edebiyatımızın ender natüralist yazarlarındandır. kadın nüfusunun kalabalık olduğu bir ailede büyüdüğü için, dönemin kapalı kutusu aile ve kadın yaşamı ile ilgili önemli gözlemleri vardır.
batıl inançlara savaş açan yazar, pozitif bilimleri her şeyin üstünde tutmuş ve romanlarını bu bilgileri halka ulaştırmak için bir araç olarak kullanmıştır.
edebi hayatını olumsuz etkileyeceği gerekçesiyle hiç evlilik yapmamış ve kendisine gelen evlilik mektuplarını da "latife ediyorlar" diyerek ciddiye almamıştır.
"insan önce maymun muydu?" ve "deli filozof" adlı kitaplarındaki fikirleri sebebiyle de mahkemelik olduğu bilinmektedir.
kitap okuma alışkanlığını bu adam sayesinde kazanmıştım. bende yeri ayrıdır. doğum günüymüş. iyi ki var olmuş.
--spoiler--
Ey hemşehriler! Niçin uyanıp bu sefalet tozundan silkinmeye uğraşmıyorsunuz? Kabahat herkesten ziyade kendinizde. Siz, sizi cehalete ve alçalmaya bağlayan fikirlere yardımcı ve taraftar oluyorsunuz. Zihinlerinizi aydınlatmaya çalışanların taze, besleyici ve güzel telkinlerini bir cinayet sayıyorsunuz.
--spoiler--
heybeliada'da kitaplarından kazandığı parayla bir konak yaptırmış ve ömrünün uzun bir bölümünü burada geçirmiştir. istanbul'a çok az inen dahası insan arasına çok az karışan bir insanın bu kadar canlı tasvirler yapması, hayata dair adeta fotoğraf çekmesi şaşırtır insanı.
ayrıca kendisine çok sayıda evlilik teklifi mektupları gelirmiş. kendisi bu mektupları tebessümle karşılar ve "birileri latife ediyor diye ciddiye almazmış.
ahmet mithat efendi kendisini manevi oğlu kabul etmiş ve kendisine kızıyla evlenmesini teklif etmişse de kendisi bu teklifi evlilik hayatının edebi hayatını olumsuz etkileyeceği gerekçesiyle kibarca reddetmiştir.
heybeliada'yla özdeşleşmiş isimlerden biridir. hatta heybeliada'da hüseyin rahmi gürpınar lisesi de mevcuttur. baş harflerinden dolayı (hrgl), bu güzide eğitim yuvasına da, mezunlarına da hergele denir. ünlü romancımızın ismini taşıyan okul bir dönem üniversite sınav başarısında istanbul'un en kötü okulu seçilmiştir, bir arkadaşımın mezun olduğu yerdir aynı zamanda. acaba hüseyin rahmi'nin kemikleri sızlamış mıdır? bu değerli şahsın mezarı da heybeliada mezarlığı'nın hemen girişinde, ahmet rasim'in mezarının çok yakınındadır.
Ek: ayrı bir ilgim vardır bu değerli adama ve hayatına.
ben deli miyim ? isimli yazısında daha freud bile anlamaya çalışırken insan psikolojisini çözümlemiştir:
rica ederim gülmeyiniz, iş pek naziktir, şaka götürmez. pek az kimse kendine karşı böyle bir şey sormak cesaretini gösterebilir. çünkü tımarhaneye kayıtlı olandan üniversite profesörlerine kadar herkes, her şeyden önce kendi akıl ve zekasının hayranıdır, bütün kutsal şeylerden önce buna imanı vardır.
işte herkesin kendi dahi oluşuna bu büyük inanışı, illetin derinliğini gösteriyor.
ben deli miyim, allah’ım ? fakat deli kendinden şüphelenerek hastalığını en ince liflerine kadar böyle tel tel araştırır ve bunun üzerine düşünebilir mi ? buna -bilinç- denmez mi ? bilinçle delilik bir kafada toplanabilir mi ? biri ötekini kovmaz mı ? sanıyorum bende ikisi de var. başkalarına, çok kere de kendime kötülük ediyorum. ama bu dünya, delilerden çok akıllıların kötülüklerine uğramıyor mu ?
hey! kendini akıllı sanan zavallı, kira otomobillerine konan taksiler gibi sana da her saatini, her hareketinin yazan bir alet bağlasalar, bazı bazı tımarhanedekileri imrendirecek şeyler yaptığını belki biraz anlardın.
komşuda bir oyun havası çalınırken odanın kapısını örtüp de kendi kendin göbek attığın yok mudur? aynanın karşısında suratını eğip bükerek kendini izlediğin hiç olmadı mı? daha böyle yapmaktan hoşlandığımız ama kimseye göstermek istemediğimizi bir çok tımarhanelik davranışımız vardır. demek hepimiz birer parça gizli deliyiz.
