yaşamamız gerektiğine inanırdım.
birkaç sene evvel artık yemeğe ekmek bandırmaya, bıçağı hayatımdan silip atmaya, yağlı ağzımla şişeden su içmeye başladım, telefon görüşmelerini "kimsin" diye başlatır oldum, hayatın o kadar da matah bişey olmadığına karar verdim.
biraz daha yaş aldıktan sonra sofrada salatanın suyunu kaseyi ağzıma dayayarak içmeyi, telefonda gegirmeyi, otobüste burnumu karıştırmayı, tespihimin imamesini torunlarımın kulaklarına sokmayı planlıyorum ve hayatın götverenin teki olduğunu yüksek sesle dile getirmeyi düşünüyorum, yaşıma hürmeten de kimsenin kusuruma bakacağını sanmıyorum...
sabahları gülben ergen, mustafa sandal ikilisinin söylediği ''şıkır şıkır'' la uyanır, gece ludwig van beethoven la yatar. geceden sabaha bu kadar evrim geçirmesi bir insanın; şaşırtıcı.
14. yüzyılda fasın tanca şehrinde dünyaya gelen gezgin.
Tam ismi Ebû Abdullah Muhammed bin Abdullah bin Muhammed bin ibrahim Levâtî Tancîdir. Tanca şehrinden çıktığı günden itibaren 28 yıl süren gezileri boyunca Mısır, Arap Yarımadası, Irak, iran, Anadolu (başta Osmanlı Beyliği olmak üzere o dönemin belli başlı beylikleri), Deşt-i Kıpçak, Bizans (istanbul), Orta Asya, Hindistan, Maldivler, Çin ve Endülüsü gezen ibn Battûta devlet ve toplum yapıları, inanç ve âdetleri, doğal özellik ve ürünleriyle tanıttığı bu ülke ve şehirlerden 700 yıl önceki durumlarını başarıyla yansıtır. ibn Battûta Seyahatnamesi, yazarı tarafından Tuhfetün-Nuzzâr fî Garâibil-Emsâr ve Acâibl-Esfâr diye adlandırılan, yaygın olarak Rıhle diye bilinen eserdir.
Arap gezgindir. Anadoluyu dünyanın en güzel toprakları olarak niteleyen Batuta, devamla Cenab-ı Hak, dünyanın öteki ülkelerinde ayrı ayrı ihsan ettiği güzellikleri burada topyekün bir araya getirmiştir. Ahalisi güzel yüzlü ve temiz giyinişlidir. Yemekleri ise çok nefistir. Burada yaşayanlar Allahın en şefkatli kulları olup, onlar için Bolluk ve bereket Şamda, şefkat ise Bilad-ı Rumdadır. denilmiştir. Bu ülkede bir zaviye ya da eve indiğimizde, komşularımız, kadın olsun erkek olsun derhal durumumuzu soruştururlardı. Burada kadınlar erkeklerden kaçmazlar. Ayrılacağımız sırada sanki akrabaymışız gibi bizimle vedalaşırlar ve bu ayrılıktan duydukları üzüntüyü gözyaşları ile ifade ederlerdi. diyerek, dönemin Anadolu insanının kişilik yapıları ve yaşam tarzı hakkında önemli bilgiler vermiştir.