ibn fadlan seyahatnamesinde, orta çağda türk topraklarını gezerken bunlar ne biçim insanlar, hiç bir şeye inanmıyorlar diye bilgi verir. yani atalarımız katı tengrici de değildi, islamcı da değildi, her zaman faydacıydı. senin bugün imama ne diyor bu dediğin gibi geçmiştekiler de şamana ne zıvalıyor bu keş diyebilirlerdi.
ibn fadlan a beyim bizden ne istiyorsunuz diyen türke fadlan, 'allahtan başka ilah olmadığını söylemenizi' der. bunu duyan türk de gülüp 'e doğru olduğunu bilsek, söylerdik' der.
ayrica o cok meshur vikingler ile ilgili butun bilgiler ondan gelmistir. temizlik. yasam. cenaze. savas vb. butun bilgiler ondan alinmis. cok unlu dizilerde, vikingler gibi, onun yazdiklarindan yola cikilmistir.
antonio banders, 13. savasci filminde onu oynamistir.
Erkekler, kadınlar nehre iner hep beraber çıplak yıkanırlar. Birbirlerinden kaçmazlar. Bununla beraber asla zina etmezler. Aralarında zina eden birini, kim olursa olsun, dört kazık çakıp kollarından ve bacaklarından bu kazıklara bağlarlar.
Balta ile onu baştan ayağa onu ikiye bölerler. Kadın için de aynı cezayı verirler. Bundan sonra zina eden kadın ve erkeği parçalarından her birini bir ağaca asarlar. Yüzerken kadınların erkeklerden gizlenmesi için çok uğraştım. Fakat başaramadım. Hırsızı da zina yapan kişi gibi öldürürler.
Günlerden bir gün bir Oğuzun çadırına konuk olduk. Biz oturduk. Adamın eşi de bizimle beraber oturdu. Bizimle otururken cinsel organını açıp kaşıdı. Onu gördükten sonra başımızı çevirdik ve Estağfurullah çektik. Kocası bize bakıp güldü ve tercümana dönüp 'Onlara de ki, eşim onu sizin yanınızda açıyor. Siz bunu görüyor ve onu koruyorsunuz. Ona bir şey ulaşmıyor. Bu yaptığı, onu kapatıp da başkalarına sunmasından daha hayırlıdır.' dedi.
Homoseksüellik onların nazarında büyük bir suçtur. Türklerin hükümdarının naibi Küzerkin'in aşiretinden bir Türk'e Harezmli bir adam misafir olmuş, koyun satın almak için yanında bir müddet kalmış. Bu Türk'ün tüyü bitmemiş bir oğlu varmış. Harezmli bunu kandırmak için uğraşmış. Sonunda onu isteğine ram etmiş.
Türk baba ikisini işbaşında yakalamış. Olayı Küzergin'e götürmüş. O da çocuğun babasına 'Türkleri topla' demiş. O da Türkleri toplamış. Onlar toplanınca Kuzergin çocuğun babasına 'Doğru karar vermemi mi; sahte karar vermemi mi istersin?' demiş. O da 'Doğru karar vermeni isterim' demiş.
Bunun üzerine Kuzergin adama çocuğunu getirmesini emretmiş. Çocuk getirilince 'Çocuğun da tacirin de öldürülmesi gerekir!' demiş. Türk buna memnun olmamış, 'Oğlumu teslim etmem' demiş. Bunun üzerine Kuzergin 'Tacir fidye vererek canını kurtarır' demiş. Sonuçta tacir Türk'e belli miktarda koyun vermiş, kendisini bu gaileden kurtaran Kuzergin'e de ayrıca 400 koyun vermiş. Türklerin yanından ayrılmış.
Onlar başlarına buyruk hareket ediyor ve yolunu kaybetmiş eşekler gibi bir dine de inanma gereği duymuyorlardı. Hiçbir şeye ibadet etmiyorlar ve kabile büyüklerini 'rab' olarak isimlendiriyorlardı.
Onlardan birisi kabile büyükleriyle bir şey istişare etmek isterse 'Ey Rabbim şu konuda ne yapmalıyım?' diye sorardı. Onların işleri şûra iledir. Sadece bazı zamanlarda bir konu üzerinde anlaşabilirlerdi. Bu anlaşma da kısa sürebilir, aralarından en değersiz olanı gelip bu anlaşmayı bozabilirdi.
Onlardan birisi beni Kur'an-ı Kerim okurken dinledi. Tercüman vasıtasıyla bana devam etmemi söyledi. Sonra yine tercüman vasıtasıyla 'Sizin rabbinizin eşi var mıdır?' diye sordu.
Bu soru karşısında Rabbimi tesbih ettim ve istiğfar diledim. O da ben ne yaptıysam onu yaptı. Sonra da 'Müslüman tesbih ve tehlil yapıp Rabbini yücelttiğinde biz de öyle yaparız. Bu Türkün âdetidir' dedi.
Bir gün acayip bir soğuk vardı. Tigin et-Turkî yanında bir Türk'le beraber benim yanımda yürüyordu. ikisi Türkçe konuşuyorken Tigin güldü ve bu Türk 'Tanrımızın bizden muradı nedir? Bu soğukla bizi öldürmek istiyor. Ne arzu ettiğini bilsek onu verirdik, diyor' dedi.
Ben de Tigin'e 'Ona deki, Allah sizin La ilahe illallah demenizi istiyor' dedim. Türk güldü ve 'Eğer bilseydik yerine getirirdik' dedi.
Oğuzlar büyük tuvalet yaptıktan sonra ve işedikten sonra temizlenmezler. Cünüblükten ve diğer şeylerden sonra da yıkanmazlar. Suyla ilişkileri yok gibidir. Bilhassa kışın yoktur. Kadınları erkeklerden ve yabancılardan dolayı örtünmezler gizlenmezler. Aynı şekilde kadın insanlardan bedeninin hiçbir yerini gizlemez.
Türk'ün yurdundan bilmediği bir insan geçse, ona 'Ben senin misafirinim. Develerinden ve koyunlarından şu kadar ihtiyacım var' dese Türk ona istediğini verir.
Başkurtlardan korktuğumuz için hepimiz tetikteydik. Çünkü onlar, Türklerin en belalısı, kötüsü ve acımasız olanlarıdır. Onlardan bir adam başkasına rastlarsa, onu öldürüp kellesini alır ve vücudunun kalan kısmını geride bırakırdı.
Bunlar da diğer Türkler gibi sakallarını keserler ve bitlerini yerlerdi. Bizim yanımızda sonradan Müslüman olmuş Başkurtlardan birisi vardı ve bizim için çalışıyordu. Bir ara gözüm ona ilişti, elbisesindeki biti yakaladı, eliyle ezdi ve sonra ağzına attı. Benim ona baktığımı görünce 'iyi' dedi.