Bitmek tükenmek bilmez iş görüşme tarzları ya bankalar sabahın köründe arar görüşme yaparlar yada özel sektörteki firmalar telefonda ingilizce mülakat ki bu son dediğim oldukça ilginç(*)anlam veremedim görüşme tekniklerine.
çok .boktandır. gelsinler evimizde görüşsünler görsünler vs. nıye öyle sıkıcı konuşmalar, numaralar. sallamalar. gerzek yerıne koymalar bırbırını...dünyanın en sıkıcı 4. şeyi. bazen komik olaylar da döner tabii. adamla kanka olup çıkarsın işe alınmazsın ama arkadaş olursun vs. yahut geyiğe vurup eğlenirsin. işte bu güzel.
en sevdigim şeydir şu hayatta. hatta bir ara rutine baglayıp acaba iş görüşmesi meslegim mi olsa diye düşünmeye bile başlamıştım hatta ve hatta yok ben işe başlamim birkaç görüşme daha yapim, yaptıkça egolarımı tatmin edim, o karşımda kocaman güçlü duran adamları yarım saat içinde kediye çevirim, kedi olduklarında da zevkten dört köşe olup yaaaa naber dumur oldun dimiii diyeyim diye düşündüm.
egolarınızı tatmin etmek için birebir bir yöntemdir.
heyecandan ellerin ve sesin titremesi ile beklenen andır. daha önce çok bulunmadığınız, tanıdığınızın olmadığı bir şehirde gerçekleşecekse daha gerilimli olacak olandır.
gidilecek yer sora sora bulunur.daha işi almadan '' bu şehirde yaşayacağım '' diyerek. görüşmeye girilen ilk an gergin, çıktığınız an bir o kadar rahattır. şimdi geriye sonucu beklemek kalmıştır. *
en fenası dönüş beklemektir. acaba oldu mu olmadı mı duygusu kemirir içinizi. ne zaman ararlar ki acaba? diye sorarsınız içinizden kendinize. ne zamana kadar umut bağlasam diye düşünürsünüz. bi telefon edip sorsam mı diye eliniz telefona gider durur ama vazgeçersiniz.
garip bir duygudur. çıkmadık candan ümit kesilmez ya..
Firma seni işe almadan test sürüşüne cıkmak ister. Sen de kendini pazarlamaya çalışıyorsun sonuçda. Görüşmeye giden kişi dağa gergindir cünkü olaya bu iş bana çok lazım ve ona uygun olduğu için başvurmuşdur, gerginliği o yüzdendir. Ama işveren gözü ile bakmak lazım, para onlardan cıkacak, ortada yapılması gereken iş var, yanlış adamı almak sonra cıkartmak tekrar aramak büyük külfet, görüşmeye giden bu gözle bakabilmeli. Kesinlikle nasıl davranacağınız ne söyliyeceğiniz çalışılmalı. Firma hakkında bilgi edinilmeli. Hazırlanmış onları şaşırtacak cevabınıza zemin hazırlanmalı ve söylenmeli.
Mesela
- Bizi neden tercih ettiniz veya sizin ile çalışmak bize ne katıcak veya neden biz ?
+ Firmanız 1912 yılında kurulduğu zaman ki başkanınız Enver X bey ın sözundeki gibi.....
Kesinlikle doğrularınızı oynadığınız tek kişilik tiyatro oyunu gibi olmalı.
-selam
+merhaba
-bu satış-pazarlama işi değil rahat olun
+biliyorum bu sebeple burdayım
-ilk ay maaş yok tanıma dönemi
+tamam sorun değil
-gazeteye reklam alcaz işimiz bu
+nasıl olcak çalışma sistemi nasıl
-zamanla öğrenirsin...tanıdığın iyi mekanlar varsa iyi olur reklam verirlerse bize sen onlarla konuş
+öyle mekanlarda tanıdığım olsaydı burda olmazdım zaten...
sömürü temelli dünyanın haliyle sömürüye dayalı görüşmeleridir. elma suyu içilir üstüne.
-merhabalar.
-merhaba.
-nasılsınız?
-sağolun. siz?
-teşekkür ederim.
-bize başvuruda bulunmuşsunuz. hangi pozisyonu düşünüyorsunuz şirketimizde?
-satış danışmanlığına başvurmuştum.
-peki... okuyor musunuz?
-evet. x üniversitesi y bölümünde.
-hımm... geleceğe dair planlarınızda neler var?
-kendi mesleğimde çalışmak istiyorum. sanat yönetmeniği veya görüntü yonetmenliğini düşünüyorum.
-ne iş yapar peki bunlar?
-nasıl?
-ne iş yaparlar bana anlatır mısınız?
-tabii....*
tanıdıklarınızın zoruyla ayarlanan ve girmeyi hiç istemediğiniz bir görüşmeyse insanın acaip pislik yapası geliyor.
+merhaba.
-merhaba.
+şu an burada bulunma amacınız nedir?
