hırsızın elini kesmek kur'an'da bahsi geçen bir cezadır. şimdi hiç bir müslüman, ''orada hırsızlığı meslek edinmişlerden bahsediyor'' tribine girmemeli, çünkü yanılıyor. böyle söyleyen bir alim tanımıyoruz. çünkü böyle bir durum yok. ancak, ayetin kapsamı ''umumi'' değil. ayetin lafzına bakıldığında ''her hırsızın elini kesin'' gibi bir mana çıkarılabilir, ancak bu yanlış. üstelik bir davacı, hem hırsızın elinin kesilmesini hem de malının tazminini talep edemez. ikisinden birini seçmek zorundadır. ilim erbabının çoğu bu kanaattedir. bunun sünnette açıklanmış şartları var. mesela belli başlı birkaç tanesini zikredeyim;
1) malın değeri: öyle ekmekmiş, baklavaymış, zartmış zurtmuş; bunlarda hırsızlık haddi uygulanmıyor. hırsızlık haddinin uygulanması için hz. peygamberin ifadesiyle, ''bir kalkan parası'' değerinde olması gerekir. ''ulan kalkan parası ne la?'' diye sorabilirsiniz. günümüze uyarlanırsa, işte bir kalkandaki alaşımların değerini falan filan toplayıp yüzdeyi vurduğunuzda eğer belli bir fiyatı aşıyorsa uygulanabilir bu ceza. yoksa uygulanmaz. ta'zir cezası verilir veya/ve mal tazmin ettirilir.
2) malın niteliği: çabuk bozulan yiyecekler; süt, yoğurt, meyve vesaire bu ceza kapsamına girmez. çünkü bunların niteliği farklıdır.
3) malın kamu malı olup olmaması: islam'a göre kamu malında, halkın her ferdinin hakkı vardır. siz kamuya ait bir malı çalarsanız, o malda sizin de hakkınız olduğundan sadece malı tazmin edersiniz ve size ta'zir cezası verilir. hapis cezası yani.
4) malın çalındığı yer: malın 'korunaklı' bir yerden çalınmış olması şarttır. korunma nasıl olur? ya başında bir adam bekleyecek malın, ya da kapalı bir yerde bulunacak. başındaki kişi uyusa bile mal 'korunmuş' sayılıyor, bu yüzden eli kesilir hırsızın. tabii eğer korunan şey sütse, gene eli kesilmez yukarıdaki şarttan dolayı mesela. bu şartların hepsi bir bütün.
5) hırsızın mal sahibi ile yakınlığı: eğer 1. dereceden yakını bir şey çalıyorsa, ceza verilmez. mesela eşi. eşi ona parayı da geri vermek zorunda değildir. çünkü o para, zaten onun da parasıdır.
6) islam devletinin vaziyeti: islam devleti kıtlık gibi ekonomik sorunlarla boğuşuyorsa, insanların bir şeyler çalması anlayışla karşılanabilir. hz. ömer'in hırsızlık yapanları böyle bir zamanda cezalandırmadığı biliniyor. ama tabii ki bu yiyecek maddesi için. mesela siz bir çocuğu yiyecek çalarken yakaladınız, davacı oldu adam da. çocuğa ceza olarak verebileceğiniz şey sadece şu: ekmeğin parasını ver! hz. ömer, bunu dahi yapmamıştır. yoksa hz. ömer milyonlar çalan birini ''olur böyle şeyler'' diye affetmiş değildir.
7) hırsızın o malın kendisinin olduğunu iddia etmesi: eğer hırsız malın kendisine ait olduğunu söylüyorsa, davacının elinde de şahit yoksa, hırsız bu iddiasına delil getiremese bile dava düşer.
8) davacının davadan vazgeçişi: bir gün bir sahabe uyuklarken üzerindeki giysi çalınıyor. adamlar kimin çaldığını görüyorlar, sahabeyle birlikte dava etmek için rasulullah'a gidiyorlar. rasulullah(sav)'a durum arz edilince hz. peygamber, ''elini kesin'' buyuruyor. çünkü adamın üzerinden çalınmış giysi ve değerli de. böyle hoş bir giysi. sahabe diyor ki, ''ya allah'ın rasulü. sen şimdi şuncacık bir elbise için, bu adamın elini mi keseceksin? ben malımı bu adama hibe ettim, senet yaptım(taksitlere böldüm) durumu düzelince bana ödemeye başlar'' rasulullah da ona şöyle cevap veriyor: ''madem böyle yapacaktınız, bunu bana gelmeden önce yapsaydınız ya!'' sonra da adamı serbest bırakıyor. işte olay budur...
9) ikrar(itiraf) ile sabit olan dava: bakın, bu davalarda itirafçıyı itirafından vazgeçirmek gerekir. islam'ın amacı, onun bunun elini kesmek değil, insanları kazanmaktır. hz. ali valilik yaparken ona bir adam geliyor. ''ben hırsızlık ettim'' diyor. hz. ali, ''bence sen yapmadın'' diyor. adam ''hayır ben yaptım'' diyor. hz. ali ısrarla anlamamazlıktan geliyor ve ''belki de sadece bakmışsındır? yahut almış, sonra tekrar yerine koymuşsundur?'' diyor. adam gene ''hayır çaldım'' deyince yanındakilere şöyle söylüyor: ''sen git ateşi yak, sen git kılıcı getir'' bu emirleri verdikten sonra tekrar hırsızın yanına gidip ne diyor? buraya dikkat: ''şimdi söyle, bu malı sen mi çaldın?'' adam ''vallahi ben almadım'' diyor ve gidiyor. dava düşüyor.
islam'a sallamadan önce 10.000 defa düşüneceksiniz arkadaşım. islam sahipsiz değil.
edit: gerçekten sizlere laf söylenmez. 15 paragraf yazı yazıyoruz, adam eksiyi 15 saniyede basıyor. 15 saniyede bu kadar fıkhî bilgiyi nasıl okudun lavuk? bunların derdi şu bu değil arkadaşlar, takiyyecilik. ikiyüzlülük peşindeler. yoksa islam'mış, allah'mış zerre umurlarında değil. bok atacaklar ya...
