kendini adını taşıyan sitesinde, siteye üye kişilerin aralarında neler konuştuğuna baktığınızda nasıl bir düşüncede olduğunu anlayabileceğimiz kişidir. aşağıdaki yazı tamamen araktır ;
"degerli kandaslar'im,
oncelikle otag'imizda diger yazilara oranla daha bireysel ve onem derecesi az bir soru sorup zamaninizi aldigim icin ozur dilerim. ancak soracagim soru uzun zamandan beri arastirip, kafami kurcalayan bir husus oldugundan siz irkdaslarim'in da fikir ve bilgilerinden faydalanmak istedim. ben amerika'da yasadigim icin buradaki turk kandaslarim beni bas goz etmeye cabaliyorlar ve diger yandan da irk ve kanin turk olmasinin benim icin ne kadar onemli oldugunu da biliyorlar.
gecen ay beni, osmanli kanindanmis diye ove ove bitiremedikleri ve ailesini de cok iyi tanidiklari bir turk kizi ile tanistirdilar. onlara gore osmanli soyundan gelmesi turkluk icin bir garanti ama ben aksini dusunuyorum. kiz cok iyi yetistirilmis ve turk tore ve geleneklerini iyi bilen bir insan. her ne kadar amerikanvari bir takim adet ve aliskanliklari olsa da bunlar degistirilebilir seyler diye dusunuyorum. ancak tanisdigimda ilk fark ettigim ve beni rahatsiz eden sey kizin hafif-orta derecede dislek olmasi idi. dislek derken, us 2 disi biraz one dogru cikik olup, agzi kapali oldugu zaman bu dis yapisi fark edilebilecek derece dislek. durumu babama anlattim ve kendisi de "benim bildigim kadariyla turk irki'nda disleklik yoktur "dedi. ailem de dogal olarak kendilerine turk torunlar vermemi ve bir once evlenmemi istiyorlar bunun icin.
arkadaslarim ben biraz isteksiz davraninca tabii ki sorunun ne oldugunu anlayamadi. onlarin degimiyle "blue-blood" (bunun da anlamini bek bilmiyorum, turkce'ye mavi-kan olarak cevriliyor ama bunun osmanli'ya es oldugunu bilmezdim) yani osmanli kanindan olmasi turk oldugunu gosteriyor. ancak osmanli sarayinda turk kadin yok denecek kadar az olup, kadinlarin cogu ya kirma ya da tumden yabanci idi.
bilmiyorum bu konuda cok mu kafa patlatip gereksizce dusunuyorum (en azindan arkadaslarim oyle diyorlar), ancak ben, asil kanimin asagilik bir irkin kani ile karisip temizlik ve ariligindan bir dirhem bile kaybetmesini istemiyorum.
uzun lafin kisasi siz degerli irkdaslarimin cevaplarini bekliyorum bu konuda. az-orta derecede disleklik turk kani'nda mevcut mudur?
cevaplariniz ve zamaniniz icin simdiden tesekkurler ederim.
saygilarimla.
gok tanri turk irki'ni korusun ve yuceltsin! "
türk dili ve edebiyatında hala bilimi kendi ideolojisiyle harmanlayan bu adamın makalelerini okutturuyorlar biz türkolg adaylarına. işte sanki alman nasyonal sosyalizminden etkilendiğini gösteren bir makalesi.
bence türk gençliğinin kahraman yetiştirmek için maarifte bazı değişiklik yapmak lazımdır. fikrimce bunların ana çizgileri şunlardır:
1- ilkokullardan başlayarak yüksek tahsil müstesna olmak üzere bütün okullardan muhtelif tedrisatı kaldırmalıyız küçük sınıflarda kız ekseriyeti arasında kalan bazı erkek çocukların erkeklik ruhlarını kaybettikleri ve kısmen avareleştikleri muhakkaktır.
2- ilkokulların programları bizim talebelik zamanımızda olduğu gibi olgunlaştırılmalı, ikinci sınıfta başlayarak her yıl biraz daha mufassal olmak üzere türk tarihi ve grameri gösterilmelidir.
3- ilkokul talebesine verilen sınırsız hürriyet derhal kaldırılacak çocuk sıkı bir disiplin muhiti içine alınmalı ve hayatta disiplin denilen bir şeyin varolduğunu daha pek küçükken idrak etmelidir.
4- ceza bütün şiddetiyle okullara girmeli ve kötü aile muhitlerinde yetişen veya şahsen fenalığa istidatı olan çocuklar yaptıkları hareketlerin mukabelesiz kalmadığını görmeli ve iyi çocukların da bozulmasının önüne geçilmelidir.
