"birbirimizi sonsuzluktan beri
tanıdığımıza inanıyorum. nasıl biliyor musun? büyük patlama olduğunda evrendeki bir araya gelip sıkışmış bütün atomlar tek noktadan dışarıya
doğru patladı. benim atomlarım ve senin atomların
kesinlikle birlikteydi. kim bilir, 13.7 milyar yıl
içinde kaç defa daha bir araya gelmişlerdir. benim atomlarım senin
atomlarını tanıyor. atomlarım atomlarını hep sevdi."
Materyalizm ile spiritüalizmin çatışması.
Atomlarımızın atomlarını sevdiği kişiye söyleme isteği uyandıran film.
Ve "ben bu çocukla bir ömür nasıl yaşarım?" demeden önce onu kaybetmenin acısını düşünmemiz gerektiğini hatırlatan film.
Sonunun bağlanışını sevmesem de harikadır, izlenesidir.
"bir kuş hayatının aşkıyla tanıştığı zaman hem sevinir hem de üzülür. sevinir çünkü onun için bu bir başlangıçtır. ve üzülür çünkü çoktan bunun sona ereceğini biliyordur." gibi çok güzel tanımlamalara sahip felsefesi derin film.
Bilim-kurgu,romantizm ve dramın iç içe geçmiş olduğu bir film.Aslında bir instagram sayfasında gördüğüm metro sahnesi ve arka fonunda çalan şarkıydı (filmin soundtracki) beni kendine çeken.Bir melodinin peşinden gidip geldim bu filme anlayacağınız. Beni bu kadar derinden etkileyeceğini bilmiyordum.Muazzam bir film olmuş yönetmenin diğer filmlerini de izleyeceğim .Filme puanım 9/10 o da sofi öldüğü için .Kendimle özdeşleştirdim ve kendim ölmüş gibi üzüldüm.
Bana "din ve bilim hakkındaki konuşmaların bir filmdeki kızınkiyle aynı, kesinlikle izlemelisin" diyen bir arkadaşım sayesinde izlediğim ve şu harika şarkıyı kalbime katan filmdir :
içinde bulunduğu her film gibi Brit Marling'e aşık olduğum bir post-modern başyapıttır. ileride çocuğum olursa belli bir yetkinliğe geldikten sonra kesinlikle izleteceğim bu filmi. Din ve bilimin kendi içlerinde çarpışmasını, bilim merkezli olarak anlatan, sonunda bu çatışmayı hiç beklemediğimiz bir noktaya bağlayan, aynı zamanda apokaliptik bir yapı taşıyan harika bir filmdir i origins. Seni de seviyoruz Michael Pitt.
2014 yapımı* 106 dakikalık dram/romantik/bilim-kurgu kategorili, mike cahill'in önceki filmi another earth'le benzerlikler taşıyan yapım. O filmde de bilim-kurgu kısmı tam olarak yansıtılmamıştı, mike cahill güzel filmler yapıyor fakat romantizm/cinsellik olayını geçip salt bilim-kurgu filmi çekmeli. ilerde kendisinden umduğum gibi bir proje çıkacağını düşünüyorum.
imdb puanı 7.3 olan filmin bir çok eksiği ve gereksiz kısımları* olsa da, kendini keyifle izleten ve sorgulamaya iten cinsten. ilginç detayları da cabası, insan gözünün şahaneliğini hatırlatması ise ayrı bir güzellik https://galeri.uludagsozluk.com/r/1270163/+
Bende tuhaf duygular uyandırmış, aynı zamanda hafiften tırsmamı sağlamıştır.
--spoiler--
Uzun zamandır arşivimde bekletiyordum, hakkında bildiğim tek şey mike cahill filmi olmasıydı. Film başladı, ian bir kızla tanışıyor ilk önce. Sülün kuşunun hikayesini anlatınca "istemsizce, şimdi bunlar sevişir sonra da kızı kaybeder" cümlesi çıkıyor ağzımdan. Iki dakika sonra bunlar sevişiyor, ne var yani bunda bilmeyecek deyip devam ediyorum izlemeye. Sonra kız kayboluyor ve bizimkinin labaratuar partneri olarak karen(brit marling) beliriyor, diyorum ahanda ian'la bu evlenecek. Derken bizimki sofi'yi buluyor, yine istemsiz olarak kızın öleceğini söylüyorum. Asansör sahnesinde kızın ikiye bölündüğünü görüyoruz, sonra karenle evleniyor ve bir takım olaylar sonucu sofi ile aynı iris'e sahip olan kızı bulmak için hindistana gidiyor. Çocuğu buluyor test yapıyor ve test başarısız oluyor, yine "bu çocuğun reankarnasyon olayını asansör sahnesine bağlayacaklar, hatta ağlayıp adama sarılacak" dedim. Ve sahnenin birebir çekilmiş olduğunu görünce bir an ürktüm, oysa bu filmi ilk kez izliyordum..