126 taksitle zar zor alınan lcd, cep telefonu, kamera hatta hatta bazen arabanın çalınması karşısında uygulanması gereken cezadır. insanlar ne zorluklarla mal edinirler, bir tane parazit dingil gelip çalar. Taksitler ödenmeye devam eder. Adam yıllarca bankada para biriktirir kıçı kırık bir ev alabilsin de kiradan kurtulsun diye, bir tane çok akıllı girer bankayı soyar. oh ne güzel dünya. açlık gibi durumlardan dolayı çalanlar dışında, hırsızlığı meslek edinenlere kesinlikle uygulanması gereken cezadır.
Kesmek az; üstüne O eli bir de götlerine sokmak lazım amına koyuyum!!.. amına Goduğumun haybecileri!!.. 2000 yılında Halamın bileziklerini çalmışlardı sogduğumun çıkardıkları!!..
çok abartılan islam cezası. Her hırsızın eli kesilmez. Fakirliğinden hırsızlık yapanın eli kesilmez. Hırsızlığında ısrarcı, bu işi keyfi yere yapan, meslek edinen hırsızın eli kesilir. Zaten Kuran'a tam olarak uyulduğunda islam devletinde fakir sayısı çok az miktarda olur.
(bkz: zekat) (bkz: fitre) (bkz: sadaka) (bkz: fidye)
islamiyeti götünden anlayan ve anlatan adamın 21.yyda islamiyetin kuralı olduğunu iddia ettiği uygulamadır.
aklı başında islam alimleri islam hukukunda zamansal kuralların varlığını iyi bilirler, bu kurallar zaman ve koşula göre düşer veya değişir, evrilir. Hırsızın elini kesmek de böyle bir kuraldır. sen hapishanelerin olmadığı, suç, ceza, rehabilitasyon gibi derinlemesine incelenmiş durumların olmadığı bedevi arap çağında " bu hırsızları hapise atalım, orada da okuma öğretelim, birer meslek edindirelim, böylelikle hem işledikleri suça iten nedenleri kaldırırız hem cezalarını vermiş oluruz hem de rehabilite ederiz" gibi bir uygulama olmayacağını göz önünde bulundurma sonrasında da islamiyete saldırmak veya güya islamiyet budur deyip kendi sapık inançlarını alet etmek için islam budur! de.
bu çağın şartlarına göre düzenlenmiş kurallara örnek olarak islamiyet'in o çağlarda köleliği yasaklamaması sadece düzenleme getirmesi de örneklenebilir. o devrin müslümanlığında Kölecilik vardır, çünkü o devrin şartlarında köleciliği tamamen yasaklamak gibi bir durum uygulanabilir değildir. Ama 21.yya gelindiğinde "islamiyette kölecilik var ben köle alacam, cariyeleri çatır çatır sikecem" diyen adama kafir gözüyle bakarlar. Dine saldırmak için bu argümanı kullanan adama da en az cariye isteyen kafir kadar cahil gözüyle bakarlar.
Anasını satayım millet gider uzaya biz hala neleri tartışıyoruz.
bizim ülkemizde şeriat olsa bu kural, marketten poğaça çalan hırsız ile pastaneden baklava çalan hırsızdan başka kimseye uygulanmazdı. (bkz: deniz feneri)
ulan bir arabanın teyibi çalınıyor veya bir telefonun çalınıyor küplere biniyorsun o hırsızın eli kırılsın elime geçirsem gebertirim diyorsun buraya geliyor eli kesilmesin diyorsun hadi len oradan yavşak...
şeriat devletinde hırsızlıga mahal verecek etmenler ortadan kaldırıldıgında uygulanır.
yani adam açsa ekmek çalıyorsa ve sen devlet olarak bu adamın açlıgını gideremiyorsan bu hüküm geçerli değildir.
yani şu an şeriat olsa diyelimki karın hasta ilac alacak paran yok devlette sorunun halletmedi hırsızlık yaptın kimse senin elini falan kesemez.
bu nedenle islam tarıhıne baktıgınızda el kesme olaylarının bir elin parmagı geçmeyecek sayıdadır.
çünkü devlet hırsızlaga mahal verecek durumları ortadan kaldırdıgında yapılan hırsızlıgın bedeli caydırıcıdır.
aynı şekilde tecavüz adam öldürme vs. için gecerlidir.
bence tevacüz eden adam asılmalıdır. kimse çıkıpta bana "tecavüzcü de olsa hiçbir insan öldurulmeyi hak etmez demesin". tevacuze ugrayan kadının yerine annenizi, karınızı veya kızınızı koyun. sonra yine o tecavüzcü için aynı şeyleri düşünün. sonra size hak veririm.
yasaların en buyuk handikapı da bu zaten caydırıcılıgın olmaması.