Hz.Ömer birgün, Onun saadet hücresine girecek ve hıçkıra hıçkıra ağlayacaktı. Efendimiz, niçin ağladığını sorunca da, o koca Ömer şöyle diyecekti;Ya Rasulallah! Dünya kralları, kisralar servet içinde yüzüyorlar. Senin ise altına sereceğin bir sergin bile yok.. Yatağın hasır.. Ve teninde yattığın zeminin izleri.. Halbuki kainat senin için yaratıldı..Allah Rasulu, şu cevabı verir;istemez misin Ey Ömer, dünya onların, Ahiret de bizim olsun!
kimi yerlerde salt bu ismi taşımak bile bir ölüm nedenidir. halen mezhep savaşlarının hüküm sürdüğü ırakta güneydeki şii bölgelerinde ömer ismine sahip olmak bir ölüm nedenidir. basra, necef, kerbela gibi kentlerde bu isme sahip bir allahın kulu yoktur.
morain adlı vatandaş 1 hz ömer peygamber değildi 2 sen bu sözü nerde duydun kaynak ismi ver 3 o da bir fani peygamber değildi hata yapabilir 4 sahabelerden zina işleyeni bile vardı meşhur taşlanarak öldürülen maiz isimli sahabede vardır tüm hadis kaynaklarında geçer.
O güzel insanlar o güzel atlara binip gittiler denilesi ismini duyduğumda beynimde adalet sözcüğünü yakan adil adam. Kendisiyle beraber adalette kaybolup gitmiştir.
islam' ın 4 büyük halifesinden biri. Halk arasında heybetli yapısı ve zekasıyla dikkat çekermiş.
581'de Mekke'de Beni Adi Kabilesi'nde doğdu, 644'de ise (1 Kasım.) Medine'de sabah namazında hançerle saldırıya uğradı. 3 gün sonra vefat etti.
Buğdaylar serpin islam devletinin dağları na gelen kuşlar bile aç kalmasın dendiği rivayet edilir.
Sünni felsefe de adeta adalet timsali iken şia lik ta kendisinden pek haz edilmez.
Ayrıca islamcilar iktidara gelirse onun dönemi yasanir derler di bu ülkede.
Evet islamcilar geldi iktidara ama hepsi hırsız , hattab in oğlu omer hırsızlık yapmazdi bildiğim kadarıyla.
"benden sonra peygamber gelse idi o hz. ömer r.h. olurdu" hadisine mazhar olmuş, adaleti ile müslümnların kalbinde taht kurmuş, ilk müslümanların 40.'sı, mübarek sahabe.
adaletiyle bilinen, resulullah tarafından ebul'l-faruk lakabı nasbedilmiş islamın 2. halifesidir.
Hz. Ali anlatıyor:
"Bir gün Ömer'i, binekli olarak ve telaş içinde, hızlı hızlı giderken gördüm;
"Ya emire'l-müminin nereye gidiyorsun?" diye sordum.
"Devlete ait develerden biri kaçmış, onu aramaya gidiyorum" diye cevap verdi.
O zaman ben: "inan ki, senden sonra bu milleti idare edecek olanlara ağır bir yük bırakıyorsun! Herkes senin yaptığını yapamaz!" dedim. Bunun üzerine şöyle konuştu:
"Hz.Muhammed aleyhissalatü vesselamı, hak Peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, Fırat kenarında bir oğlak kaybolsa (yahut bir kurt bir koyunu kapsa) korkarım ki kıyamet gününde onun bile hesabı Ömer'den sorulur!"
"Kenar-ı Diclede bir kurt kapsa koyunu,
Gelir de adl-i ilâhi Ömer'den sorar onu!"
Şii inanışa göre hz. Ali'nin evini basmış, tartışmış ve sonunda hz. Ali'nin evini yakmıştır. Hz. Fatıma çocuğunu ömer yüzünden düşürmüştür ve bu yüzden tabiri caizse nefret edilir. Hatta iran şii'leri işleri ters gittiklerinde ''hay lanet olsun ömer'e'' der.