geçen gün divanyolu’nda yürürken dilimi çıkararak caddenin ortasında -üç defa zıplamak hevesiyle yüreğim çarptı. bu pek sade, fakat delice hareketim kim bilir başıma kaç yüz akıllı toplayacaktı? akıllılar delilik seyretmekten niçin bu kadar hazzediyor? delilerin iki türlü talihleri vardır. akıllara aykırı düşen ekstra çılgınca atılganlıklarında başarılı olurlarsa
“dahi” unvanını alırlar, başarılı olamadılar mı doktorların ellerine kalırlar.
kanlarını kuvvetten düşürecek bakımlarla zayıflatılırlar.
miskin insan, volkanlı kafalardan fışkıran düşüncelerin ateşine dayanamaz: bütün beyinleri adi, yavaş, sönük, ahmakça fikirlerle oyalamak ister. kaynar beyinleri ölçüden yukarı düşündürtmemek için din, ahlak, edebiyat, sosyoloji sınırları çevrilmiştir. bu engelleri bir sıçrayışta atlamak isteyenlerin yakalarına polisler yapışır. götürüleceğiniz yer ilkin bir mahkeme salonu veya doktor muayenehanesi, sonra ya hapis veya tımarhanedir. suçlu, deli siz misiniz, yoksa bütün insanlık mı?
bütün insanlığı iyileştirmeye uğraşmaktansa bir kaç kişiyi suçlu, deli adlarıyla damgalayıp
pencereleri demirli taş yapılar içine hapsetmek efendilerin kolayına gider.
hürriyet ! vah zavallı, bunu sana kim vaat etti ? bu oyuncak kelime ile akıllılar acaba daha kaç yıl oyalanacaklar ?
hürsün, öyle mi? canın ne yapmak istiyor. bana söyle…
ilkin, arzunu yerine getirecek paran yok. ikinci olarak, kanun, din, ahlak kitaplarını aç. her davranışının onlarla kayıt altına alındığını görürsün. ondaki formüllere uydurmadık-ça parmağını kımıldatamazsın. hele bunu yapayım de, rezil olursun. hele inan bakımından, ahlakça, huyca belirli sınırları bir-iki adım öteye geç, hayvan-ı natık denilen kurt sürüsü seni parçalamak için sivri dişlerini hemen gösterir. bu dünyadaki en büyük cinayet onlardan başka türlü düşünmektir. herkesin tersine düşünenler yalnız, delilerdir. onun için, salt hürriyetin ger-çek temsilcilerini ve koruyucularını başka insanların arasında aramak yanlıştır.
canım neler yapmak istiyor. bana deli diyecekler diye korkuyorum . akıllı olmak
ne büyük ahmaklık, ne iç yakan bir sıkıntı, yarabbi!…
toplumun bütün zümrelerini bazen gerçek, bazen gülünç yönleriyle ele alan; gelenek, görenek ve inançlarını romanlarına yansıtan usta bir yazardır. eserlerinde ikinci derecede olaylara yer vermemiş, olay dışı açıklamalara gitmemiştir. sosyal konuları ele aldığı için servet-i fünunculardan farklıdır. bu yüzden topluluğa katılmamıştır. bağımsız yazarlar grubunda değerlendirilmiştir. ahmet mithat efendiden etkilenmiştir. ahmet mithat efendinin halk için roman geleneğini sürdürmüştür.
realizm ve daha çok natüralizm akımlarının etkisinde kalır. bütün eserleri gözlem ürünüdür. eserlerinde kendi yaşadığı, okuduğu, duyduğu olayları konu alır. romanlarındaki olaylardan bir tez çıkarmak mümkündür. töre romanları yazar. romanları güldürücü sahnelerle başlar, acıklı sahnelerle biter. bütün eserlerinde halkı eğitme amacı güttüğü için sanat toplum içindir görüşünü savunur. sade, doğal bir anlatımı vardır. eserlerindeki kahramanların büyük kesimini mahalle kadınları oluşturur. kadınların mahalle arasındaki konuşmalarını eserlerine yansıtmıştır. halk çevresinden seçtiği kahramanlarını ustalıkla konuşturmuştur. yetmişe yakın eseri vardır. geçimini yazılarıyla sağlayan birkaç yazardan biridir. toplumsal sorunları, batıl inançları, aile geçimsizliklerini, batılılaşmanın yanlış anlaşılmasının yarattığı düzensizlikleri, ruh hastalıklarını eserlerinde ele almıştır. şık adlı romanıyla tanınmıştır.
romanları: şık, iffet, mürebbiye, metres, tesadüf, nimetşinas, şıpsevdi, kuyruklu yıldız altında bir izdivaç, gulyabani, ben deli miyim? hakka sığındık
hikâyeleri: kadınlar vaizi, katil buse, gönül ticareti, melek sanmıştım şeytanı, meyhanede hanımlar, namusla açlık meselesi, iki hödüğün seyahati, tünelden ilk çıkış...