hz muhammed

entry1363 galeri122 video3
    1110.
  1. Şimdi, şu zâtın delail-i sıdkı ve berahin-i nübüvveti yalnız mu'cizatına münhasır değildir. Belki ehl-i dikkat için, hemen umum harekâtı ve ef'ali, ahval ve akvali, ahlâk ve etvarı, sîret ve sureti, sıdkını ve ciddiyetini isbat eder.

    Hattâ meşhur ulema-i Benî-israiliyeden Abdullah ibn-i Selâm gibi pek çok zâtlar, yalnız o Zât-ı Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın sîmasını görmekle, "Şu sîmada yalan yok, şu yüzde hile olamaz!" diyerek imana gelmişler.

    Çendan muhakkikîn-i ulema, delail-i nübüvveti ve mu'cizatı bin kadar demişler; fakat binler, belki yüzbinler delail-i nübüvvet vardır. Ve yüzbinler yol ile yüzbinler muhtelif fikirli adamlar, o zâtın nübüvvetini tasdik etmişler. Yalnız Kur'an-ı Hakîm'de kırk vech-i i'cazdan başka, nübüvvet-i Ahmediyenin (A.S.M.) bin bürhanını gösteriyor.

    Hem madem nev'-i beşerde nübüvvet vardır. Ve yüzbinler zât, nübüvvet dava edip mu'cize gösterenler, gelip geçmişler. Elbette umumun fevkinde bir kat'iyyet ile, nübüvvet-i Ahmediye (A.S.M.) sabittir. Çünki isa Aleyhisselâm ve Musa Aleyhisselâm gibi umum resullere nebi dedirten ve risaletlerine medar olan delail ve evsaf ve vaziyetler ve ümmetlerine karşı muameleler; Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'da daha ekmel, daha câmi' bir surette mevcuddur. Madem hükm-ü nübüvvetin illeti ve sebebi, Zât-ı Ahmedî'de (A.S.M.) daha mükemmel mevcuddur. Elbette hükm-ü nübüvvet, umum enbiyadan daha vâzıh bir kat'iyyet ile ona sabittir.

    Risale-i Nur / Mektubat - 90-91.Sayfa
    1 ...
  2. 1109.
  3. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm iddia-yı nübüvvet etmiş; Kur'an-ı Azîmüşşan gibi bir fermanı göstermiş ve ehl-i tahkikin yanında bine kadar mu'cizat-ı bahireyi göstermiştir. O mu'cizat, heyet-i mecmuasıyla, dava-yı nübüvvetin vukuu kadar vücudları kat'îdir.

    Kur'an-ı Hakîm'in çok yerlerinde en muannid kâfirlerden naklettiği sihir isnad etmeleri gösteriyor ki; o muannid kâfirler dahi mu'cizatın vücudlarını ve vukularını inkâr edemiyorlar. Yalnız, kendilerini aldatmak veya etba'larını kandırmak için, -hâşâ- sihir demişler.

    Evet mu'cizat-ı Ahmediye'nin (A.S.M.) yüz tevatür kuvvetinde bir kat'iyyeti vardır. Mu'cize ise; Hâlık-ı Kâinat tarafından onun davasına bir tasdiktir, "Sadakte" hükmüne geçer.

    Nasılki sen bir padişahın meclisinde ve daire-i nazarında desen ki: "Padişah beni filan işe memur etmiş." Senden o davaya bir delil istenilse; padişah "Evet" dese, nasıl seni tasdik eder. Öyle de, âdetini ve vaziyetini senin iltimasınla değiştirirse; "Evet" sözünden daha kat'î daha sağlam, senin davanı tasdik eder.

    Öyle de, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm dava etmiş ki: "Ben, şu kâinat Hâlıkının meb'usuyum. Delilim de şudur ki: Müstemir âdetini, benim dua ve iltimasımla değiştirecek. işte parmaklarıma bakınız, beş musluklu bir çeşme gibi akıttırıyor. Kamer'e bakınız, bir parmağımın işaretiyle iki parça ediyor. Şu ağaca bakınız; beni tasdik için yanıma geliyor, şehadet ediyor. Şu bir parça taama bakınız; iki-üç adama ancak kâfi geldiği halde, işte ikiyüz-üçyüz adamı tok ediyor." Ve hâkeza.. yüzer mu'cizatı böyle göstermiştir.

