nereden geldiğini bilmediği bir ruh hali içerisinde minibüsteki 45 dklık yolculuk boyunca söförün açtığı tüdanya ve ismail yk nın tüm parçalarına eksiksiz eşlik ettikten sonra "ben nerden biliyorum lan bunları?" deyip kendinden utanmak yetmezmiş gibi her nakarata girişinizde yanınızda oturan arkadaşın gözlerini pörtletmesi iyice iç sesinizi susturmak istemenize neden olur fakat olmaz yapamazsınız.
az önce dalmış bıçak sırtı isimli diziyi izlerken kendim ile ilgili yaptığım tespit.
ne oldu efendim dizide kısaca anlatayım; selim reşat bey ile rana hanım kahvelerini yudumlarken kavgaya tutuşurlar, aman efendim ne kavga ne kavga. istanbul türkçesiyle birbirlerine bir laflar sokuyorlar ki sormayın. hele selim reşat bey evi terk ederken rana hanımın k.ıçına osmanlı bastonu girmişcesine bir bakışı var ki vay anam vay. işte o sırada ben olsam 'keline s.oktumunun p.zevenki seninde, orhanın da .mına korum sie burdan deyip keline vazoyu geçirirdim' diye düşünmemle birlikte içimde ki kıronun hatta hayvanın farkına vardım.
yahu alışmışız biz vurdulu-kırdılı, küfürlü kavgalara. babadan kalay, anneden terlik yemeye. koruz yumruğu, basarız küfürü. türk toplumunun örf, adet ve gelenekleriyle bağdaşmayan dizileri yayınlamayın kardeşim, kötü örnek oluyorsunuz çocuklara. z..icem çanak çömleğinizi o olacak en sonunda.
özcan deniz den nasip değilmiş i gizli gizli dinlediğinde acaba dersin ama ibrahim tatlısessarhoş yada yıkılmışım ben şarkısının sözlerini bildiğinde, evet dersin benim içimde bir kıro var.
utanırsın, arkadaşlarına bile söyleyemezsin
gün gelir sözlükte itiraf edersin.
arkadaşın arabasında giderken açsana be şu şarkıyı * dediğimde neler oluyor bana şeklinde kendimle konuştuysam da camları bile açıp o şekilde efkar yaptığımı bilirim. rüzgar, ibo, sigara, dert. güzel olmuştu ya.