izinde olmamız gereken nur yüzlü peygamberimizdir.
allah ona, ey muhammed cennete gir...
diyecektir.
peygamberimiz şu cevabı verecek:
+ ümmetim olmadan girmem.
böyle bir peygambere sahibiz işte.
Ne kadar salavat getirsek az.
Bazıları Peygamber Efendimizi canımızdan çok sevdiğimizi anlamayabilir. Ona yapılan hakareti kendimize yapılmış kabul ettiğimizi kavramayabilir. O’na olan muhabbetimize ‘fanatizm’ diyebilir.
Bu onların nasipsizliğidir. Biz bunu onlara da israrla ve en güzel şekilde anlatacağız.
Tüm peygamberler onu müjdelemek için gelmiştir. Hz.adem cennetten kovulup dünyaya geldiğinde daha hz.muhammed bedenen yaşamıyorken onun ismi aracılığı ile Allah'a bağışlanmak için dua etmiştir.
Allah da hz.ademe "ey Adem Muhammed'i nereden biliyorsun" diye sormuştur. Hz.adem de göklerde ve cennette onun ismini gördüğünü söylemiştir.
Abartılmaması gerekir aslında hiçbir peygamberin abartılmaması gerekir çünkü onlar bize Allah'ı müjdelemek için gelirken bazıları işin ucunu kaçırıp Peygamberlere tapmaya başlamaktadır resmen. Uzun yıllar önce olmuş, yaşanmış olayların da tamamen doğru olmasını Kur'an'ın değişmemesini bekleyemezsiniz. BEN, ŞAHSEN ALLAH'IN DiNiNDEYiM.
âdem, su ile toprak arasında iken nebi olan.. insanların ve meleklerin kapısına sığındığı... ey tevhidin rehberi, kilidi ve anahtarı olan! insanlığın iftiharı.. iki cihanın saadet güneşi; peygamberlerin bile şefaat için kapısını çalacagı gaye insan. allah tealâ'nın seçkin yaratıp insanların arasına gönderdiği.. seni tanımaksızın ve sana saygı göstermeksizin allah tealâ'nın kabul kapısının açılmayacağı aziz nebi..
inceliği ve güzelliği karşısında kendi kabalığımızı ve çirkinligimizi gördüğümüz.. allah'ın kur'an'la ismini yücelttiği hayâ ve edep kaynağı! .. nurâni esasların kıblesi, nebilerin sonuncusu, resullerin efendisi.. ömründe bir defa bile kahkahayla gülmemiş mahzun peygamber.. bulutların başının üzerinde şemsiye açtığı peygamber.. ey bir parmak işaretiyle ayı ikiye bölen, allah'ın mucizesinin ta kendisi!
allah kelâmına mecra bir çift kutsi dudağın sahibi, kutlu müjdeci. eskimeyen biricik yeni ve solmayan biricik renk! cömertlik denizinin avuçlarında dalgalandığı resul-i ekrem.
hazret-i ibrahim'in duası, hazret-i isa'nın müjdesi. ümmetinden birisinin hataya düşmesinden, azaba duçar olmasından elemlenen rahmet peygamberi. kendisini rabbinin edeplendirdiği ve edebini en güzel şekilde eylediği evrenin şeref burcu. ebedi saadet devletinin padişahı, kâinat sedefinin incisi. müminlerin yüzünün akı, gözünün nuru olan emin.
meleklerin hayâsına gıpta ettiği sevgililer sevgilisi. güzel ahlâkı tamamlamak için gönderilen, yaratılmış en güzel insan. allah'ın kendisini miraçla şereflendirdiği, tekrar ashabının arasına dönerek yeryüzünü kendi miracına çıkartan biricik sevgili. allah'ın en sevdiği olmak mertebesine yükselen, rütbelerin en ilerisindeki peygamber-i zîşan. ey gül medeniyetinin mimarı, iki cihan serveri. ey iki kurbanlığın yetimi.
' allah'ım beni mahzun etme, bana vaadini lütfet.' diye rabbine yalvaran, âlemlerin rabbi'ne ulaşmak için en büyük vasıta olan efendiler efendisi. allah'ın kuar-an'ı kerim'de ' sen'in şanını ve adını (dünya ve ahirette) yükseltmedik mi? ' (inşirah,4) hitabının muhatabı. kendisine indirileni en güzel şekilde tebliğ eden.
