Hz. Ömer, sert bir mizaca sahip olup, islâma karşı aşırı tepki gösterenlerin arasında yer almaktaydı. Sonunda o, dedelerinin dinini inkâr eden ve tapındıkları putlara hakaret ederek insanları onlardan yüz çevirmeğe çağıran Muhammed (s.a.s)'ı öldürmeye karar vermişti. Kılıcını kuşanarak, Peygamberi öldürmek için harekete geçmiş, ancak olayın gelişim şekli onun müslümanların arasına katılması sonucunu doğurmuştu. Tarihçilerin ittifakla naklettikleri rivayete göre, Ömer (r.a)'in müslüman oluşu şöyle gerçekleşmişti: Ömer, Resulullah (s.a.s)'ı öldürmek için onun bulunduğu yere doğru giderken, yolda Nuaym b. Abdullah ile karşılaştı. Nuaym ona, böyle öfkeli nereye gittiğini sorduğunda o, Muhammed (s.a.s)'i öldürmeye gittiğini söylemişti. Nuaym, Ömer'in ne yapmak istediğini öğrenince ona, kızkardeşi ve eniştesinin yeni dine girmiş olduğunu söyledi ve önce kendi ailesi ile uğraşması gerektiğini bildirdi. Bunu öğrenen Ömer (r.a), öfkeyle eniştesinin evine yöneldi. Kapıya geldiğinde içerde Kur'an okunmaktaydı. Kapıyı çalınca, içerdekiler okumayı kesip, Kur'an sayfalarını sakladılar. içeri giren Ömer (r.a), eniştesini dövmeye başlamış, araya giren kızkardeşinin aldığı darbeden dolayı burnu kanamıştı. Kızkardeşinin ona, ne yaparsa yapsın dinlerinden dönmeyeceklerini söyleyerek kararlılığını bildirmesi üzerine, ona karşı merhamet duyguları kabarmaya başlamış ve okudukları şeyleri görmek istediğini söylemişti. Kendisine verilen sahifelerden Kur'an ayetlerini okuyan Ömer (r.a), hemen orada imân etti ve Resulullah (s.a.s)'ın nerede olduğunu sordu. O sıralarda müslümanlar, Safa tepesinin yanında bulunan Erkam (r.a)'ın evinde gizlice toplanıp ibadet ediyorlardı. Resulullah (s.a.s)'ın Daru'l-Erkam'da olduğunu öğrenen Ömer (r.a), doğruca oraya gitti. Kapıyı çaldığında gelenin Ömer olduğunu öğrenen sahabiler endişelenmeye başladılar. Zira Ömer silahlarını kuşanmış olduğu halde kapının önünde duruyordu. Hz. Hamza: "Bu Ömer'dir. iyi bir niyetle geldiyse mesele yok. Eğer kötü bir düşüncesi varsa, onu öldürmek bizim için kolaydır" diyerek kapıyı açtırdı. Resulullah (s.a.s), Ömer (r.a)'ın iki yakasını tutarak;
"Müslüman ol ya ibn Hattab! Allahım ona hidayet ver!" dediğinde, Ömer (r.a), hemen Kelime-i Şehadet getirerek imân ettiğini açıkladı (ibn Sa'd, Tabakatu'l Kübra, II, 268-269; Üsdül-Ğâbe, IV, 148-149; Suyûtî, Tarihu'l-Hulefa, Beyrut 1986, 124 vd.).
Rivayetlere göre Ömer (r.a)'ın müslüman oluşu, Resulullah (s.a.s)'ın yapmış olduğu; Allahım! islâmı Ömer b. el-Hattab veya Amr b. Hişam (Ebû Cehil) ile yücelt" şeklinde bir duanın sonucu olarak gerçekleşmişti (ibnul-Hacer el-Askalânî, el-isâbe fi Temyîzi's-Sahâbe, Bağdat t.y., II, 518; ibn Sa'd, aynı yer; Suyûtî, a.g.e., 125).
Ömer (r.a), risaletin altıncı yılında müslüman olmuştur. O, iman edenlerin arasına katıldığı zaman müslümanların sayısı yetmiş seksen kişi kadardı (ibn Sa'd, aynı yer).
Mekkeli müşriklerin, gösterdiği zorbaca tepkiden dolayı müslümanlar, Beytullah'a gidip namaz kılamıyor ve ancak gizlice bir araya gelebiliyorlardı. Ömer (r.a) müslüman olunca doğruca Beytullah'ın yanına gitti ve müslüman olduğunu haykırdı. Orada bulunanlar şiddetli tepki gösterdi. Ancak o, müşriklere karşı savaşını sürdürerek onların, müslümanlara gösterdiği muhalefeti kırdı ve bir avuç müslümanla birlikte herkesin gözü önünde Beytullah'ta namaza durdu. Onun bu şekilde saflarına katılması müslümanlara büyük bir moral desteği sağlamıştı. Abdullah ibn Mes'ud'un; "Ömer'in müslüman oluşu bir fetihti" (Üsdül-Ğâbe, IV,151; ibn Sa'd, a.g.e., III, 270) sözü bunu açıkça ortaya koymaktadır. Taberî'nin ibn Abbas'tan tahric ettiği bir hadise göre, müslümanlığını ilk ilân eden kimse Hz. Ömer (r.a) olmuştur (Suyûtî, a.g.e.,129). Ömer (r.a) benliğini kuşatan imanın verdiği heyecanla, küfre karşı açık ve net bir şekilde, hiç bir tehdide aldırış etmeden mücadele ediyordu. Müşrikler, şecaat ve kararlılığını eskiden beri bildikleri için ona sataşmaya cesaret edemiyorlardı.