    Risale-i Nur / Mektubat - 90.Sayfa
    0 ...
  4. 1108.
  5. Şu kâinatın sahib ve mutasarrıfı elbette bilerek yapıyor ve hikmetle tasarruf ediyor ve her tarafı görerek tedvir ediyor ve her şey'i bilerek, görerek terbiye ediyor ve herşeyde görünen hikmetleri, gayeleri, faideleri irade ederek tedvir ediyor.

    Madem yapan bilir; elbette bilen konuşur. Madem konuşacak, elbette zîşuur ve zîfikir ve konuşmasını bilenlerle konuşacak. Madem zîfikirle konuşacak, elbette zîşuurun içinde en cem'iyetli ve şuuru küllî olan insan nev'i ile konuşacaktır.

    Madem insan nev'i ile konuşacak, elbette insanlar içinde kabil-i hitab ve mükemmel insan olanlarla konuşacak. Madem en mükemmel ve istidadı en yüksek ve ahlâkı ulvî ve nev'-i beşere mukteda olacak olanlarla konuşacaktır;elbette dost ve düşmanın ittifakıyla, en yüksek istidadda ve en âlî ahlâkta ve nev'-i beşerin humsu ona iktida etmiş ve nısf-ı Arz onun hükm-ü manevîsi altına girmiş ve istikbal onun getirdiği nurun ziyasıyla bin üçyüz sene ışıklanmış ve beşerin nuranî kısmı ve ehl-i imanı, mütemadiyen günde beş defa onunla tecdid-i biat edip, ona dua-yı rahmet ve saadet edip, ona medih ve muhabbet etmiş olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm ile konuşacak ve konuşmuş ve Resul yapacak ve yapmış ve sair nev'-i beşere rehber yapacak ve yapmıştır.

    Risale-i Nur / Mektubat Kitabı - 89.Sayfa
    0 ...
  6. 1107.
  7. Düşmanlarının bile kendisinde kusur bulamadığı güvenilir, yüce Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)...
    5 ...
  8. 1106.
  9. Muhammed-i Haşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'a bak. O zât, ümmiliğiyle beraber, bir kuvvete mâlik değildi.

    Ne onun ve ne de ecdadının bir hâkimiyetleri sebkat etmemişti; bir hâkimiyete, bir saltanata meyilleri yoktu.

    Böyle bir vaziyette iken mühim bir makamda, tehlikeli bir mevkide, kemal-i vüsuk ve itminan ile büyük bir işe teşebbüs etti. Bütün efkâr-ı âmmeye galebe çaldı, bütün ruhlara kendisini sevdirdi, bütün tabiatların üstüne çıktı.

    Kalblerden bütün vahşet âdetlerini, çirkin ahlâkları kaldırarak, pek yüksek âdât ve güzel ahlâkı tesis etti. Vahşetin çöllerinde sönmüş olan kalblerdeki kasaveti, ince hissiyatla tebdil ettirdi ve cevher-i insaniyeti izhar etti.

    Onları o vahşet köşelerinden çıkararak, evc-i medeniyete yükseltti ve onları o zamana, o âleme muallim yaptı. Ve onlara öyle bir devlet teşkil etti ki, sahirlerin sihirlerini yutan asâ-yı Musa gibi, başka zalim devletleri yuttu ve nev'-i beşeri istila eden zulüm, fesad, ihtilâl, şekavet rabıtalarını yaktı, yıktı ve az bir zamanda, devlet-i islâmiyeyi şarktan garba kadar tevsi' ettirdi.

    Acaba o zâtın şu macerası, onun mesleği hak ve hakikat olduğuna delalet etmez mi?

    (Mirkat-üs Sünnet 184.sh - Risale-i Nur)
    1 ...
  10. 1105.
  11. 1- Tarih-i âlemin şehadetiyle sabittir ki; parmakla gösterilen en büyük bir dâhî, ancak umumî bir istidadı ihya ve umumî bir hasleti ikaz ve umumî bir hissi inkişaf ettirebilir. Eğer böyle bir hissi de ikaz edememiş ise sa'yi hep heba olur.