Sünni inanca göre ise aralarında hz. Ali ile anlaşmazlık vardır ama ev yakma ve hz fatima olayları kabul edilmez. adaletin sembolüdür ve çok sevilir. Çocuklara sıkça ömer ismi konulur.
islam'ın ilk yüzyılında roma ve sasani gibi iki büyük devlete ve kültüre boyun eğdirmesi, kendisine karşı kronik ve ''kutsal'' bir nefret kültürünü doğurmuştur. halife ömer'e o kadar iğrenç isnadlar yapılmıştır ki, insan okurken ağzı açık kalıyor.
bu konuya daha geniş bir zamanda daha detaylı bir biçimde değinmeyi düşünüyorum.
ancak peşinen söyleyebilirim ki halife ömer hiç istemediği şekilde roma ve sasani üzerine yürümek zorunda kalmıştır. özellikle sasanilerin üzerine. hatta halid bin velid'in hire yakınlarında sasani sınır boylarını ihlal etmesi üzerine halife hazreti ebu bekir'e halid'i azletmesi için baskı yapmıştır. sonrasında da o dönemin dünyadaki en güçlü zırhlı birliğine sahip sasani ordusu ırak'tan hicaz'a hareket etmeye başladığında ''Keşke onlarla aramızda ateşten bir deniz olsaydı'' demiştir.
çünkü sasaniler fars körfezinden yemen ve umman bölgesine, batı'dan bağdat ve şam önlerine kadar hicaz'ı kuşatmış etkisi altına almış ama hicaz içlerine çorak ve çöl arazisi olduğundan dolayı girmeye tenezzül dahi etmemiştir. roma ile tarihin en büyük savaşlarını yapan engin bir medeniyet ve bedevi arap kültürü karşı karşıya. sasani son dönemlerinde daha ayrıntılı biçimde yazacağım zaman aktaracağım anektodlar sebebi ile karmaşa içinde olmasa idi müslüman arap ordularını toz duman ederdi. dolayısı ile halife ömer bu gerçeği bildiğinden çekiniyordu.
çünkü yine islam öncesinde olduğu gibi habeş krallıklarının ya da sasani şahlarının boyunduruğu altına girme tehlikesi doğmuş, belki de islam yeryüzünden silinmiş olacaktı. siyasi birliğini henüz sağlamış ve ardından peygamber'in ölümü ile afallamış olan hicazlılar elbette bu kadar büyük ordularla karşı karşıya gelmek istemeyecekti. ama macbur kaldı ''ya öl ya da öldür'' mantığı ile dünyanın iki devi olan roma'ya şam'da, sasani'ye bağdat'ta öyle bir çarptı ki islam orduları; buna ne kendileri ne de önceden kendilerine köle ettikleri araplar eliyle hezimet yaşayan sasani ve roma inanamadı. elbetteki tarihsel süreç mitolojik anlatımlardan arındırılarak tarihsel gerçeklikler ışığında ele alınmalıdır ancak islam'ın araplara bir dinamizm kattığı bir ayrı gerçektir.
o kadar ki halid bin velid'in kılıcında '' Korkaklar dünyada rahat yüzü görmesin!'' yazıyordu. ya öleceklerdi ya da öldüreceklerdi ama islam'dan önce olduğu gibi ehli kitap tarafından horlanan aşağılanan bedeviler olmayacaklardı. işte bu can havli ve allah'ın inayeti onlara iki büyük dünya devine diz çöktürmeyi sağladı.
halife ömer'e dönecek olursak hazreti ömer daha çok halk yığınlarında karşılık bulmuş biridir. onu roma ve sasani valileri, şahları elbetteki sevmeyecektir. çünkü adamın sarayını tarumar edip halilarına kadar ''ganimet'' olarak alıyorsun, ordusu darmaduman edip geri çekilmeye zorluyorsun. ama roma'nın ve sasani'nin zulmü altıdan ezilen masum halka gelince....
