"insana ait herşey insancadır." özdeyişiyle kendini açıklamaya çalışan rönesans dönemi avrupasında ortaya çıkmış düşünce akımıdır.Teorik olarak islama çok yakın görünsede temel de derin fikir ayrılığı mevcuttur. hümanizm metafiziğe şüpheyle yaklaşır
rönesansın temel kültürel akımı olan hümanizm en büyük agırlıgı insan ve insan degerlerine veren düsünsel yaklasımdır.bu yaklasım insanı ve insani degerleri bütün öteki degerlerden üstün görür. cagdas düsüncenin dogdugu ortamı hazırlayan hümanizm humanitas ülküsünü temel alan kültür hareketi olarak tanımlanabilir. bu tarihsel anlamın dısında baska üc anlamı daha vardır: klasik degerlere baglılık , cagdas beseri bilimlerin vurgulanması, genel olarak insanı temel alan dünya görüsü.
"ımanını kaybeden bir çağın dini. sözünü dinletmek isteyen her felsefe bu kaftana bürünmek zorunda . marksizm'den egzistansiyalizme kadar avrupa'nın tüm düşünce akımları hümanist. kavramdan çok kılıf ; kelime değil bukalemun : demokrasi gibi , sosyalizm gibi. hümanizm genç bir kavram , batı dillerini 1850'den sonra fethetmiş. ama müstağriplerimiz hemen benimsemiş kelimeyi , onlara göre yunus'lar, mevlana'lar, hacı bektaş veli'ler su katılmamış birer hümanist . hümanizm nedir, kimsenin tarife yanaştığı yok."
yukarıdaki cümlelerin yazarı cemil meriç'le aynı düşünceler ekseninde buluşmak ne büyük talih . çünkü ben hümanizm tarifi yaparken , aydınlanma felsefesinin bir fiyaskosu olduğunu ifade etmiştim . kuşkusuz meriç üstadın kitaplarından ilham almışlığım da olmuştur. ama yukarıdaki yazıyı bir dergide makale şeklinde okumak yeni nasip oldu.
kendime esefler ettiğim kadar , bahtiyar olduğumu da belirtmeliyim.
halkın diline vird olan pejoratif anlamıyla hümanizm de nasıl bir anlam erozyonuna uğramış , varın siz tahmin edin.
şu iki entry olayı daha bir netleştiriyor sanırım:
1. (#1405270)
mevlana'yı, yunus'u yalnızca hümanist birer insan olarak gören batı'nın neden islam'ı anlayamadığı çok açık, her şeyi kendi kelimeleriyle, kendi sınırlı aklıyla yorumlamaya çalışıyor, kendine ait olmayanı anlayamıyor, işte bu çarpık zihniyetin çocuğudur hümanizm, ırak'a bomba atanların kullandığı kelimedir, filistin'de zulm edenlerin ezberlediği kelimedir, piçtir hümanizm..
cemil meriç'in konuyla ilgili makalesi vardır. bu makalenin üstüne ne yazsam eksik olacak, iyisi mi tembellik etmiş olayım ve bağlantıyı vereyim;
bir adam, bütün kadınlar içinde bir kadını, hem de en güzelini değil, şöyle böylesini seçmiştir. şimdi bizim kalkıp da ona, "bunca güzel dururken ne diye bunu seçtin?" demeye hakkımız var mıdır? eskiler, "hem aşık, hem bilge olunmaz," demişler.
ancak buna karşı, "insan sevgisi, bir adamın bir kadını sevmesine benzemez, o sevginin kendisi bilgeliktir," denebilir. doğrusunu söylemek gerekirse, insanları sevmek, bugün, hayvanları sevmekten çok daha güçtür. alman faşistleri, yeryüzündeki bütün yahudileri yok etmeye kalkmışlardı. bugün amerika'da birtakım beyazlar, zencileri öldürüyorlar. sömürgeciler, haksız olduklarını söylediniz mi, sizi insanlık düşmanı gibi göstermeye kalkıyorlar. bu durumda, bir yahudiden, bir zenciden, bir ıraklı'dan insan sevgisi beklemenin sırası mıdır?
sıra gözetenlere aykırı gelecekse de, bugün dünya edebiyatında güçlü bir yeri olan insan sevgisi akımı, ezilenlerin yarattığı ya da ezilenlere dayanılarak yaratılan bir akımdır. fransız şair paul eluard:
insanların uysal yasası bu
suyu ışığa çevirmek
düşü gerçeğe
düşmanı kardeş etmek
insanı sevmek, insan olmak, eşit değer vermek, mevlana olmak vb gibi bilmeden alakasız ulvi anlamlar yüklenen ama gerçekte hiç ilgisi olmayan bir olgudur. gerçekte avrupa'da rönesans ile doğan ve reform hareketleri ile palazlanan "hümanizm"; din, tanrı, melek, kitap şeklinde sıralanan dogmatik değerler yerine gerçek değer olarak insanı koyan görüştür. insanın tarih sürecinde yaşadığı doğa ve sahip olduğu sosyal ortam sayesinde kümülatif bir birikime sahip olduğunu ve buna bağlı olarak evrimsel gelişimini sürdürdüğünü açıklar. tarihsel gelişimi metafizik olaylar ve din gibi dogmatik fikirler yerine insanın sahip olduğu bu birikime dayalı olarak açıklar. bireyselciliği ön plana çıkarır ki görüşün temelinde doğrudan insan yani birey vardır. kesinlikle toplumcu dayanışmacı gibi görüşleri yoktur. insan sevgisi, insana saygı, hoşgörü gibi olgulardan görüldüğü üzere bu noktada oldukça uzak bir konumda yer almaktadır.
insanı sevmektir bana göre. yani insana insan olduğu için saygı gösterebilmek. bir nevi mevlana olmak. ne demiş üstad "gel ne olursan ol yine gel." ben sana insan olduğun için saygı gösteririm demiş. ama insan olmayan insanı de sevemez tabi, saygı da gösteremez.
Rönesans Avrupası'nda hem edebiyat hem düşünce alanında ortaya çıkan yenileşme hareketidir.* insanlık sevgisi ile alakalıdır ama insan olmayanlar sevilemez ne yazık.
insan sevgisi. dil, din, ırk, sosyal statü, iq seviyesi, özgeçmişi gibi konulara bakılmaksızın sırf insan olduğu için sevme ve herkese eşit değer verme felsefesi.