    2- Tarih bize gösteriyor ki; en büyük bir insan, hamiyet-i milliye, hiss-i uhuvvet, hiss-i muhabbet, hiss-i hürriyet gibi hissiyat-ı umumiyeden bir veya iki veyahut üç hissi ikaz etmeye muvaffak olur. Acaba evvelki zamanların cehalet, şekavet, zulüm zulmetleri altında gizli kalan binlerce hissiyat-ı âliyeyi, Ceziret-ül Arab memleketinde, bedevi ve dağınık bir kavim içinde inkişaf ettirmek hârikulâde değil midir?

    Evet şems-i hakikatın ziyasındandır. Bu noktaları aklına sokamayanın, Ceziret-ül Arab'ı biz gözüne sokarız. Ey muannid! Ceziret-ül Arab'a git, en büyük feylesoflardan yüz taneyi de intihab et, beraber götür. Onlar da orada ahlâkın ve maneviyatın inkişafı hususunda çalışsınlar. Muhammed-i Arabî'nin (A.S.M.) o vahşetler zamanında o vahşi bedevilere verdiği cilâyı, senin o feylesofların şu medeniyet ve terakkiyat devrinde yüzde bir nisbetinde verebilirler mi? Çünki o zâtın yaptığı o cilâ; ilahî, sabit, lâ-yetegayyer bir cilâdır ve onun büyük mu'cizelerinden biridir.

    (Mirkat-üs Sünnet - Risale-i Nur)
    1 ...
  12. 1104.
  13. Evet tehdidlerle, korkularla, hilelerle efkâr-ı âmmeyi başka bir mecraya çevirtmek mümkün olur. Fakat tesiri cüz'îdir, sathîdir, muvakkat olur. Muhakeme-i akliyeyi az bir zamanda kapatabilir.

    Amma irşadıyla kalblerin derinliklerine kadar nüfuz etmek, hissiyatın en incelerini heyecana getirmek, istidadların inkişafına yol açmak, ahlâk-ı âliyeyi tesis ve alçak huyları imha ve izale etmek, cevher-i insaniyetten perdeyi kaldırıp hakikatı teşhir etmek, hürriyet-i kelâma serbestî vermek, ancak şua-i hakikattan muktebes hârikulâde bir mu'cizedir.

    Evet asr-ı saadetten evvelki zamanlarda kalb katılığı ve merhametsizlik öyle bir hadde baliğ olmuştu ki, kocaya vermekten âr ederek kızlarını diri diri toprağa gömerlerdi.

    Asr-ı saadette islâmiyet'in doğurduğu merhamet, şefkat, insaniyet sayesinde, evvelce kızlarını gömerlerken müteessir olmayanlar, islâmiyet dairesine girdikten sonra karıncaya bile ayak basmaz oldular. Acaba böyle ruhî, kalbî, vicdanî bir inkılab hiçbir kanuna tatbik edilebilir mi?

    (Mirkat-üs Sünnet 181.sh - Risale-i Nur)
    2 ...
  14. 1103.
  15. Âlemce malûmdur ki, az bir kavmin âdetlerinden hakir, ehemmiyetsiz bir âdeti kaldırmak veya zelil, miskin bir taifenin cüz'î, zaîf huylarını ref'etmek; büyük bir hükümdara, uzun bir zamanda bile çok zahmetlere bağlıdır.

    Acaba hâkim olmamakla beraber, az bir zamanda, nihayet derecede âdetlerine mutaassıb, inadcı ve kesretli bir kavimde rüsuh ve kuvvet peyda etmiş olan âdetleri ref' ve kalblerde istikrar peyda eden ve zamanlarca devam ve istimrar eden ahlâklarını terkettiren; hem yerlerine gayet yüksek âdetleri, güzel ahlâkları tesis eden bir zât, hârikulâde olmaz mı?

