ayşe arman'ın kızının saçlarını yıkama macerasını anlattığı köşesinde, okuyucuyu hüzünden hüzne gark eden, efkardan gömleklerin düğmesini yırttıran cümle. O kadar hüzünsel, o kadar duygu sağanağıdır ki ayşe arman'ın kızıyla olan ilişkisinin nasıl bir efsanevi, nasıl bir acılara meydan okuduğuna şahit oluyor okuyucu.
alya cık, saçlar no demiş, ayşecik saçlar yes. Sonra alya tekrar bastırmış, "i said saclar no" afferim alyacık, i said saclar no s'il vous plait deseydin de daha bir takdirle baksaydık, daha bir gururlansaydık seninle.
detay: olay örgüsü tam anlaşılmamış olabilir, şimdi ayşe arman kızı alya'yı banyo yaptıracakmışta, kızı saçlarının yıkanmasını istemediğinden "saclar no" demiş, ayşe kızımız "saclar yes" demiş, alya kardeşte nihayetinde öfkeden kudurarak "i said saclar no" kelime sarfiyatında bulunmuş, ayşe kızımız duygulanmış, ağlamış olay bundan ibarettir. gönül diyor ikisinin de ağzının ortasına tokatı vur şöyle, elinin izi çıksın. zaten hiç sevmem böyle büyük havalarında gezen kızları, anası kendi gibi yetiştirdiyse bu ülkeyi terk etme parolamız "alya" olacaktır arkadaşlar.. FAzıl say akp yüzünden değil ayşecik ve kızı yüzünden terkediyor zaten bu ülkeyi..
tanım: insanı düşündüren cümle.
bu cümleyi kuran kişinin annesi bir gazeteci* çok modern bir insan olduğu için doğal olarak çocuğuna küçük yaşalardan itibaren ingilizce öğretecek!. yalnız ben mi yalnış biliyorum biri beni bu konuda uyarırsa çok sevinirim türkçe yi korumak adına ilk iş gazetecilere düşmüyor mu?
edit: saatler sonra yazıyı okuyasım geldi. ve şu dikkatimi çekti.
bla bla olmuş falan fistan,
--spoiler--
Alt dudağı aşağı doğru uzamaya başladı... Ağladı ağlayacak...
"Ben üzüldüm" dedi.
"Ben de üzüldüm Alyacım" dedim.
Kafasını öne eğdi. Allahtan, birini üzdüğünde üzülen bir çocuk. Ve barışmazsa, affetmezse, affedilmezse rahat etmeyen bir çocuk... Hayata küs devam edemiyor yani...
"Barışalım mı?" dedim.
"Tatam" dedi.
Ve biz Türk filmlerindeki gibi sarıldık ana-kız, duşun altında. Hálá tepemize sular akıyor...
Neden kapatmıyorum, onu da bilmiyorum... Nasıl sıkı sıkı kavradım küçük bedenini...
türk kadınlarının normal davranışı, elindeki kalıp sabunu kafaya geçirip 'sus körolası!' diyerek çocuğu pıstırmasıdır. yani ne o öyle amerikalı artist tripleri, 'mike bu çocukla baş edemiyorum artık, beni.. beni gerçekten delirtiyor..oh tanrım sen bana yardım et' gibi. hem o nasıl bi konuşma i said saçlar no nedir sayın ayşe arman. sürekli ingilizce konuşsun ya da doğru düzgün türkçe konuşmayı öğretin o velede.