Müslüman olduktan sonra sürekli Resulullah (s.a.s)'ın yanında bulunmuş, onu korumak için elinden gelen gayreti göstermiştir.
O, imân ettikten sonra müşriklere karşı çok sert davranmış ve dinini her ortamda, kimseden çekinmeden herkese meydan okuyarak savunmuştur. islâm tebliğinin yeni bir veche kazanması için Medine'ye hicret emrolunduğu zaman müslümanlar Mekke'den gizlice Medine'ye göç etmeye başladıklarında, Hz. Ömer, gizlenme ihtiyacı duymamıştı. Ömer (r.a), beraberinde yirmi arkadaşı olduğu halde Medine'ye doğru yola çıkmıştı. Hz. Ali (r.a) onun hicretini şu şekilde anlatmaktadır: "Ömer'den başka gizlenmeden hicret eden hiç bir kimseyi bilmiyorum. O, hicrete hazırlandığında kılıcını kuşandı, yayını omuzuna taktı, eline oklarını aldı ve Kâ'be'ye gitti. Kureyş'in ileri gelenleri Kâ'be'nin avlusunda oturmakta idiler. O, Kâ'be'yi yedi defa tavaf ettikten sonra, Makâm-ı ibrahim'de iki rek'at namaz kıldı. Halka halka oturan müşrikleri tek tek dolaştı ve onlara; "Yüzler pisleşti. Kim anasını evladsız, çocuklarını yetim, karısını dul bırakmak istiyorsa şu vadide beni takip etsin" dedi. Onlardan hiç biri onu engellemeye cesaret edemedi (Suyûtî, a.g.e., 130). Bunun içindir ki ibn Mes'ud;
"Onun hicreti bir zaferdi" (ibn Sa'd, aynı yer; Üsdül-Ğâbe, IV, 153) demektedir.
Ömer (r.a), Medine dönemi boyunca islamın yücelişini etkileyen bütün olaylara aktif olarak iştirak etmiştir. Resulullah (s.a.s)'ın önemli kararlar alacağı zaman görüşlerine başvurduğu kimselerin başında Ömer (r.a) gelir. Onun ileri sürdüğü görüşler o kadar isabetliydi ki; bazı ayetler onun daha önce işaret ettiğine uygun olarak nazil oluyordu. Resulullah (s.a.s) onun bu durumunu şu sözüyle ifade etmekteydi: "Allah, hakkı Ömer'in dili ve kalbi üzere kıldı
(bkz: aşere i mübeşşere)
gercek adi ÖMER B. HATTAB
musluman olmadan once ilk iman edenlere karsi sert bir tavir koyan ve rasullullah i oldurmeye giderken kizkardesinin de musluman oldugunu ogrenen ve daha sonra kizkardesinin inandigi dinden donmeyecegi kararliligini gorup ilk ayetleri okuduktan sonra hz muhammed in huzurunda kelime-i sahadet getirip musluman olan islam dininin ikinci halifesi.
bir rivayete gore hz muhammed onun icin soyle demistir
"gokte bir melek bulunmasin ki Ömer'e saygi duymasin. Yeryüzünde ise bir seytan bulunmasin ki Ömer'den kaçmasin"
hz omer kararlarindaki netlik ve adaleti ile bilinir. oyle ki hz muhammed bir cok konuyu ona danisirmis.
rasulullah hz omer icin "Allah, hakki Ömer'in dili ve kalbi üzere kildi" sozunu soylemistir.
hz omer iman ettiginde muslumanlarin sayisi 70-80 civarinda idi. musrikler muslumanlara kabede namaz kildirmiyorlardi. hz omer iman ettikten sonra kabeye gelerek musluman oldugunu haykirmis ve diger muslumanlarla birlikte kabe de namaz kilmistir. mekke den medine ye hicret edildiginde muslumanlar gizlenerek goc ediyorlardi. hz omer ise musriklere "kim ki anasini evlatsiz, cocuklarini yetim, karisini dul birakmak istiyorsa su vadide beni takip etsin" diyerek tavrini koymus ve gizlenmeden goc etmistir.
ilk halife hz ebubekir vefatindan once hz omer i halife ilan etmistir.
yüzüğünde "kefa bil mevti vaizan ya ömer"* yazan zat.
ayrıca;
Bir çoban, koyununun yanında dururken, bir kurt geldi ve Koyuna saldırdı. Çoban hemen ağlamaya başladı. Ve "ah Ömer, inna lillah ve inna ileyhi raciun" dedi. Çobanlar sordular ki, "hz. Ömer'in vefat ettiğini nasıl anladın?" Dedi ki, "şundan bildim ki, hz. ömer hayatta iken, kurtlar koyun sürüsüne baktığı halde zararı yoktu. Şimdi gördüm ki, kurt koyuna saldırdı. anladım ki halife vefat etti."
yahudi bir vatandaşın arazisi üzerine zorla cami(istimlak ile) yaptırılmasına itiraz etmesi üzerine; ''rıza alınmadan yapılan ibadethanede secdeye varılmaz. camiyi yıkın ama adaleti yıkmayın'' demiştir.
adalet anlayışı ile yükselen devlet adamıdır. ömer-ül faruk diye de bilinir. bu ülkede dağda köpeğin yediği kuzudan bile ben sorumluyum diyecek kadar devlet adamı, kendi işini görürken devletin parasıyla yağ alınan kandili söndürüp, kendi parasıyla aldığı kandili yakacak kadar da müslümantır. (bkz: 619236)