    Yine âlemce malûmdur ki, devlet bir şahs-ı manevîdir. -Çocuk gibi- teşekkülü, büyümesi tedricîdir. Ve keza yeni teşekkül eden bir devletin, bir milletin ruhuna kadar nüfuz eden eski bir devlete galebe etmesi yine tedricîdir, zamana mütevakkıftır.

    Acaba Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm'ın bütün esasat-ı âliyeyi hâvi olan ve maddî manevî bütün terakkiyat ve medeniyet-i islâmiyenin kapısını açan, kısa bir zamanda def'aten teşkil ettiği bir devletle, dünyanın bütün devletlerine galebe edip maddî manevî hâkimiyetini muhafaza ve ibka ettiren, hârikulâdeliği değil midir?

    Evet kahr u cebr ile zahirî bir hâkimiyet, sathî bir tahakküm, kısa bir zamanda ibka edilebilir. Fakat bütün kalblere, fikirlere, ruhlara icra-yı tesir ederek, zahiren ve bâtınen beğendirmek şartıyla vicdanlar üzerine hâkimiyetini muhafaza ve ibka etmek, -en büyük hârika olmakla- ancak nübüvvetin hâssalarından olabilir.

    (Mirkat-üs Sünnet 181.sh - Risale-i Nur)
    (Mirkat-üs Sünnet 180.sh - Risale-i Nur)
    (Mirkat-üs Sünnet 180.sh - Risale-i Nur)
    (Mirkat-üs Sünnet 180.sh - Risale-i Nur)
    (Mirkat-üs Sünnet 180.sh - Risale-i Nur)
    (Mirkat-üs Sünnet 179.sh - Risale-i Nur)
    3 ...
  16. 1102.
  17. islam ümmetinin dini ve yaşam önderi.
    Ahlaki olarak örnek almaları gereken tek kişi.
    0 ...
  18. 1101.
  19. ayı ikiye böldüğü ama savaşlara kılıçla gittiği iddia edilen arap.
    1 ...
  20. 1100.
  21. Bu kadar uzun yazmışsın da, sonuçta bir devrimciydi.

    Devrimcileri bu kadar sevmeyip de o'nun yolundan gitmek de ne bilim, tutarsızlık.
    0 ...
  22. 1099.
  23. Fıtrat-ı beşeriyenin iktizasındandır ki; âdi bir insan da olsa, hattâ çocuk da olsa, hattâ küçük bir kavim içinde de bulunsa, pek kıymetsiz bir dava hususunda cumhura muhalefet edip yalan söylemeye cesaret edemez.

    Acaba pek büyük bir haysiyet sahibi, âlemşümul bir davada, pek inadlı ve kesretli bir kavim içinde, ümmi yani okur-yazar sınıfından olmadığı halde, aklın tek başına idrakten âciz olduğu bazı şeylerden bahsedip kemal-i ciddiyetle âleme neşr ü ilân etmesi onun sıdkına delil olduğu gibi, o mes'elenin Allah'tan olduğuna da bir bürhan olmaz mı?

    Ümmi bir adam, bir fennin ülemasıyla münakaşaya girişerek, beyn-el ülema ittifaklı olan mes'eleleri tasdik ve ihtilaflı olanları da tashih ederse; o adamın bu hârika olan hali, onun pek yüksekliğine ve onun ilminin de vehbî olduğuna delalet etmez mi?

    Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm'a bak ki: O zât herkesçe müsellem ümmiliğiyle beraber, geçmiş enbiya ile kavimlerinin ahvallerini görmüş ve müşahede etmiş gibi Kur'anın lisanıyla söylemiştir.

    Ve onların ahvalini, sırlarını beyan ederek âleme neşr ü ilân etmiştir. Bilhâssa naklettiği onların kıssaları, bütün zekilerin nazar-ı dikkatini celbeden dava-yı nübüvvetini isbat içindir.

    Ve naklettiği esasları, beyn-el enbiya ittifaklı olan kısmı tasdik, ihtilaflı olanı da tashih edip davasına mukaddeme yapmıştır. Sanki o zât, vahy-i ilahînin ma'kesi olan masum ruhuyla zaman ve mekânı tayyederek, o zamanın en derin derelerine girmiş ve gördüğü gibi söylemiştir.