bilindiği gibi tarihteki en büyük isevi yani hrıstiyan katliamını roma yapmıştır. halk roma'nın sömürüsünden katliamlarıdan bitap düşmüştür. şayet islam orduları kudüs gibi şehirlere girmemiş olsaydı bugün süryanilerin varlığından söz edilemezdi. çünkü bu zavallı insanlar roma'nın kılıçları altında can vereceklerdi. işte islam orduları anlatılageldiği şekli ile raşid halifeler devrinde ''yağmacı talancı'' olarak hareket etmemişlerdir. meşru müdafaa haklarını kullanmışlar ve ardından oradaki ehli kitap olan herkese kur'an'da emredildiği şekli ile ehli kitap muamelesi yapmışlar ve inançlarına saygı göstermişlerdir.
bilirsiniz hazreti ömer'in lakabı faruktur. ancak bu lakabı kendisine müslümanlar değil, süryaniler vermiştir. nasıl mı? anlattığım gibi roma'nın kılıçları ve tahakkümü altında inim inim inleyen kudüs'teki, şam'daki süryani çoğunluğa buralar fethedildikten sonra rahatça ibadetlerini edebilme, ticaret yapabilme hakkı tanınmıştır. isevi şeriatı en saf haliyle yaşayan bu insanlar arasında hz.ömer'in hoşgörülü politikaları kısa zamanda etki etmiş ve ehli kitap olan diğer kavimler nazarında müslüman araplar roma'dan daha evla bir konuma yükselmişlerdir.
islam orduları kudüs'E girdiğinde onların ömer'in ordusu olduğu bilen süryaniler, süryanice kurtarıcı kollayıcı anlamına gelen ''foruk'' lakabını hazreti ömer'e vermişlerdir. tabi ki çoğu unsurda olduğu gibi bunu yine islam toplumu hazıra konarak almış ve kullanagelmiştir. bilindiği şekli ile faruk ayıran ayrıştıran manasına gelmez, arapçadaki karşılığı farik'tir ayıran ayrıştıran manasına gelen, faruk değildir. çünkü arapça'da böyle bir kelime öbeği yoktur hiç olmamıştır. bu kelime de çoğu arapça kelimede olduğu gibi kaynağını süryanice-aramice gramerden almıştır.
bilindiği gibi islam orduları mardin önlerine kadar gelmiştir. midyat'ta tarihin bilinen en eski manastırı vardır mor gabriel olarak bilinir. bu manastır halife ömer döneminde derlenip toplanmış ve hizmete açılması sağlanmıştır. 1600 yıllık bu yapı takdir edersiniz ki o dönemde islam'dan önce de var idi ama roma zulmü dolayısı ile faal değildi. bu manastır'ın bir diğer adı nedir biliyor musunuz? deyr'ul-umur'dur. yani ömer mescidi, manastırı manasına gelir. resmi olarak olmasa da kadim dönemden bu yana hazreti ömer'in olumlu etkisinden dolayı halkın taktığı isimlerden biri de budur. umur ise bilindiği gibi halife omar'ın yani hazreti ömer'in isminin tahrif olmuş halidir. çünkü arapçada ömer diye bir isim yoktur ya ammar, umar ve ya orijinalinde olduğu gibi omar gibi türevleri vardır. bizlerin omar'ı ömerleştirmesi gibi onlar da ''umur''laştırmışlardır.
bugün şam yakınlarında malula denen bir yer vardır insanlar fasih aramice konuşurlar. imkan olsa da o insanlara halife ömer'i sormuş olsanız. diğer halifelerin adını dahi bilmezler ancak halife ömer'i tanılar ve bugün bile rahmetle yad ederler. işte ömer'in adaleti dedikleri bu olsa gerek.
