hıncal uluç'un daha önceden yaşadıklarıyla bağdaştırılmaya çalışılan yazı.
hıncal uluç isimli kişiye benim kadar sinir olan biri daha var mıdır bilmem ama bu olay hakkında bir yazı yazacak olsam benzer şeyler yazardım kesinlikle...
adam ne demiş, ben karımın ölüm haberini o şekilde almak istemem demiş...
çok açık, net söyleyeyim;
midenizi skeyim sizin!
çocuğunun annesi, anne bak anne! bekar evinde...
mezhebinizi skeyim sizin!
hayat doluydu, çok tatlıydı...
ee?
ölümün yaşı yoktur arkadaş, ölüm herkese zaten zamanından önce gelmez mi?
o gece tanıştık, kafalar da iyiydi demiş evin sahibi...
emin olun pişti oynamak için gitmişlerdir... kimsenin günahını almayalım...
ya cidden merak ediyorum; ciddi ciddi mideniz o kadar geniş mi yoksa burada modern düşünce yapısı, yok işte göstermelik sosyal duyarlılıkla hatun-erkek mi kaldırmaya çalışıyorsunuz?
her insan özgürdür, eyvallah da evliyseniz ve 1.5 yaşında bi' çocuğunuz varsa 'o gece tanıştığınız birinin evine gidecek kadar' özgür değilsinizdir... bu kanunla falan açıklanmaz, bu sadece vicdan meselesi...
hak vermenin bile suç yazıldığı yazıdır.
yahu arkadaş şu yazıyı sindire sindire okuyun, olayı irdeleyin.
bu yazıyı savunan adama hıncal uluç' u savunuyor muamelesi yapmayın...
hıncal uluç'u haklı bulanlardan birisiyim evet ama gelin görün ne "ahlak bekçisiyim" ne de "yobazım" sadece dürüstüm.
popülarite için, 3-5 tane kızın hoşuna gitmek için kendi içimden geleni söylemekten vazgeçmem, vazgeçmeyeceğim.
şimdi yazıyı incelemeye başlayalım.
--spoiler--
beni donduran, defne'nin ölü bulunduğu evin önünde canlı yayın yapan ntv habercisinin sözlerinden biri oldu.
"defne joy foster'in kocası ilker yasin solmaz, az önce buraya geldi. çok üzgün görünüyordu.."
işte o an, orda kalakaldım.
o çarşamba sabahı, dünyada yerinde olmayı istemeyeceğim bir tek kişi vardı.. ilker yasin solmaz..
düşünebiliyor musunuz?..
sabaha karşı telefonunuz çalıyor ve haber veriyorlar.
"eşiniz öldü. gelin cenazeyi alın.."
"nerde, nasıl, ne zaman?.."
"sabaha karşı bir bekar evinde ölü bulundu. polis soruşturuyor.."
ne hale gelirsiniz?.. ne düşünürsüz?..
ne olursunuz
--spoiler--
şimdi bu yazıya karşı çıkanlara soruyorum...
olmazsın umarım ama senin eşin bekar bir erkeğin evinde hemde duygusal bir yakınlaşmanın sonrasında "vefat" etmiş olsa yine "defne çok hayat dolu kız, defne çok şeker kız, defne çok marjinal" diyebilir miydin?
diyemezdin değil mi?
bence de.
--spoiler--
defne öldü.. onun için her şey bitti..
ama bu genç adam yaşayacak.. 18 aylık bebeği ile yaşayacak..
yarın o bebek aklını başına toplayacak yaşa geldiğinde "baba bana annemi anlat" diyecek?..
ne anlatacak ilker yasin?.
gencecik, hayat dolu karısı, 18 aylık bebeğinin annesi beklenmedik şekilde ölmüş.. ona mı ağlayacak ilker yasin.. yoksa bir bekar evinde, sabaha karşı kanında tonla alkolle ölü bulunmuş, ona mı çıldıracak?
şimdi bu kısmına "ölen kadının arkasından konuşmayın" "o çocuk annesini böyle tanımamalı bu yazıyı okumamalı" diyenler...
bu çocuk yarın bir gün liseye gittiğinde ve aynı kıza aşık olduğu adam bu konuda yorum yaptığında daha az mı üzülecek o yavrucak?
babası ona ne diyebilecek?
empati kur, kendini o halde bir düşün...
delikanlı olacak bir çocuğun o yaşlarında en hassas döneminde sana bu soruyu sorduğunda ne diyeceksin?
hiç bir şey diyemezsin değil mi?
bence de.