-ee bir arkadaşa bakıp çıkacaktım ben..*
böyle bir cevabı hiç beklemediği yüzünden belli oluyordu. acaip pis göt olmuş gibi ifadesi vardı ve kısa süreli şok geçirmişti. ama cevabı bu kadar belli olan, böylesine sikimsonik bir soru sorulur mu ulan dalyarak başka ne amacım olacak? tuvalette sıçarken aklıma gelen bir konu için sana danışmak mı? iş görüşmesi için geldik işte pezevenk.
+ee.. o zaman sizi dışarı alabiliriz. sizi daha sonra ararız, görüşme bitmiştir.
bir anlık kendimi tutamayışım ve ilk iş görüşmem başlamadan bitmişti.
son 2 aydır "insan kaynakları" ile boğuşuyorum. herşeyiyle kompleks bir yapı arz etmesi gereken insan psikolojisini, karakterini çözümleyen araçlara sahip olduğunu zanneden insanlar bunlar. sordukları sorulara, kişilik testlerine verdiğim cevaplar ile "insan kaynakları" denilen sözde bilimin kalıplarına göre değerlendiriliyor, ölçülüp biçiliyorum. kendimi kafka'nın dava romanı kahramanı gibi hissetmeye başlıyorum.
kişilerin değil, kurumsal kimliğin ön plana çıktığı bir yapı, bir "şirket" var, önce bunu hissettiriyorlar. güvenliğe kimliğini bırakıp turnikelerden geçiyor ve mutlaka dört duvar arasında bir odada bekletiliyorum (kafama acaba tek başıma bir odada nasıl oturduğumu izlemek için kamerayla beni izliyorlar mı gibi paranoyak sorular geliyor). şirketin büyüklüğü, metodlarının görünürdeki "bilimselliği", kişilerinin sahte samimiyetleri insanın kendisini zayıf hissetmesi sonucunu doğuruyor kaçınılmaz olarak.
tabii doğaldır ki oraya kadar gittiğine göre işe alınmak istiyorsun ama fazla heyecanlanmayacaksın, aleyhine olabilir. ha hiç heyecansız görünmekte ters tepebilir. ne aradıklarını çözmeye çalışıyorsun. aslında insan kişiliğini indirgedikleri o birkaç parametrede öylesine sihirli bir bileşim peşindeler ki. ne kadar somut ve mantıklı veya ne kadar soyut ve hayâlci olduğun ölçülüyor misal. bir iş görüşmesinde hayâl kurmayı sevmek gibi basit bir insan özelliği bile kötü değerlendirilebiliyor, bu insan psikolojisi uzmanları tarafından.
velhasıl, benim vardığım sonuç, bu sihirli birleşime sahip olduğu izlenimi yaratacak kadar (çünkü kimse böyle bir insan olamaz) sahtekâr insanları arıyor bunlar.
pazartesi günü yapacağım görüşmedir.
+ulan lise mezunu bi kadına kendimi nasıl anlatacam ki?
mesleki olarak bi bok bilmiyor ben bu kadına kendimi anlatacam he?
bari güzel olsa hiç değilse bakarken gözümüz gönlümüz açılır.
nicedir insan içine çıkmıyorum bariz güzel kadın görmüş oluruz be usta.
p: bi eleman var, başkan söledi işe almamız lazım, sana lazım mı?
a: mesleği var mı abi?
p: çevre mühendisiymiş, yeni mezun.. ben konuştum, bilgsayar kullanmayı biliyo, o çizim programı var ya (autocad) onu da biliyomuş...
a: e çok iyi.. zaten öyle birine ihtiyacımız var.. ne zaman gelecek abi?
p: söyleyim yarın gelsin
--------
a: hoşgeldiniz
e: hoşbulduk
a: hayırlı olsun, yeni mezun olmuşunuz
e: evet teşekkürler
a: peki, işimizle ilgili bilginiz var mı?
e: biraz biliyorum
a: bilgisayarla aranız nasıl?
e: iyi...
a: office programlarını kullanabildiğinizi söylemişsiniz..
e: ııııııııııııııı..... evet
a: autocad biliyormuşsunuz....
e: ııııııııııııııı..... evet
(sorulan bikaç soru sonrasında ulaşılan sonuç: aslında hiçbirini bilmemektedir)
e: aslında çok ii bilmiyorum ben...
---------
p: nasıl alchuck? geldi mi eleman?
a: geldi abi...
p: iyi hayırlı olsun
a: hayırlı? abi almayalım diyecektim ben de...
p: neden?
a: e bilmiyor hiç bişey... işimizi görmez yani
p: e öğrenir...,
a: o öğrenene kadar iş biter...
p: alchuck başkan bana söyledi, ben de sana söylüyorum, işe al...
a: peki....
vel hasılı kelam... aldık arkadaşı işe, hem işi yaptık, hem öğrettik, şimdi canavar gibi... olan bana oldu ama... tabii ki biz de tecrübesizdik işe girdik öğrendik, ama yalan söylemedik, bilmediğimizi saklamadık, bildiğimizi inkar etmedik..