5 yıldır gerçekleştirdiğim, fakat bu yüzden hâla kovulmadığım eylemdir. "Ulan acaba bir istatistik mi yapıyorlar" diye de paranoyalarım gelişmeye başladı.
işinizde kendiniz çok ispat edememişseniz, yerinize başkasını bulunması şirket adına çok bir sorun ifade etmeyecekse, yahut bu konud takıntılı bir yöneticiye sahipseniz, başlı başına bir maceradır işe geç kalmak.
şirketin çalışmasından önemli faydalar sağladığı, kendini ispatlamış, yöneticisi ile bir sorunu olmayan çalışan için ise, kredinizi bittiği yer kadar harcayabilirsiniz bir sorun teşkile etmez.
ancak asla unutulmamalıdır ki, yöneticiler çalışanlarının ağızlarında çıkandan tutun, jest ve mimiklerine her türlü hareketini bir yere yazarlar. ve zamanı gelince de bir şekilde yaptıklarınız, size faizi ile geri ödetilir.
işe kalmanın aslında en kötü tarafı sizden önce işe gelen insanların yüzüne bakıp selam verememektir. yüzünüz tutmayabilir.
- nerdesin lan sen iki saattir?
- o kadar güzel uyuyordum ki uyanmaya kıyamadım efendim!
- gene buldun bi şey, yaratıcı seni... geç hemen işinin başına!
- emredersiniz...
üstünüz(müdür, yönetici) ile olan ilişkilerinize(abla/abi kardeş ilişkisi gibi) göre yıllarca hiçbir sorun olmadan yapılabilecek, uzun süre sonra alışkanlık haline gelen davranış, iyi niyeti suistimal etme.
is yeriniz ve eviniz arasindaki mesafeyi giden otobus her yarim saatte bir geciyorsa otobusu kacirdiginiz an basiniza gelen olaydir... misal, antalya'da isiklar-gursu arasi 42m'yi kacirirsaniz olur bu.
ağır havalarda görülen durumdur genelde. o cennet uykudan kalkamamak, gözünü açtığında ise saate bir bakınca ondan sonrasını hatırlayamamak, " işe gitmeyi kim icat etti ulan" diyerek küfrede küfrede yol almak. emekli olduğumda kimseye haber vermiycem ve 6 ay ayı gibi uyuycam ahdım var.
ücretsiz mesai yapıyorsanız hiç de sorun olmayan durum. yaptığınız mesainin gücünü de arkanıza alarak 8:30 da varılması gereken iş yerine gönül rahatlığıyla 9:30 - 10:00 arası gidebilirsiniz. kimse de size "hop, bilader nerdesin bu saate kadar" diyemez.
SAAT ÇALAR SUSTURURSUN BiR 5DK. DAHA DERSiN VE GÖZÜNÜ AÇTIĞINDA 1 SAATi GEÇTiĞiNi GÖRÜRSÜN O 5DK. NIN. ÖNCE BiR TELAŞ ARDINDAN OLAN OLMUŞ ZATEN DiYEREK iŞE GiDERSiN VE HERKES ÇALIŞMAYA ÇOKTAN BAŞLAMIŞKEN SEN ÇAYINI iÇiP GÜNE BAŞLARSIN. "NASIL OLSA FAZLA MESAi YAPIP TELAFi EDERiM" DiYEREK iÇiNDEN GEÇ KALMIŞLIĞINI DERT ETMEZSiN.
5 dakika fazla uyumayı dünyalara bedel bulmanın sonucunda defalarca ertelenen saate bakıp panikle evden fırlamak, yol boyunca uyku sersemliğiyle pişmanlıktan yanarak, kendine küfürlerden küfür beğenip patronun da geç kalmış olmasına dua etmek, akıldan binlerce saçma salak bahaneler geçirip bu bahanelerin mazeret olarak sunulabilecekleri arasında "yok bu çok saçma", "dur lan bu da inandırıcı değil galiba", "abartma olm daha neler", "ulan bunu daha ciddi bir zamanda mı kullanmalı?" diyerek seçim yapmak, tüm bu savaşa rağmen bir iki haftaya kalmadan yine aynı kısır döngüyü yaşamaktır.
öğrencilik hayatı boyunca ilk derslere girmeme hastalığının devamıdır bu olay. bir gün çok pis götte patlar. tabi o gün ne zamana denk gelir bilinmez. bir gün işe (yine) geç gidildiği vakit patrona "kusura bakmayın, biraz geç kaldım" dedikten sonra patronun " yo önemli değil bu sondu zaten. artık geç kalma korkun olmayacak. sana hayatında başarılar dilerim" gibi derin ayar cümleleri ile karşılaşmayla sona erecek olay.
cep telefonun erteleme tusuna yuzlerce kere basıp sonunda telefonu yastıgın altına sıkıstırmamla haftanın 4 gunu rutin haline getirdigim, kalan 2 gunu ise servisin gelmesine 10dk kala yataktan fırlamak suretiyle merdivende ust bas iliklemekle son bulan alıskanlık.
(bkz: uykucu hareket engellenemez)