--spoiler--
kerem'in adını duyunca, gökmen özdemir'i aradım, vatan'dan.. arkadaşı..
"sor bakalım kerataya, evli barklı ve çocuklu kadını niye götürmüş evine" dedim. "sordum bile ağbi" dedi, gökmen.. "vallahi daha o gece tanıştık. ikimizin de kafası iyiydi. gittik işte" demiş, kerem.
--spoiler--
bunu açıklamama gerek var mı?
--spoiler--
bizim zamanımızda aşka düşülürdü.. falling in love..
daha tanıştığın gece, eve, yatağa koşmanın adı da love.. ama onun fiili başka.. aşk yapmak.. making love..
benim aşka düşmeye saygım var.. ama aşk yapmaya yok..
işte yazının en can alıcı kısmı...
evli bir kadının aşık olabilir evet buna engel olamaz parmağında ki yüzük, evinde bekleyen çocuk ama tek gecelik aşk yaşayamaz yaşamamalı...
bunu açıklayacak cümlem yok, hıncal uluç net.
giden gitmiştir, allah rahmet eylesin, ışıklar içinde yatsın, kral olarak dönsün falan filan...
evet ölenin arkasından konuşmamak gerekir ama öleninde nasıl öldüğünü görüp "melek" ilan etmenin anlamı yoktur.
hıncal uluç'un bugün ayaküstü sorulan bir soruya karşılık noktasına, virgülüne varıncaya kadar arkasında olduğunu tekrarladığı yazısıdır. bu adam yaş tahtaya basmaz, popülaritesini artırıyor böyle yazılar yazarak.
Bence Hıncal uluç haklı.
neden diye sorarsanız? Bu soru herkesin aklına gelmişdir ''Defne Joy Foster'in ne işi vardı orda?''
ayrıca, aynı evde kaldığı kişi de açıklamıştır. Aralarında bir yakınlık geçmiş.
--spoiler--
ama böyle bir insana, öldü diye saygı duymamı kimse benden beklemesin..
--spoiler--
--spoiler--
10 gün içinde adli tıp gerçeği açıklayacakmış.. öğreneceğiz.
ama benim görüşüm değişmeyecek.
defne'nin ölümü tipik bir "su testisi, su yolunda kırıldı" olayıdır!..
--spoiler--
ve bu adam Türkiye'nin okuduğu sabah gazetesinde köşe yazarı. ve bizler bu gazeteyi alıp bu adamın yazılarını okuyoruz. yazısın da sürekli ingilizce kelime kullanma sevdası da nereden gelmekte merak konusu. hem türkçeyi kullanamayan hem de "mahalle baskısından korkmam" deyip mahalle ağzı yapan yazar olduğunu ispatlamış yazısı.
millet birbirinin arkasından hele de vefat etmiş birinin arkasından atıp tutsun konuşsun bu örf adetlere uysun, kız içti başkasının evinde öldü diye(!) örf adetlere uygun görülmesin.
--spoiler--
Ölmüş.. Allah rahmet eylesin..
Ama böyle bir insana, öldü diye saygı duymamı kimse benden beklemesin..
--spoiler--
hele bu sözle sanki defne ölümü haketmiş hatta arkasından göbek atmak farz olmuş gibi yazılmış. arkadaşlar defne kocasıyla ölmeden önce telefon görüşmesi yapmış, nereye gidiceğini söylemiş. şimdi adam yok çok üzgündür falan. tabi ki üzgündür ama başkasının evinde içti diye değil. tabi birinin arkasından konuşmak kolay. defne capcanlı bir kızdı. "bekar bir erkek" denilen kişiyi sadece arkadaş olarak gördüğüne eminim. bir erkekle bir kadın yanyana geldiğinde illa fesat bişiyler gerçekleşmez. aklınız başka bir şeye çalışsın. yazık defnenin kocasına o kadar acıdıysanız, bırakın bi bok yazmayın. adam bu iftiraları okumayınca daha mutlu olacak eminim. yok hala ben defnenin arkasından atıp tutucam ölü birinin namusu bana kaldı, ölmüşte nolmuş diyorsanız sizi de hıncal uluç'u da allaha havale ediyorum.
