murat karasu'nun muazzam oyunu. iki kişiliktir ve dekora dair hiçbir detay verilmez. Oyunun metni şuan elimde olmadığından internetten bulduğum bir tiradı kısaca paylaşayım:
"ellerini yıkayacak.. elleri kirlenmiş.. tuttuğu yerlerde leke bırakıyormuş elleri. temizleneceğini sanıyor. aptal! koca aptal!.. iki litre suyla yüzyılların kirini temizleyebilir misin? hadi boşver yüzyılları, kendi geçmişinin kirlerini temizleyebilir misin? lady macbeth temizleyebildi mi ellerindeki kiri? çiçek bu odaya çok yakışacak. bizden çok yakışacak eminim. nerde olduğunu bilmediği için huzurlu bir çiçek olacak. biz de bilmiyoruz nerede olduğumuzu ama hissediyoruz. korkunç, hissetmek bilmekten daha yıpratıcı bunu şimdi anlıyorum.. o gece de böyle olmuştu. içimde direnemediğim bir istekle sokağa attım kendimi.. yürüdüm mü, koştum mu tam hatırlayamıyorum. bir kaç meyhaneye girip çıktım yalnız. bir kaç kadeh... yoo yooo epeyce içtim. sonra ana caddelerden birine çıkıp taksi çevirdim. şöför babama çok benziyordu. saçları, kulakları, elleri... hayır benzemiyordu, düpedüz babamdı. ama babamla karşılaşmak için çıkmamıştım sokağa. yapmak istediğim başkaydı. neydi bilmiyorum. vitrinler, sarhoşlar, orospular, neon lambaları.. sonra durduk. adresi vermediğim halde şöför beni ona getirmişti. kapısını hafifçe tıklattım. bir daha... kapıyı açtı. bu onu ikinci görüşümdü. birincisinden çok daha güzeldi. içeri girdim. ikimiz de susuyorduk. gelip yanıma oturdu. sevişmeye başladık. hiç bir şeyi incitmeden dua eder gibi seviştik. bütün çiçekler yakışıyordu odaya. dışarıyla ilgili hiç birşey yoktu içerde. ne kadar sürdü bilmiyorum, belki bir asır belki daha fazla. yanımdan kalktı, giyindi, çantasını aldı, beni terk ediyordu. gitmeden önce kapıda durdu, bana döndü, "kirlendik" dedi. "hiç temizlenmemek üzere". gözgöze geldik. annemdi... kapı kapandı. kasıklarıma tekme yemiş gibi iki büklüm oldum. odanın içinde varlığını hissettiren herşeyde karabasan gibi çökmüş bir hüzün vardı. kaçmaya çalıştıkça her yerime bulaşıyordu. en çokta ellerime. yapış yapış bir hüzün. dayanılmaz allahın belası bir hüzün. orospu çocuğu bir hüzün. hey koca budala!.. boşuna uğraşma.. temizleyemezsin ellerini.. hüzün suyla temizlenemez çünkü.. duyuyor musun beni? vazgeç be!.. yenildiğini kabul et.. vazgeç dedim sana. allahaşkına vazgeç, n'olursun vazgeç.. n'olursun.. n'olursun. "