5- iyilerin ahlakını bozacak kabiliyette olanlar derhal okullardan çıkartılmalı ve bir kişi kazanmak için 40 kişinin önünden fena örnek bulunmasının önüne geçilmelidir.
6- bütün oyunlar, ders kitapları, vazifeler, kahramanlar, türkçülük, fedakarlık aşılayacak şekilde olmalıdır.
7- kadın öğretmenler erkek talebeye ders vermemelidir. bütün öğretmenler sade kılıkları ile talebeye örnek olmalıdır. boyalı veya bob-stil hocalar derhal meslekten uzaklaştırılmalıdır.
8- ortaokullarda askerlik dersi nazari ve ameli olarak çoğaltılmalı ve ciddi tutulmalıdır. talebe askeri kanunlara ve cezalara tabi olmalı ve mektep üniformasını giymeğe mecbur edilmelidir. ortaokullara girerken kendisinden ortaokul usullerine tabi olacağına dair imza alınarak söz ve mesuliyet ne demek olduğu kendisine anlatmalı ve nizamata aykırı gidenler tahsilden men edilmelidir.
9- gramer, türk tarihi, türk coğrafyası, yurt bilgisi dersleri ortaokulun her üç sınıfına biraz daha genişletilmek üzere gösterilmelidir. tekrar edilen derslerin ne kadar iyi öğrenildiği malumdur.
10- ortaokulda milli sporlar başlamalı, kılıç, güreş, cirit gibi ananevi sporlar, yüzücülük, kürekçilik vesaire gibi savaşa yardımcı sporlar birinci mevkii tutulmalıdır.
11- askerlik dersler ile sporlar en mühim dersler haline gelip her birinden ayrı not verme usulü konulmalı, gösteriş izciliği, caka resmi geçitleri kaldırarak yerine hakiki ve sert askerlik konulmalıdır.
12- ortaokullarda hiçbir faydası görülmeyen, boşuna zaman, emek ve para harcamaktan başka bir şeye yaramayan ecnebi dili dersleri tamamen kaldırılarak bunun yerine askerlik ve spor dersleri konulmalıdır.
13- lisenin ilk sınıfından itibaren edebiyat ve fen kolları ayrılarak yalnız bir tarafa istidatı olan pek çok değerli talebemizin parlak istidatlarının körleşmesinin önüne geçilmelidir.
14- gramer ve yurt bilgisi dersleri bilhassa liselerde devam ederek talebenin kendi dilini ve memleketin kanunlarını kavraması temin edilmelidir. geçen yıl liselerde okutulan gramer derslerinden benim aldığım iyi netice gramerin muhakkak liselerde de okutulması lüzumunu bana ispat etti. böylelikle ilkokuldan itibaren gramer okumuş talebe liseyi bitirirken kendi diline tamamen hakim olacak ve artık memlekette “kuyu sokak, nur apartmanı” diyecek edebiyat öğretmenleri ve dil mütehassısları kalmayacaktır. (burayi tam anlayamadim ben)
15- askerlik ve spor liselerde daha sıkı olarak devam etmeli ve talebeler silahla toplu bir halde talime, hakiki süngü ve kılıçlarla hakiki mübarezeler yapmağa alışmalıdır. zarar yok, aralarında tehlikeli yara olanlar bulunsun... bu yaralar sinemaların, baloların yaptığı tahribat kadar zararlı değil; talebeyi tehlikeli azımsamağa alıştırmak bakımından faydalıdır.
16- ortaokul ve liselerden en ufak ahlaki ve zaaf tartla ceza görmeli ve bu talebeler başka hiçbir okula alınmamalıdır.
17- talebenin başına daima otoriter, seciyeli ve türk öğretmenler getirilmelidir. bizim talebemiz hatta kız talebemiz, gayri türk öğretmenlere tahammül edememektedir.
18- okullar birer kışla haline gelmeli, hatta liselerin müdürleri yüksek rütbeli subaylardan olmalıdır.
19- okullar birbiri ile futbol gibi manasız ve voleybol gibi kadınca müsabakalar değil, askeri ve milli müsabakalar yapmalı. türk kılıcı, okçuluk gibi milli sporlarımız ihya olunarak liselere sokulmalıdır. bir stadyumda iki okulu temsil eden 22 gencin lastik top ardında koşması ile iki okulu temsil eden 200 gencin başlarında tulgalar, göğüslerinde zırhlar olduğu halde, hakiki kılıçlar veya süngüler çarpışmaları arasındaki farkı düşünür.