Ayrıca son sahne çok ucu açık bırakılmış, bir sokak çocuğunun hiç görmediği asansörden korkması olağan bir şey, hemen reankarnasyona bağlamak yersiz. Ikinci bir ihtimal şu ki, çocuk ian'dan ayrılmak istemediği ve testte başarısız olduğu* için, adamın onu başından attığını düşünerek ağlayıp sarılmasına neden olmuştur.
ian bilim adamından çok sapık bir ördek ağızdı. lan sevgilin ikiye bölünerek ölmüş, sen kızın çıplak videosuna bakıp ağlayarak 31 çekiyorsun. Bu nasıl midesizliktir? Bi de kızın ölüm haftası dolmadan, karenle işi pişiriyor pislik herif. Sonra neymiş efendim, benim atomlarım senin atomlarına aşıkmış da bilmem ne!!
--spoiler--
Bilim kurgu (!) reenkarnasyon ve din temalarını iris ve biometri konularının çerçevesi içerisinde büyük bir romantik drama katarak işleyen bir film.
Konu gayet farklı ve enteresan fakat ritmin Çok sıkıcı olması, ve spirituel hatta dinsel tezleri kanıtlamak için çok fazla kasması puanını düşürüyor.
--spoiler--
Baştaki aşk hikayesi o kadar çabuk gelişiyor ki insanın inanası gelmiyor. 3. Gün evlilikle sonuçlanan aşk mı olur efenim.
Karakterler sürükleyici değiller. Sofinin geri zekalılığa doğru kayan saflığı ve umursamazlığı antipati uyandırıyor.
Yann'ın soğukluğu ayrı mesela.
Bir de çok yüzeysel gelen bilimsel araştırma ve deneyler var.
Karen ve yann karakterleri aşırı derecede yapmacıklar. Ve bunun oyuncularla alakalı bir sorun olduğunu sanmıyorum.
Sonra sofi'nin ölümü... Zaten varolan asansör fobimi 20ye katlamıştır. Filmin belki de en son sahne ile beraber tek enteresan ve seyirciyi şaşırtan kısmı olabilir hatta.
Filmin sonu hiç tatmin edici değil. insan beklediğini alamamış gibi hissediyor.
jean baptiste grenouille'in göz meraklısı versiyonu bir bilim adamıyla reenkarnasyona inanan bir kızın hikayesi gibi bir şey. Sonu çok açık kalan film.
baştan sona kadar merak uyandıran bir film. hiç sigara içmeye kalkma ihtiyacı duymadan, acaba ne kadar kaldı diye süresini kontrol etmeden izleyeceğiniz bir film.
türü konusunda ise kesin bir karar yok dram desen dram değil bilim kurgu desen tam oturmuyor.
Filmi izlemediysen spoilerı okuma! filmi izlemek için ön araştırma yapıyorsan, tavsiyem izle pişman olmazsın....
--spoiler--
Baştan sona konu olarak çok güzeldi. twd'nin gleen'ini görmek güzeldi elemana bilimsel roller yakışıyor. Bir kere sofie'nin ölüm şekline ağız dolusu küfürler edilebilir. konuların arasındaki bağlantılar güzeldi.
Filmden sıkılmadığımı gösteren bir noktada final sahnesinde salomina ile ian dışarı çıktıklarında acaba film nasıl devam edecek diye düşünmeye başladım bittiğini görünce ikincisi çekilir mi acaba diye düşündüm.
Final olarak mavi en sıcak renktirden sonra benim en hoşuma gitmeyen final sahnesiydi. aaaa korktu iris ile beyin arasında bağlantı var ve reenkarnasyon gerçek oleeey buldum tarzı bir final oldu ve resmen bilimi çöpe attı. salomina'yı alıp amerikaya götürme yolunu gösteren bir final daha güzel olur ve ikinci filmde daha güzel bir konu işlene bilirdi şahsen benim fikrim bu. berbat bir finaldi.
--spoiler--
Basta bilimsel olan sonlarına doğru reenkarnasyonun işlendiği film. Biraz yavaş ilerliyor gibi fakat sonlarına doğru hareketleniyor. izlenebilir bir film.
son zamanlarda izlediğim en güzel filmlerden biri. içinde reenkarnasyon kelimesi geçmemesine rağmen konunun bağlandığı yer orasıydı ki bu da benim hassas noktam ve filmi en beğendiğim filmler arasına sokan özellik.
Filmde müzik kullanımının sahnelerde verilmek istenen duyguları pekiştirmedeki görevine büyük örnek sunan filmdir. Şimdi sen o son sahneye radiohead'in motion picture soundtrack'ini koymasaydın sor ağlar mıydım.
dram ağırlıklı olsa belki daha başarılı olabilirdi bu film. bilim kurgu ve dram türlerinin her ikisini de sevsemde bu film tam bir araf. ne tam bir bilim kurgu diyebiliyoruz ne de dram. açıkçası filmi izlemeye başlarken etrafımdakilerden aldığım yorumlar dolayısıyla tam bir mindfuck* oluşmasını bekliyordum. beklediğimi bulamadım.
her ne kadar basit bir senaryo ile karşımıza çıksa da, adım adım tahmin edebilsenizde film kendisini izlettiriyor. yarıda sıkılıp kapatmadım en azından. bu yönden konuyu çekici bulduğumu belirteyim. umarım bu tarz konular bir nebze daha artar.
bunun yanında sürekli kanıt isteyen bir bilim adamıyla bu filmin böyle bitmesi gerçekten ilginç geldi. resmen son dakika golü oldu bu.
sofia'nın gözlerinin hatrına izlenir film. boş vakit öldürmek için fena değil.