dostu ebubekir'in, mübarek naaşına bakarak: ' yaşarken güzeldin, öldüğünde güzelsin, bir kere öldün, bir daha ölmeyeceksin! ' dediği güzellik şahikası. ey senden bahseden şairlerin, senden bahsetmekle şiirlerine şeref kazandırdığı. şairlik edasına sığmayan, kalemin ve kelâmın anlatmakta aciz kaldığı. düşmanlarının bile kendisinde kusur bulamadığı. adı allahtan hemen sonra anılan. adı aşk olan.
hani birgün ashabına 'imanları itibariyle en beğendiğiniz müminler hangileridir?' diye sormuştun. ashabın 'meleklerdir.' demişti. sen 'onlar rablerinin huzurunda bulunuyorlarken neden iman etmesinler ki' buyurdun. ashabın ' o halde nebilerdir.' demişti. sen 'vahiy onlara iniyorken neden iman etmesinler ki' diye buyurdun. ashabın 'o halde biziz.' demişti. bunun üzerine 'ben aranızda bulunulurken neden iman etmeyeseniz ki? ama iman bakımından müminlerin en beğenilen (hayret verenleri) sizden sonra gelecek ve birtakım sahifeleri bulup ta onlarda yazılanlara iman edecek kimselerdir.' buyurmuştun.
hani ashabına: ' siz öyle bir zamanda yaşıyorsunuz ki, dinin onda birine uymazsanız helâk olursunuz. fakat öyle bir zaman gelecek ki o zaman dinin onda birine uyan kurtulacak.' demiş, onları uyarmış, bizleri müjdelemiştin. işte sana o zamandan sesleniyorum ey peygamberim.
hani ' özlüyorum.' demiştin de ashabın: ' anam babam sana feda olsun ey allah'ın resulü, neyi özlüyorsun? ' diye sormuştu. sen de: ' âhir zaman kardeşlerimi özlüyorum.' demiştin. işte sana âhir zamandan sesleniyorum ya resulullah. tek özlemim ve ümidim senin bu hitabının muhatabı olabilmek.
hani o kutlu insanlardan o güzide ashabından olan, ebu nuayman birkaç defa karşına sarhoş çıkmıştı da ömer celâllenip kılıcını çekmiş: 'müsaade et şuna dersini vereyim ya resulullah! ' demişti. sen ise onu tutmuş: ' bırak ey ömer, o allah ve resulünü sever.' buyurmuştun. bunları yazan, allah'ın ve resulünün karşısında mahçup bir kul var ki; o allah ve resulünü sevmekte.
ey kişi ile kalbi arasına giren, kalpleri evirip çeviren allah'ım! kalbimi senin dinin üzerinde sabit kıl! ey kulunu bütün yaratılmışlardan üstün kılan rabbim! ' seni sevmeyi ve seni seveni sevmeyi ve senin sevgine beni yaklaştıracak şeyi sevmeyi bana nasip et. bana senin sevgini sıcak ve hararetli bir günde soğuk suyu arzulamaktan daha sevimli kıl.
ey esrarına varılamayan, sırrına erilemeyen. artık bizleri sana ve resulüne mahçup olmaktan kurtar. ' ben onlardan razıyım...' dediğin, resulünün ' ümmetim! ' diye hitap ettiği, alnındaki secde izini, vücudundaki yaraları aşkının mührü olarak taşıyanlardan kıl.
mazlumların, sadıkların ve âşıklarin rabbi! sevgili resulünün takipçilerini, o'nun yetimleri olan bizleri; ümmeti muhammedi iki cihanda azîz eyle. allahumma amin.
Keşke hadisten değil de ayetin verildiği sureden devam edilseydi de bu evliliğin neden yapıldığı anlaşılsaydı.
Ahzab 35:
Müslüman erkekler, müslüman kadınlar; mümin erkekler, mümin kadınlar; ibadet ve itaat eden erkekler, ibadet ve itaat eden kadınlar; özü sözü doğru erkekler, özü sözü doğru kadınlar; sabreden erkekler, sabreden kadınlar; gönlünü ibadete vermiş erkekler, gönlünü ibadete vermiş kadınlar; (Allah için) yardım yapan erkekler, yardım yapan kadınlar; oruç tutan erkekler, oruç tutan kadınlar; iffetlerini koruyan erkekler, iffetlerini koruyan kadınlar; Allah’ı çokça anan erkekler, çokça anan kadınlar; işte bunlar için Allah büyük bir ödül hazırlamıştır.
Ahzab 36:
Bir mümin erkek veya bir mümin kadının, Allah ve resulü bir emir ve hüküm verdiklerinde artık işlerinde bundan başkasını seçme hakları olamaz. Allah’ın ve resulünün emrine itaat etmeyenler doğru yoldan açıkça sapmışlardır.