20- bütün okul kitapları mütehassız ve fedakar öğretenlere, milli ve askeri ruh gözönüne alınmak şartile yeniden yazdırılmalı ve öğretmenler bu işin şerefi ile kanarak maddi kazanç beklememelidir.
21- liselilerin fen kollarında laboratuvar çalışmaları arttırılmalı ve talebe yurt için yaratıcılık kabiliyeti daha bu sıralarda inkişaf ettirilmelidir.
22- askerlik ve spor derslerinde liyakat gösterenler için eski ananelerimizde olduğu gibi alplık ve batırlık unvanları, bilgide başarı gösterenler için bilgelik ve danışmanlık unvanları ihdas olunarak hakkaniyet dairesinde talebelere verilmeli, sıkı mücazat olduğu gibi büyük mükafaatlar da bulunmalıdır.
***
böyle sıkı şartlarla okullarımızda yeni bir ruh yaratmazsak yüksek kabiliyetli gençlerden ve kahramanlardan ümidimizi kesmeliyiz.
çınaraltı dergisi, 21 mart 1942, sayı:35
--spoiler--
kendisi bir türkologtur.türk tarihinin göktürk bölümünde uzmanlaşmıştır.türk edebiyatına ve türk tarih bilimine yaptığı katkılar asla es geçilmemelidir.kendisini zararlı bulan milli şef onu bir şekilde engellemek istemiştir.1944 turancılık davaları bunun en önemli kanıtıdır.yüce önder atatürk öldükten sonra devlet kurumlarına amblem olan bozkurtu teker teker kaldırtanın da kim olduğu herkesçe bilinmektedir.
birçok kişinin eserlerini, hayatını okumadan entry ler girdiği değerli bir fikir insanıdır. bazılarının o dönemde ağzına alamadığı adriyatikten çin denizine ülküsünü ilk telafuz edenlerdendir. gençliğin önüne yıllardır bir vizyon koyamamış bazı gerçek kafatasçıların yapamadığını kendisi çoktan kitaplarına koymuştur. anlamak isteyen okur, zenginleşir.
Türk milliyetçiliğini ırkçı bir düzeye indirgeyen insan.Kendisi Türk milliyetçiliğine en büyük darbeyi vurmuştur kanımca*.Atatürkün oluşturmaya çalıştığı vatanseverlik ve yurttaşlık bağlarıyla desteklenmiş pozitif ve birleştirici olan Türk milliyetçiliğini,kan bağı düzeyine indirgemiş,kendi ülkesinde türk olmayan diğer etnik unsurlara bile kin ve potansiyel vatan haini gözüyle bakmış ve Türk milliyetçiliğinin ırkçılık ile anılır olmasında başrolü oynamıştır.
faşist olmasa da ırkçı denilebilecek birisidir. çünkü, türkçü düşünceye sahip olduğu için her türlü şüpheli yaklaşıma karşı, siyasi olarak kendi insanlarını, edebi kişiliği ile de türkçe'yi yüceltmek isteyen birisidir.
meşhur vasiyetnamesinde, her ırkı tarihsel ve sosyo-kültürel olarak inceleyince türk'ün türk'ten başka dostu olmadığını düşünmüştür. bundaki gaye ise, büyük devletlerin gizli masalarda yaptıkları türk karşıtı anlaşmalar, savaşlar..vs., osmanlı içindeki diğer milletlerin fransız ihtilali'nin etkisiyle türk milletine karşı yerli ve yersiz isyanları, kimi zaman ihanetleri, ve diğer her ülkenin, her milletin kendine ait yüksek çıkarları söz konusu olunca türkler'e karşı saf tutabileceğini düşünmesindendir. yalnız, ırk olarak genellemeye düşmüştür, ki her genellemede hata payı vardır. sözgelimi, güncel bir örnek olarak kürtler * türk milletinin açıkça düşmanıdır. ama içimizde yaşayan, bizden olarak benimsediğimiz gerçekten sadık vatandaşlarımız da vardır.
her ne kadar, ikinci dünya savaşı'nın ideolojik kavgalarında öze dönük bir tutum sergileyip, türkçü ve anti-komünist faaliyet içinde bulunup yargılanmaya tabii tutulsa da, kitlelerin milli düşünceyi paylaşmalarında büyük rol oynamıştır. ırkçılığı kabul edilemez ama gerçek bir milliyetçi olduğu da gözden kaçırılmamalıdır.
