izmir li bir şair
1993 yunud nadi ödülünü almıştır. şiirine bir örnek vermek gerekirse:
GECEDE KANAT SESLERi
-I-
bir kanat sesidir
ay düşmüş ormanlarda
yankısı yıldızları çağırır
yalayıp geçer dorukları
ıslık gibi duyulur ufkun ardından
bir kanat sesidir
taşır kuzey ovalarının serinliğini
yağmurlarını karadeniz´in
safran buğdaylarını içanadolu´nun
bakar maviye çalan gözleriyle ege´nin
gülümser sevinçler yüklü beyazlığıyla akdeniz´in
-II-
gecede kanat sesleri var
akan kuşların çığlıklarıdır
kar ıssızlığında kışlar bırakarak
düzler yokuşlar bırakarak
düşmüşler işte kara afrika yollarına
gecede kanat sesleri var
geçiyorlar terkedilmiş köyleri
yıkılmış kentleri, yok olmuş uygarlıkları
dualar gibi gizem dolu fısıltılarla
karışıyorlar bulutlara
nasılsa birden katılıyorum onlara
yükseliyorum bir damla su gibi
toprağımın kokusunu taşıyarak
elsiz ayaksız
kolsuz kanatsız
uçmaya çalışarak
ülkem
yağmurlar emmiş bir tombul çocuk gibi
denizler koynunda
derin, soluksuz bir uykuda
yollarında, ırmaklarında, köprülerinde
damar damar akışan sevinç
dal dal uzanan öfke
yaprak yaprak dökülüyor hışmıyla gecenin
ülkem
belasını baştacı ettiğim toprağım
deli divane eyliyor beni yücelerde
dönüp duruyorum işte
kanat sesleri arasında
-III-
- burdan ötesi
gidilmez bir yolun, varılmaz durağıdır ki
aktığım mı, yürüdüğüm mü, uçtuğum mu
bilemediğim
kara afrika yollarında gece yolcusuyum
yoldaşım kuşlar tutmuş elimden
kanatları sırça, ´gagaları gümüş´ kuşlar
karlı sonsuzlukların
tozutan tipilerin tekizlemeleriyle
kanat vuruyoruz
burdan ötesi
gidilmez bir yolun varılmaz durağı da olsa
tutkum benim
orda küçük kulübelerdeki zenci çocuklarına
bataklık kuşlarına
geyiklerin seğirttikleri yamaçlara
bir selam gibi varmak
bir akdeniz rüzgarı gibi onları okşamak
varsın bitmesin yolları! -
kaç yüzyılın demir hevenklerinin sallandığı
şu uygarlık bağından
göçüp giden
bir yavru kuş olayım ben
- ki bundan ötesi
uçulmaz uçurumlar da olsa
verip kendimi boşluklara
sıradan bir ölümün çok ötelerinde
ağmak sonsuza doğru
varmak dünya halklarının
haramiler önündeki sofrasına
bir pençeyle alıp çalınmışı
güldürmek afrika çocuklarını
dünyayı ışıtan o bembeyaz dişleriyle! -
gecede kanat sesleri var
ben ordayım
ne bitkinim ne yorgun
esrimiş esiyorum
yıldızlar bahçesinde
Bilsem adını
yollara düşeceğim
kervankıran yollara!
1.
hangi rüzgarsa yüreğimin yelkenlerinde
sürükler suların ışıklı yolunda beni
iklimden iklime taşır, dönenceden dönenceye
kimdir beni böyle yörüngesine çeken
uzay taşları kadar karanlık ve yalnızken
bilirim, adı konamaz düşlerde yaşayanın
ansızın yerleşir yüreğimize büyülü gizemi
saklı çiçeğidir içten içe süren baharımızın
2.
önce denizler olmalı, ak denizler
kumsallarında koşup oynaşacağımız
çakılların çıtırtıları arasında
güneşin altında, çamların gölgesinde
önce denizler olmalı
ve unutulmuş koyları o denizlerin
teninde damlacıklar domur domur
yosunlara değmeli ayakların
bir ürperti gibi gezinmeliyim tüp diplerinde
birden ufuklar yıkılmalı ki
ötesi yurdu olsun sevgimizin
önce denizler olmalı, ak denizler
sözlerimizde suların yalınlığı
kavuşmalıyız iki ırmak gibi çağıldayarak
yataklarımız değişmeli coşkumuzdan
birbirimiz olmalıyız kimliklerimizden sıyrılarak
3.
ıssız bir köy evinde
ocak başında
türküsü olup gecenin
yeniden yakılalım
alevlerin dilinde
üşüdünse sokul bana
örtün olayım
dünyama sunulmuş biricik meyvem
haramım
seni koruyan kabuğun olayım
üşüdünse sokul bana
ıssız bir köy evinde
yüzlerimizde yalazların yansıması
geçelim çağların ötesine
iki masal kahramanı gibi
anlatılsın öykümüz
dilden dile
4.
yollardayız
eli elimde
fundalıklar arasından yürüyoruz
çiçekler öpüyor eteklerini
yollardayız
sevinci sağıyoruz günün göğsünden
üstümüz başımız çengi ışık
aşkın yolcularıyız
5.
kentin sokakları aydınlanıyor birden
yine yakalanıyoruz bakışların yağmuruna
kıskançlığın kıskacındayım
gir koluma
aç adımlarını
tenhalarda yürüyelim
haydi
yolumuz denizler olsun yoldaşımız martılar
birer çarpıntı gibi geçelim günlerin solgun yüzünden
esriyen yanımızda dalga dalga sevgiler
ardımızda anılarımızın açık sözlü yalınlığı
tenhalarda yürüyelim
haydi
en bildik sözlerle geçelim sevdanın çöllerini
bir ışık yağsın sonra sussun her şey
kanat vuralım yeşillikler arasında
solukları turunç kokan güneyli çocuklar gibi
tenhalarda yürüyelim
haydi
gümüş çizgilerini yoklayalım ufukların
sevginin yıldırımlarıyla yırtılsın içimizin karanlığı
yağmura hazırlanır gibi dolu dolu ve coşkun
tenhalarda yürüyelim
haydi
6.
söyle
hangi denizlerin çocuğusun
görüyorum yüzünde
tirşe mavi yansımalarını dip dalgalarının
bu aşk derinliğindir senin
7.
kaç aşkın günbatımını yaşadım
çekildim yıkıntılarımın içinde
yürüdüm anıların tozlarına bulana bulana
içim boz duman
-oysa sen
beni kaçırdın benden-
türkülendim ansızın
şimdi bütün uçurumların çiçek
ve bu aşk
bu aşk sevgilim
senin kadar gerçek!