Ahzab 37:
Bir zaman, Allah’ın kendisine lutufta bulunduğu, senin de lutufkâr davrandığın kişiye, "Eşinle evlilik bağını koru, Allah’tan kork" demiştin. Bunu derken Allah’ın ileride açıklayacağı bir şeyi içinde saklıyordun, kendisinden çekinme hususunda Allah’ın önceliği bulunduğu halde sen halktan çekiniyordun. Zeyd onunla beraber olduktan sonra müminlere, evlâtlıklarının -kendileriyle beraber olup ayrıldıkları- eşleriyle evlenmeleri hususunda bir sıkıntı gelmesin diye seni o kadınla evlendirdik. Allah’ın emri elbet yerine getirilecektir.
Ahzab 38/39:
Allah’ın, kendisi için takdir ve emrettiği bir şeyi yerine getirme hususunda peygamber için bir sıkıntı ve sakınca olamaz. Allah’ın hükmü değişmez kaderdir. Daha önce gelip geçen, Allah’ın vahyini insanlara ulaştıran, O’ndan çekinen, Allah’tan başka hiçbir kimseden çekinmeyen peygamberler hakkında da Allah’ın kanunu böyledir. Hesap sorucu olarak Allah kâfidir.
Ahzab 40:
Muhammed içinizden hiçbir erkeğin babası değildir, fakat o Allah’ın elçisidir ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilmektedir.
Resul olarak ise evrenseldir, kur'an ile islam'a daveti ve islam'ı tebliği kıyamete kadar sürecektir.
Nebi ile Resul kur'an'da ayrı kavramlarla geçtiği için aynı manalara gelmeleri de mümkün değildir.
Nebi'nin Kur'an'da anlatılan hayat ve hatıralarından ibret ve ders çıkarırız.
Çünkü Kur'an, Mübin bir amaca yönelik olarak indirilmiştir ve Kur'an'da amaçsız bir âyet bulunmamaktadır.
Yani Kur'an Musa(a.s)ın çocukluğunu ve kimden süt emip emmediğini anlatıyorsa, dar bir alan ve özel bir hayatı temsil eden son vahyin muhatabının inanç, güzel ahlak, söz ve hareketlerini veya üstün meziyetlerini anlatmamasını düşünmek doğru değildir.
Nebi (a.s) nin Kur'an'da anlatılan hayat ve hatıralarından ibret ve ders çıkarırız.
Fakat üzerine din ve hüküm inşa edemeyiz.
Resul sözcüğünün beraber kullanıldığı kavramlara baktığımızda geniş bir hayat, evrensel bir mesaj ve ebedi bir davet görüyoruz.
"Beşer Resul" bütün ilişkisi vahiy olduğu için kendisinden sonra "Kitap Resul" ile misyonunu devam ettirmesi şarttır.
"Ey iman edenler! Sesinizi Nebi'nin sesinin üzerine yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi ona (Nebi'ye) yüksek sesle bağırmayın; yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir"
(Hucurat-2)
Yukarıdaki âyette Nebi'nin sesinden söz edilmektedir.
Pek tabiidir ki, Nebi'nin sesi tarihseldir.
Fakat ona karşı da saygısızlık yapılamaz.
Bu ayetten sonra gelen âyetin meali şöyledir.
"Allah'ın Resulünün huzurunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allah'ın kalplerini takva ile imtihan ettiği kimselerdir. Onlara mağfiret ve büyük bir mükafat vardır"
( Hucurat- 3)
Çok ilginç, ikinci âyette "savtin nebiyyi" (Nebi'nin sesi) buyurduğu halde 3.âyette "inde Resulilléhi" (Allah Resulü'nün indinde) buyurmuştur.
Yani Resulü'n tebliği, daveti, vahyi okuması ve duyurması vardır, ama sesi yoktur.
Çünkü onun sesi vahiy'den başka bir şey değildir.
Resulün görevi sadece vahyi tebliğ etmek olduğu için onun sesi değil, okuduğu ve duyurduğu vahiy vardır.
Nebi ile Resul'ün arasında bulunan en önemli farklardan biri de Nebi özel hayatı temsil ettiğinden dolayı söz ve hareketlerinde Allah'a karşı hataları olmuştur.
(Tevbe-113; Tahrim-1; Enfal-67,68)
Fakat görevi sadece vahyi tebliğ etmek (Mâide-99) olduğu için yani vahyi duyurmada ihanet etmesi mümkün olmadığı için (Hakka-44)
dolayısıyla Resul masum olduğu için ona itaat Allah'a itaat olarak kabul edilmiştir.
(Nisa-80)
"beşer" olan "Resul" hayatta olduğu sürece risâlet misyonu ile konuşan Kur'an'dır.