bir göktürk uzmanı olan nihal atsız'ın türk diline ve tarihine olan katkıları ise takdire şayandır.
boş bakınız vermek icap eder böylelerine hatta veriyorum (bkz: )
ve insanlıktan nasibini alamamış kişiler klasmanında top 10'de olmasını temenni ediyoruz.
türk dünyasının şanlı evladıdır. milletine, halkına bağlı, hayatda olduğu sürece hak ettiyi değeri bulmayan türkçü örneğimizdir. gelecek nesiller için özgeçmişini öğrenme yolunda büyük miras bırakmış, Alparslan Türkeş kadar değerli ülkü feadisi, hem de araştırmaçı yazardır. deli kurt romanını okumanızı tavsiyye ederim.
sebatayist, yahudi, ermeni, çerkez, gürcü vs.. olduğu iddia edilmektedir. aynı anda bu kadar milletten olduğunun iddia edilmesi, bunun bir iftira olduğunun açık kanıtıdır. kendisi türk ve türkçüdür.
romanlarına kanımca kimsenin lafı olmayacak insandır. çünkü bu adam betimleme ve olayı yaşatma konusunda aşmıştır. ama gel gör ki bu onun gürcü kökenli olduğunu öğrendikten sonra depreştiği gibi komik ve gülünesi bir gerçeği değiştiremez. ayrıca hitler'i sevmediğini söyler ama tam bir hitler özentisidir. saçları ortadan ikiye ayırıp suratına pis bir ifade verip "korkutucu" hatta "grim and frostbitten" görünmeye çalıştığı fotoğrafı koltuktan düşmenize sebep olabilir.
not: "bozkurtlar" serisi muhteşem kitaplardır, kimsenin bir şey diyebileceğini de sanmıyorum.
''Türkiye''de faşist, şu veya bu değil, Türkçü gençler vardır. Bunlar göğüslerine millî alâmet olan Bozkurtlu rozet takarlar ve kendilerine Bozkurt derler. Komünistlerin gemi azıya aldığı yıllarda Adalet Partisi, kasdî mi olduğu hâlâ anlaşılmayan bir acz içinde olaylara seyirci kalırken millî duyguyu ve hattâ devleti bilek gücü ile savunanlar, düşmanları tarafından komando diye adlandırılan bu Bozkurtlardı. '' *
oğlu yağmur atsız'ın bir kitabında, nihal atsız'ın nasıl kafatası ölçtüğü şu şekilde anlatılır:
"nihal atsız dehşetli bir kafatasçıydı. yakın çevresi, konu-komşu bir yana, hemen hiç tanımadığı insanların bile kafataslarını ölçer, kılı kırk yararak kesabını yapar ve o şahıslara mesela yüzde 37 onda dokuz mu yoksa ne bileyim yüzde 69 virgül dört oranında mı 'türk' olup olmadıklarını tebliğ eder, oranı düşük çıkanlar için de dudaklarında daima birkaç 'teselli-bahş' kelime bulunurdu. farz-ı muhal 'fakat fevkalade bir iradi cehid ve uyanık bir milli şuurla bu fıtri noksanınızı kısmen de olsa giderebilirsiniz' gibilerden...'
tabii kafatası ölçümüne göre türklük oranı düşük çıkanlar son derece müteessir olarak ayrılırlar, fakat bilimin katı ve acımasız gerçekleri karşısında mukadderata boyun eğmek zorunda kaldıkları için mutluluğu belki de başka alanlarda arama imkánı üzerinde dururlardı. ancak bu rizikolarına rağmen yine de hakikati öğrenmek isteyenlerin sayısı pek eksik olmazdı. sırf bu meraklarını tatmin için istanbul'un ta bir ucundan kalkıp maltepe'deki evimizde atsız'ı ziyarete gelenler nadirattan değildi. (s.25)"
oğluna akla ziyan bir vasiyetname ile antropometri bırakan tarihçi.nihal atsız'ı savunan türk islam sentezci yazar arkadaşların yunus emre yi beynelmilelci bir serseri olmakla itham ettiğini, bununla da kalmayıp, ömrünün son demlerinde kuran tanrının değil muhammed'in talimatıdır deme noktasına geldiğini biliyorlar mı acaba.hiç sanmıyorum...
en azından günümüzde yaşamaması bir şans olarak görülmesi gereken, "ırkçılık" kavramını utanmadan sanki iyi birşeymiş gibi empoze etmekten asla utanmamış, eline siyasi ya da askeri güç geçmemiş olması türkiye cumhuriyeti için büyük bir şans olan kafatascı küçük hitler.