    Binaenaleyh o zâtın bu hali onun bir mu'cizesi olup nübüvvetine delil olduğu gibi, evvelki enbiyanın da nübüvvet delilleri manevî bir delil hükmünde olup, o zâtın nübüvvetini isbat eder.

    (Mirkat-üs Sünnet 177-178.Sayfa - Risale-i Nur)
    3 ...
  24. 1098.
  25. Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm kendi kendine güneş gibi bir bürhandır. Ve keza o zâtın (A.S.M.) dört yaşından kırk yaşına kadar geçirmiş olduğu gençlik devresinde bir hilesi, bir hıyaneti görülmemiş ve bir yalanı işitilmemiştir.

    Eğer o zâtın yaradılışında, tabiatında bir fenalık, bir kötülük hissi ve meyli olmuş olsaydı; behemehal gençlik saikasıyla dışarıya verecekti. Halbuki bütün yaşını, ömrünü kemal-i istikametle, metanetle, iffetle, bir ıttırad ve intizam üzerine geçirmiş, düşmanları bile hileye işaret eden bir halini görmemişlerdir.

    Ve keza yaş kırka baliğ olduğunda iyi olsun, kötü olsun ve nasıl bir ahlâk olursa olsun rüsuh peyda eder, meleke haline gelir, daha terki mümkün olmaz.

    Bu zâtın tam kırk yaşının başında iken yaptığı o inkılab-ı azîmi, âleme kabul ve tasdik ettiren ve âlemi celb ve cezbettiren, o zâtın (A.S.M.) evvel ve âhir herkesçe malûm olan sıdk u emaneti idi. Demek o zâtın (A.S.M.) sıdk u emaneti, dava-yı nübüvvetine en büyük bir bürhan olmuştur.

    Mirkatüs Sünnet - Sayfa 176-177 / Risale-i Nur
    5 ...
  26. 1097.
  27. hz. yakub'un soyundan gelmektedir.
    0 ...
  28. 1096.
  29. arkadaş konuştukça batıyor farkında değil. bunun farkında olmak için de bilgili sahibi olması gerekiyor ama öyle değil yani bir çıkmazdayız.

    bir kere ateist sitelere gerek yok islami kaynaklar yeter diye saçmalamışın ama yazdığın önceki entrynde kendince problem yaşadığın konu ile islamın yada kuranın zerre bağlantısı yok. Bahsettiğin konular kuranda yoktur. yaşadığın problem tevrat ile, hz ibrahim ve hz musa ile ilgili.

    fakat yaşadığın problem bir problem bile değil farkında değilsin çünkü o papirüsler o tabletler hz musa'dan sonra yazılmış da olabilir çünkü dünya üzerinde hiçbir insan evladı hz musanın yaşadığı dönemden emin değil. Sadece iddialar var.

    Ve başka bir beyinsizliğin ise benim farklı coğrafyalardan derken ortadoğuyu kastetmiş olduğumu sanman. Ufkunun bu kadar dar olduğunu hesaba katmalıydım.

    Hayır arkadaşım ortadoğuyu yada semavi dinleri kastetmedim. Çok tanrılı dinleri, milli dinleri, tabiata ruhanilik atfetmiş dinleri, yamyam dinlerini Amerika inançlarını kastettim. Senin kısır aklına göre oraya peygamber gelmişse ben peygamberim demek zorunda ama daha geniş düşünen milyonlarca kafa birbiri ile kıtasal anlamda bile ilişki bulunmayan dinlerde ibadet, üstün bir güce inanma, ruh, ödül, cennet cehennem, yıkayarak yıkanarak temizlenme ritüeli, kurban, oruç, yemesi yapması yasak şeyler, ortak büyük günahlar, huzurda bulunarak dua etme, tüm semavi dinlerde, budizmde, hinduizmde şintoizm de neredeyse yamyam dinlerinde bile bulunan şekil olarak secdenin aynısı olan bir tapınma hareketi vb...

    Ne toplum aynı, ne coğrafya aynı, ne dil aynı...