baştan sonra haklı olduğu yazıdır.
hıncal uluç ahlaksızdır, önce kendisine baksın, onu ne ilgilendirir falan bunlar teferruat.
hatta hıncal uluç'un verdiği koca örneğini bir tarafa bırakalım da, -özellikle erkekler- kendimizi o çocuğun yerine bir koyalım. aradan da 17-18 sene geçmiş olsun. annemizin nasıl öldüğünü soran bir insanla karşılaşalım. nasıl bir cevap vericez?
valla insan kendisi nasılsa başkalarını da öyle zanneder sözünü hatırlatan yazıdır. defnenin ölümü ve o arkadaşının evinde olması olayını duyduğum andan itibaren, öyle kocasını aldatması, bilmem ne gibi şeyler hiç aklıma bile gelmedi. o kızın çok arkadaşı olduğundan o anda onun evinde olduğunu filan düşündüm.. aklıma bile gelmedi öyle bir şey.
Uyuşturucu operasyonunda gözaltına alınan, CHP Grup Başkan Vekili Hakkı Suha Okay'ın kardeşi Mustafa Fehmi Okay, Çırağan Oteli'nde ünlü bir manken hanımla 20 bin lira karşılığında beraber olduğunu söylemiş... Hanımın adını vermeyelim. Fakat bu hanımın bu boyutun inanmak istemiyoruz. Aslına bakarsanız hiçbir manken böyle "kaka" şeyler yapmaz. Tevatürdür. Kendisi, dedesi yaşında bir adamla düzeyli bir birliktelik yaşamış ve öpücüklü resimler de çektirmişti... Demek ki "düzgün" bir kızdır. Aynı hanımın Etiler'de gene bir fuhuş ve uyuşturucu operasyonunda basıldığı ve eski sevgilisi olan dede tarafından polise "rica edilerek" kurtarıldığı dedikodusu da kesinlikle yalandır! Dedeyi de torunu da tenzih eder, ikisinin de yanaklarından öperiz. "
yukarıdaki "dede" kim sizce? bu ne lan? bu ne biçim çift standartlılık.. ahlak anlayışına gel.
malumun ilanı. tabi şimdi hemen ölünün arkasından böyle şeyler denir mi diye verip veriştireceksiniz. ölülerin arkasından olumsuz hiç birşey söylenmemesi ilkesi geçerli olsaydı tarih iltifatlar üzerine kurulu methiyeler tarihi olurdu.
günümüz tartışmalarından devam edersek meşhur kanuni'yi ve hürremi konu alan dizi osmanlı padişahının özel hayatı didik edilince sanat dün olan konuşulunca günah bu kadar çelişkiyi üzeinizde barındırmayın. tutarlı olun. Defne joy'un kocasının yerinde olmak istemezdim birileri soruyor ahmet altan niye cenazeye gitmedi diye asıl sorulması gereken kocası nasıl o cenazeye gitti hele poliste duygusal yakınlaşma ifadelerinden sonra. Allah kimseye böyle bir durumu yaşatmasın.
popülizmden başka bir şey değildir. zamanında "baktım olmuyor, hemen bir sezen yazısı yazıp durumu kurtarıyorum" demiştir kendisi. yani kendini gündeme oturtmak için tüm yolları denemektedir. hatta ölen kişinin arkasından "su testisi su yolunda kırılır" bile der hıncal bey kıyametler kopacağını bile bile.
yoksa yılların yazarı gerçekten de bu kadar cahil midir? elbette hayır. ama bir zamanlar sezen aksu'dan da yüzyılın ayarını almıştır hıncal uluç. bugün de geçerli olan* şu cümlelerle:
"Bilen bilir, ne kadar canım yanarsa yansın, ne denirse densin, ne olursa olsun konuşmak cevap vermek adetim değildir... Ama sen zalim bir insansın Hıncal..."
içinin çamurunu kalemiyle akıtan adam o. başkalarına böyle yorumlar yazarak kendi yaptığı şeyleri kamufle ediyor, herkes önce bir kendi hayatına baksın. defne joyun yaptığı doğru yada yanlıştı bu kimseyi ilgilendirmezki. ortada bir ölü var sonuçta o ölüye saygı duyulması lazım.