kadın ve erkeği yan yana koyduğunuzda aslında kimin daha iğrenç olduğunu anlarsınız.
bir tarafta kıllı ve terleyince leş kokan, ayakları kokan, bedeni kaba bir varlık.
diğer yanda oval hatlara sahip bir varlık. elleri, omuzları, beli, kolları...
kadın, yaradanın "estetik" tanımını karşılayandır.
kadın ve iğrençlik aynı cümlede kullanılamaz benim kitabımda. kaldı ki iğrençlik kadında sadece davranışlarla sınırlıdır.
içki içtikleri vakit kıçı-başı dağıtan kadınların bulunduğu dar bir çevreden çıkamamış ve tüm içki içen kadınları, çevresindeki bu kadınlar gibi zanneden, yargılayan ve haklarında hüküm veren cahil insan söylemidir.
oysa ki, içkili arkadaş yemeğinde iki kadeh içip de küfelik olan kocasının koluna giren ve onu evine kadar taşıyan çok kadına şahit olmuşluğum vardır hayatta.
içmesini bilen istediği yerde istediğini içer. erkek adamın diye ortalıkta gezip iki bardak içki içtikten sonra götünü başını dağıtan adamlarında olduğunu unutmayınız.
karşınızda sizi gerçekten anlayabilen ve sizinle gerçekten bir şeyler paylaşabilen bir insan olduğunu düşünün. karşılıklı oturup rakı içtiğinizi, harike lezzetler tattığınızı. ya da bir şişe single malt ne bileyim mesela bir şişe talisker ya da şöyle 21 yıllık bir the glenlivet içtiğinizi düşünün başbaşa. bir tek bana mı eşsiz bir hayal gibi geliyor bu yoksa ben alkolik miyim?
iğrenç olan önyargılardır efendim, gerikalan her şey yaşamaya değer.
götüyle içen her insan iğrençtir bana göre. kafayı çekip kendisini küçük düşürecek şeyler yapan insana saygımı elbette ki yitiririm. bunun cinsiyetle alakası yok ama erkeklerin bana dokunmadıkları sürece beni ilgilendirmediği de gerçek.