"Beşer Resul" vefat ettikten sonra yine Resul misyonu ile onu bir şeyin temsil etmesi gerekir.
O da Allah'ın kitabından başka bir şey olamaz.
Dolayısıyla evrensel mesaj taşıyan bütün kelimeler "Resul" kavramı ile gelmektedir.
mesela: "Şu muhakkak ki, Allah kafirleri rahmetinden uzaklaştırmış ve onlara çılgın bir ateş hazırlamıştır. Onlar orada ebedi olarak kalacaklar, kendilerini koruyacak ne bir dost ne de bir yardımcı bulamayacaklardır"
Yukarıdaki âyette kafirler "keşke Allah'a itaat etseydik, Nebi'ye de itaat etseydik değil, Resul'e itaat etseydik" diyecekler, buyuruyor.
Çünkü küfür de aynen kitap ve Resul gibi kıyamet gününe kadar devam edecektir.
Özel hayatı temsil ettiğinden dolayı son Nebi olan Muhammed ( a.s) Medine'de vefat etmiştir.
Fakat Resul dâvet ve yol göstericiliği yani hidayeti ile kıyamet saatine kadar devam edecektir.
Aynı şekilde küfür kıyamet gününe kadar sürecekse Resulün de kıyamet gününe kadar misyonunu devam ettirmesi gerekiyor.
Çünkü Resul ile muhatap olmadan küfür, dalâlet, nifak ve şirk olmayacağı gibi, hidayet, iman, islam, takva ve ihlas'ın olması mümkün değildir.
Bütün bu dini kavramlar ve fiiller ancak Resul ile karşılaştıktan yani onunla muhatap olup, onu red veya kabul ettikten sonra bir anlam kazanırlar.
Yani "beşer Resul" veya "kitab Resul" olan vahiy'le muhatap olmayan, onu bilmeyen insanlara kafir, münafık, fasık ve müşrik denmeyeceği gibi, mümin, Müslüman, muttaki, muhsin ve muhlis de denemez"
"Rabbin, kendilerine âyetlerimizi okuyan bir Resulü memleketlerin merkezine göndermedikçe, o memleketleri helak edici değildir. Zaten biz ancak halkı zalim olan memleketleri helak etmişizdir" (Kasas -59)
"...Biz, bir Resul göndermeden kimseye azap edecek değiliz"
(isra-15)
MESELA: Neden "Resul size neyi verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının..."
(Haşr-7) buyrulduğu halde, "Nebi size neyi verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının" denmemiştir.
Bu sebeple "hadis" adıyla peygamber/ nebiye atfedilen sözlerin hiçbir kıymeti yoktur.
Kuran ayetleri dışında; kabul edilecek ve üzerine hüküm bina edilecek söz yoktur.
ANLATTIKLARINDAN PARA iSTEMEYEN BiR PEYGAMBER,AKSiNE ZEKAT,SADAK,iNFAK GiBi KAVRAMLARLA 619 YILINDAN SONRA KENDiSi TACiR EŞi ZENGiNKEN MADDi OLARAK SIFIR'I GÖRMÜŞ BiR PEYGAMBER
"fekku raqabe" ayetiyle köleleri arkasına alıp zalim soylu zümreye baş kaldıran, insanların hepsinin hucurat 13. ayetinde eşit tutan, muhammed 4. ayetinde savaşta köle ve cariye almayı yasaklayan tek kitabın peygamberi.
"kız çocukları niye öldürülüyor" ayetini mekke de haykırıp, "nisa 34'te" kadına boşanma hakkını veren(öğüt verin, yatakları ayırın(ilişkiye zorlamayın),ve ayrılın diyen peygamber. mirasta kadına pay bırakan peygamber, şahitliği kabul edilmiyorken kadına eşit şahitlik hakkı tanıyan peygamber.
"işçiye alnının teri kurumadan hakkını verin diyen peygamber","kalem suresinde, zalim ve zorba olana boyun eğme ses çıkar diye" kalpsiz dünyanın kalbi olan peygamber.
"fakirlerin zenginlerin mallarında payları vardır ayetini dünyaya kazmış bir peygamber. eşi zengin kendisi tacirken 616-619 yılları arasında mazlum halkına bütün servetini verip de, eşiyle beraber yoksulluğa düşmüş bir peygamber, çocukları ve torunlarının beytülmal(hazine)den pay almasını yasaklayan peygamber.
"evrenin genişlediğini söyleyen, denizlerin en diplerinin karanlık olduğunu söyleyen, güneşin ayın yörüngelerin sabit olmadığını söyleyen peygamber.