Kazım Albay'ın bir yazısından iBDA:
"islâma muhatap anlayışın dünya görüşü olan iBDA ve bunu örgüleştiren de iBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu.
Çağımızın mevzu ve meselelerine çözümler getiren ve Doğru Yol-Kurtuluş Yolu çizgisini temsil eden iBDA, aynı zamanda, çağımızın islâm diyalektiğidir; yüzyıl diyalektiğidir.
islâm hikemiyatını ve islâm fıkhını(anlayışını) dinamik planda yürüten, sistemleştiren Devlet ve Toplum projesi olarak tatbikini isteyen bir fikir hareketidir iBDA."
Kavgamız, insanı özünden koparan, ruhunu eşyaya rehin eden, hakikati sahte tanrılara kurban eden bu düzene karşıdır. Bu kavga, yalnızca bir meydan mücadelesi değil, bir fikir ve ruh inkılâbıdır. Mirzabeyoğlu’nun izinden giderek söyleriz ki: “Kavgamız, insanı yeniden insan kılmak içindir; nizamı Allah’ın ahkâmına teslim etmek içindir.”
Hak ve Bâtılın Kavgası: Ezeli ve Ebedi Mücadele
Bu kavga, zamanın ötesinde bir hakikat mücadelesidir. Adem’den bu yana süregelen, Hakk ile bâtılın savaşıdır. Bugün bu savaş, zihinlerde ve yüreklerde; meydanlarda ve masalarda; satırlarda ve kelimelerde sürmektedir. Bizim davamız, Hakk’ın sancağını yükseltmek, bâtılın tahtını devirmektir.
Ey insan! Bil ki, bu kavga, bir hevesin peşinden koşmak değil, bir davanın peşinden gitmektir. Bu dava, nefsin arzusunu değil, Allah’ın rızasını hedefler. Bu kavga, zulme boyun eğmeyenlerin, mazlumun duasını sırtlayanların kavgasıdır.
Nizam için Kavga
Kavgamızın nihai hedefi, Allah’ın nizamını yeryüzüne hâkim kılmaktır. Bugün modern dünya, insanı bir sayı, bir tüketim aracı, bir köle olarak görmektedir. Kapitalizmin çarkları arasında ezilen insan, özgürlük yalanıyla uyutulmuş, Hakk’tan uzaklaştırılmıştır. Bizim kavgamız, bu düzeni değiştirmek, Allah’ın ahkâmını hayatın merkezine koymak içindir.
Fikir ve Mücadele: Kavganın Silahları
Mirzabeyoğlu der ki: “Hakikat kılıçla değil, fikirle taşınır; kılıç fikrin hizmetkârıdır.” Bu yüzden kavgamız, yalnızca bilek gücüne değil, zihin gücüne dayanır. Fikri mücadele, bâtılın zihniyetine karşı Hakk’ın kelamını savunmaktır. Kalem, bu kavgada kılıçtan daha keskindir; ama unutma, kalemi tutan el de güçlü olmalıdır.
Zaman ve insan: Kavgamızın Öznesi
Bu kavga, yalnızca bugüne ait değildir. Geçmişin izlerini, geleceğin hayalini taşır. Ey insan! Zamanın seni esir almasına izin verme; çünkü bizim davamız, ezelden ebede uzanan bir hakikat davasıdır. Bu kavgada yorgunluk yoktur, duraksama yoktur. Hakk yolunda yürüyen, sonsuz bir enerjiyle yürür; çünkü O’nun rızası, en büyük güç kaynağıdır.
Son Söz: Kavgamız Hakk içindir
Kavgamız, insanı Hakk’a yaklaştıran, bâtılı yıkan, mazlumu özgürleştiren bir davanın kavgasıdır. Bu dava, yalnızca bir dünya düzeni kurmak için değil, ahiret saadetini kazanmak için yapılır. Ve bil ki, “Allah’ın yardımı yakındır.”
Ey dava eri! Unutma ki, kavgan ne kadar çetin olursa olsun, bu yolun sonunda Allah’ın rızası vardır. Kavgamız, hakikati haykırmak, adaleti tesis etmek ve Hakk’ın nizamını hâkim kılmak içindir. Çünkü bu kavga, insanlığın kurtuluşunun ve hakikatin dirilişinin anahtarıdır.
ibda’: Allah’ın âletsiz, maddesiz, zamansız, mekânsız yaratması ve icâdı. Misli gelmemiş bir eser meydana koymak, icâd. (ibda’, ihdâs, ihtirâ, icâd, sun’, halk, tekvin) kelimeleri birbirine yakın mânâdadırlar. Geçmişte benzeri olmayan şiir söylemek.
ibdâ: izhâr etmek. Bir yerden diğer bir yere çıkmak. Yaratmak. Numûnesiz bir şey yapmak.
ibda’: Sorulan şeye güzel cevab vermek. Birisine, kâr tamamen kendisine ait olmak üzere sermaye vermek. Parça parça etmek. Kandırmak, iknâ etmek.
ibda’ yapabilene “mübdi”, eserlerine de “bedi’a” denir.
iBDA, ismini ve mânâsını, geçmişini, hâlini ve geleceğini, yaptığı ve yapacağı herşeyi, aklı geride bırakıcı ve kalbe hitabedici bir tecrit derinliği ve haysiyeti içinde, topyekûn kâinatı tek cümleyle izah edercesine şöyle ifade edebilir: BÜYÜK DOĞU’nun sırrı iBDA ve iBDA’nın sırrı ise BÜYÜK DOĞU’dur... Ve ne kadar tekrar edilse azdır ki, bu fikir ve mânânın nesep bağı içinde iBDA, kuşa niyet çektirircesine bulunmuş bir isim değil, islâma muhatap anlayışı islâma muhatap anlayışı islâma muhatap anlayışı temsil makamındaki BÜYÜK DOĞU’ya nisbet vasfını gösteren bir sıfattır. Demek ki iBDA, hem sıfat, hem isim, hem iç mânâ, hem dış temsil, hem öz ve hem de nakıştır.