    Tekrarlıyorum: kuran 1400 yıldır her topluma uyarıcı gönderdiğini söylüyor fakat insanların onu bozduğunu, tanrının mesajını insanların değiştirdiğini söylüyor.
    Yani budanın, konfiçyüsün, sokrates'in, töreyi yaymak için batıya sefer düzenleyen bilge kağanın yada adını bilmediğimiz sayısız din lideri insanın vakti zamanında Allahın gönderdiği dinin uyarıcıları olabilir çünkü bu bilgiler elden ele, kulaktan kulağa, savaşlardan geçip, kopyadan kopyaya, insandan insana şekillenerek binlerce yıl sonra bize geldi. Ve islam yaş olarak da aralarında en yeni olanı.

    Platonun kitaplarında geçen sokrates'in ana fikri nedir bilir misin?

    Ana fikri bu dünyada dosdoğru yaşamak, kimseye haksızlık yapmamak, kimseyi kandırmamak, bunları tek tanrı için yapmak ve öldükten sonra hesap gününde tanrının karşısına suçsuz çıkıp ebedi yaşamda kurtuluşa ermek. Birçok yerde tanrılar derken bir çok yerde de tek tanrı der. Tek tanrı hakkı için diye söze başlar. isimleri hiç görmeden sokratesi okusaydın islam evliyası sanar ona da sallardın.

    Yani dostum okusaydın bilirdin...
    0 ...
  30. 1095.
  31. Zeusun köpeği neden ağlıyor. Zeus mu öldü yoksa?
    1 ...
  32. 1094.
  33. Öncelikle beni pislikleştiren mesele cahil demen değil ki. Zerre tanımadığın insanlar hakkında genelleme yapman. Bunu anca az gelişmiş ortadoğulu bir mal yapar.

    Sonracığıma benim anlam bilip bilmediğim konusunda da hala işkembeden sallamaya devam ediyorsun. Çünkü beni tanımıyorsun.

    Ve şunu da bir türlü anlayamıyorsun. Bir kitlenin toptan cahil olması yada toptan bilgili olması mümkün değil. Ama sen beyinsizce bunun mümkün olduğunu iddia ettin. Oysa asgari zeka seviyesine sahip biri tüm insanların hatta aynı aileden bireylerin bile birbirinden bambaşka kişiler olduğunu bilirdi. Dolayısıyla peygamberimizi seven cahil insanlar olabileceği gibi seni cebinden çıkaracak insanlar da olabilir.

    Neyse diğer konuya dönecek olursak bilgileri aldığın muhtemel ateist siteleri bile düzgün okuyamamışsın sanıyorum çünkü hz ibrahim ve firavun konularının kaynağı Tevrattır. Hani okuduğun yerleri bari düzgün oku rezil olma.

    Ayrıca kronoloji kronoloji deyip durmuşsun ama birşeyi algılayamıyorsun sanırım.

    Öncelikle tarih, eğer ortada kesin belge yoksa muhtemel yorumlardan ibarettir ve hz musa döneminden kalma zerre belge yoktur. Onun döneminden dini belge olarak kalan en eski, eski ahit kalıntısı onun yaşadığı muhtemel dönemden neredeyse 1000 küsür yıl sonrasına aittir.

    Ve hz musanın muhtemel yaşadığı dönem dedim çünkü ne zaman yaşadığı tartışmalıdır.

    Ve en nihayetinde eski ahiti hz musa da yazmamıştır. Bir çok peygamberin bölümleri vardır. Kimi ondan önce kimi ondan sonra.

    Ve üstüne üstlük kuranda Allah vahyini aralıksız olarak tüm toplumlara bildirdiğini söylemektedir ve bir bakıyoruz ki dünyada birbirinden alakasız coğrafyalardaki dinler birbiri ile benzer özellikler gösteriyor. Hesap verme, ibadet, kurban, cennet cehennem, ruh, oruç, bayram, yıkayarak temizlik, günah, sevap...

    Talak suresinde ise adet görmeyen kadınlar ile ilgili yaptığın çarpıtma ile ilgili gerekli aşağılamayı önceki entrymde yaptım sanıyorum. Önünde Google var aç bak aylarca adet görmeyen yada hiç adet görmeyen yetişkin kadın var mı yok mu...