dolayısı ile halife ömer anlatıla geldiği şekli ile gerçekten adil ve hakperest biridir. roma ve sasani zulmü altında yaşayan halklar açısından böyledir. elbetteki şahlar, şehinşahlar roma valileri nazarında böyle olmayacaktır. işte kronik halife ömer nefretinin altında yatan ana sebep tam olarak budur.
bu konu fazlaca tafsilatlı daha sonra değinmeyi düşünmeme rağmen en kısa yoldan yazacaklarım bile gördüğünüz gibi uzuyor. çünkü konunun tek bir penceresi yok. hz ali'ye zulmettiği tebük'te peygamber'e suikast düzenlemeye kalktığı hatta hazreti fatıma'nın evini yaktığı ölümüne sebep olduğu, karnındaki muhsin adlı çocuğun ölümüne sebep olduğu gibi hikayeler anlatılmaktadır. (doğmamış ve cinsiyeti o dönemde bilinemeyecek olan birine muhsin adını vermek? bu hikayeyi uyduranlar fazlaca beceriksiz.)
bakış açınızı her zaman geniş tutun ve olayları neden-sonuç ilişkisine dayanarak irdeleyin. anlatıla gelen tüm bu saçmalıkların altında siyasi mülahazalar yatmaktadır başka da bir şey değil. ali ile ömer'i daha doğrusu ali ile tüm halifeleri karşı karşıya getiren ve bu yolla müslüman toplumunu içeriden parçalanmayı sağlayacak, halkları kışkırtacak, müslüman arasında nefret ve kini, ayrışmayı gerçekleştirecek bu tip kurguların altında tek bir sebep vardır; siyasi güç devşirmek halkları din mefhumu ile istenilen fikir etrafında kanalize etmek... şimdi dilediğiniz kadar teferruata boğulabilirsiniz. bu konuya daha etraflıca değineceğim daha sonra.
ayrıca arif tekin'e gelince; muhammed'e sövüp ali şiası gibi davranacak kadar çelişik biridir kendisi ve kaynakları tahrif etmekten, orada yazılmayan cümlelere takla attırarak öyleymiş gibi gösteren biriydi kendisi. itibar etmeyiniz, açıp verdiği kaynakları kendiniz okuyunuz ve ardından kendisinin yazdıklarını çöpe atınız. nasıl bir cehalet nasıl bir çelişkidir bu allah akıl fikir versin.
halife ömer en nihayetinde bir kuldu hataları mutlak surette vardır ama anlatılageldiği şekli ile olduğu büyük bir çelişkidir.
ömer'in ali'ye zulmettiğini düşünen birisi önce şu soruyu sormalı kendisine, hz ali genelde kahraman, güçlü kuvvetli kudretli olarak anlatılagelir her zaman. doğrudur, islam'ın en önemli savaşlarında yararlılık göstermiştir, hatta hayber'deki kapıyı tek başına taşıdığı falan söylenir tabi buna inanmak çok zor. sizlere anlatılan hz ali portresi tam olarak nedir? elindeki kral arthur'un excalibur'u misali zülfikar adlı bir kılıç olan, uçan kaçan kafa kesen kahraman yiğit bir ali; öte yandan karısını öldürdüğü iddia edilen ömer'in zulmüne tahakkümüne boyun eğen pısırık bir ali... sizce hangisi? bu büyük bir çelişki değil mi?
ebu bekir, ömer, ali; bariz hataları olsa da hatta ve hatta osman... hepsi allah'ın birer kulları idiler hataları mutlak surette vardır ve olmuştur da. ancak bu kişiler birbirlerine bırakın düşman olmayı, peygamber'den sonra tüm işlerde islam toplumun direği konumuna gelmişlerdir. değil ki birbirleri ile savaş halinde olsunlar.
konuya daha sonra farklı açılardan bakıp öyle ele alacağız.