    Hani 25 yıl teheccüd namazı kıldın ya, ulan hiç mi düşünmedin...
    3 ...
  34. 1093.
  35. Doğruyla yanlışı ayırd edemeyen adamın kıldığı namaz da üzerinde ancak bu kadar etkili olabilirdi.

    Kıldığın namazdan, namazda söylediğin sözlerden haberin yoksa, namaz kılan bir inançsız isen bu seni anca bir amele yapar.

    Ki 25 yıl gece namazı da kılmışsın bla bla. Nasıl olsa yalancıya birşey yapmıyorlar.

    Hz musa'nın yaşadığı yıllar belli değilken, bir sürü tarihçi farklı şeyler söylerken gerçek olup olmadığı meçhul günümüz Tevratından gevelediğin şeylerin benzerinin bir başka kaynakta olması üzerinde düşünmek yerine "ben cahil değilim bak Tevrat bile biliyorum" reklamı yap.

    Oysa sevenlerine hakaret ettiğin elçinin bildirdiği kuranda Allah senin bu mallığının da cevabını vererek, mesajını hz ademden beri aralıksız olarak tüm topluluklara vahyetmeye devam ettiğini söylüyor. Yani o kıldığını söylediğin namazdan haberin olsaydı Tevrattan geçen kişi ve olayların geçtiği başka kaynakların da Allahın gönderdiği haberler yada yaşanmış olaylar olduğunu anlardın.

    Yada o namazdan haberin olsa, kuranda Allahın evlilik çağını akli olgunluğa ermiş olmak olarak açık şekilde bildirdiği ama yukarıda çarptarak gönderme yaptığın ayette biyolojik olarak yüzbinlerce yetişkin kadının türlü sebepten adetinin geciktiği ve gelmediğini de araştırıp bulurdun.

    He yavrum sen teneke teneke 25 yıl namaz kıldın...
    3 ...
  36. 1092.
  37. 1091.
  38. Gene beyinsizin biri(aynı beyinsiz olabilir) peygamberi eleştirince ümmetin küfür ettiğini yazmış,

    Daha şimdi küfür etmiş biri olarak şunu söylemeliyim:

    Entryni bi oku bakalım eleştiri mi yapmışsın bir insanı seven tanımadığın kişilere cahil etiketi mi yapıştırmışsın.

    Bunun yanında yazdıklarına tekrar bakacak olursak ona olan sevginin sebebinin Allahın elçisi olmasından ileri geldiğinden de habersizsin.

    Kafan o kadar basmıyor ki daha neyin ne olduğunu bile bilmekten çok uzaksın.

    E kusura bakma da böyle bir zeka ve zihniyet diyalog değil küfür hakediyor...
    7 ...
  39. 1090.
  40. Kendisine düşman olanla oçluğu arasında da lineer artış gösteren bir oran var.

    Ne kadar düşman isen o kadar yalancı olma ihtimalin artmış oluyor.

    Ayrıca ona düşman olan sen ve senin gibiler (hepiniz değil) hakiki cahil iken onu sevenlere cahil dersiniz.

    Kim daha cahil bunu nasıl ölçeriz bilmesem de bu tiplerin oç olduğuna Kalıbımı basarım çünkü tanımadığı insanlara etiket vuran olsa olsa bir oç olur.
    9 ...
  41. 1089.
  42. 1088.
  43. Mahşer günü bizlere kol kanat gerekecek kral peygamberimiz.
    Yüce Allah ona diyecek ki :
    + Cennete gir ey muhammed.
    Ama peygamberimiz:
    + valla hi ümmetim olmadan girmem...
    Diyecek ve bizi bekleyecektir.
    (bkz: hadis)
    0 ...
  44. 1087.
  45. Kendisi "nevi şahsına münhasır" bir peygamberdir.
    1 ...
  46. 1086.
  47. peygamber efendimiz şöyle demiş:

    "Kur'an-ı öğrenin, okuyun ve okutun." Hadîs-i Şerîf (Tirmizî, Sevâbu'l-Kur'an, 2)
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük