--spoiler--
Asla ihtilam olmaması. Her nereye gitmek istese, nûrunun oraya kendinden varması. Kimin yanında durursa, boyunun ohdan yüksek görünmesi. Üzerinde devamlı bir bulutun bulunması. Evvâbin, teheccüt ve kuşluk namazlarının kendine vâcip olması. Teyemmün ile namaz kılması. Uyuması ile abdestinin bozulmaması. Doğduğu an secdeye varması. Dünyaya gelmesiyle şeytanın semâya çıkmaması. Mahluklar içinde ilk olarak Muhammed Aleyhisselamın rûhu yaratıldı. Allah'ü Teâlâ O'nun ismini arşa, cennetlere ve yedi kat göklere yazmıştır. Meleklerin Hz. Âdem'e (as) karşı secde etmeleri için emrolunması, HZ Adem'in (a.s) alnında Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselamın nûru bulunduğu içindir. Dünyaya geleceği zaman çok büyük alâmetler görüldü. insanlar ve melekler içinde en çok ilim ve akıl O'na verildi. Bütün varlıklara rahmeti, faydası yayılmıştır. Mü'minlere faydası meydandadır. Başka peygamberlerin zamanındaki kâfirlere dünyada azaplar yapılır yok edilirlerdi. O'na imen etmeyenlere azap edilmedi birgün Cebrail (as)'a "Allah'ü Teâlâ benim âlemlere rahmet olduğumu bildirdi, benim rahmetimden sana da nasip oldu mu?" dedi. Cebrail de Allah'ın büyüklüğü, dehşeti karşısında, sonumun nasıl olacağından hep korku içindeydim. Sana emin olduğumu bildiren âyeti getirince bu müthiş korkudan kurtuldum. Bundan büyük rahmet olur mu?dedi. O'nu sevmek herkese farzdır. Ashâbının hepsini sevmek vaciptir. "Benden sonra ashabıma düşmanlık etmeyiniz. Onları sevmek beni sevmektir. Onlara düşman olmak, bana düşman olmaktır. Onların inciten beni incitmiş olur. Beni incitende Allah'ı incitir. Allah'ü Teâlâ kendini incitene azap yapar" buyurur. Başka peygamberler yapılan iftiralara kendileri cevap vermiştir. Muhammed aleyhisselama yapılan iftiralara ise, Allah'ü Teâlâ cevap vererek, O'nun müdâfasını yapmıştır. Kendisini ismi ile çağırmak, yanında yüksek sesle konuşmak uzaktan kendisine seslenmek, yolda önüne geçmek haram edilmiştir. O'nun ismini taşıyan mü'minler cehenneme girmiyecektir. Kıyâmet günü kabirden ilk önce Rasûllah kalkacaktır. Üzerinde cennet elbisesi bulunacaktır. Rasûlullah (s.a.v) ilmi, irfanı, fehmi, akıl, zekâsı, cömertliği, tevâzûu, şefkati, sabrı, gayreti, hamiyyeti, sadâkati, emâneti, şecaati, fetaneti, veri'ı, iffeti, keremi, insafı, hayâsı, zühdü ve takvâsı diğer peygaberlerden çoktu. Dostundan ve düşmanından gördüğ zararları ve eziyetleri affederdi. Uhud gazasında kafirler yanağını kanatıp, dişlerini kırdıkları zaman bunu yapanlar için "Yâ Rabbi! bunları affet cahilliklerini bağışla" diye duâ etmiştir. Her çağırına "efendim" diye cevap verirdi. Kimsenin yanında ayağını uzatmazdı. Diz çöküp oturuyordu. Kendini kimseden üstün tutmazdı. Bir yolculukta yemek için koyun kababı yapılacaktı, biri kesti, biri derisini yüzdü. diğeride pişirdi Peygamberimiz (s.a.v) Efendimiz de odun topladı. Her zaman hizmetinde bulunan Enes bin Mâlik (ra) diyor ki, Rasûlullaha on sene hizmet ettim. O'nun bana yaptığı hizmet, benim O'na yaptığımdan çok idi. Bana incindiğini, sert söylediğini hiç görmedim. Yolda karşılaştığı müslümana önce kendisi selam verirdi. Misâfirlerine, ashâbına hizmet eder, "Bir toplumun en üstünü, hizmet edenidir" buyururdu. Hastaları ziyarıt eder, cenâzelerde bulunurdu. Gönül almak için kâfirlerin ve münâfıkların hastalarını da ziyâret ederdi. Kahkaha ile güldüğü hiç görülmedi. Sessizce tebessüm ederdi. Bâzen gülerken mübarek ön dişleri görünürdü. Hep düşünceli, üzüntülügörünür, az söylerdi. Lüzumsuz ve faydasız birşey söylemezdi. Konuştuğu kimsenin yüzüne bakmaya utanırdı. Bekçileri, kapıcıları yoktu. Herkes kolayca yanına gelip derdini söyleyebilirdi. "içinizde Allah'ü Teâlâyı ençok anlıyan ve O'ndan ençok benim" derdi. "Benim ğördüğümü görseydiniz az güler çok ağlardınız" derdi. Çok cömertti. Kendisinden birşey istenince, hemen verirdi, yok ise yok demez sükut ederdi. Peygamberimiz (s.a.v) Efendimizin çok güzel kokusu vardı. Kokusundan dolayı O'nun geçtiği sokaklar ve mübarek elini değdiği yer akşama kadar çok güzel komardı. Terlediği zaman hanımları, bu teri alır daha güzel kokardı. Terlediği zaman hanımları, bu teri alır daha güzel koksun diye evde bulunan kokuların içine katarlardı. Doğduğu gecede Mekke'yi bütünüyle misk ve anber kokusu kaplamışdı. Doğduğu gece kisrânın sarayı yıkıldı, mecûsÎlerin (ateşe tapanların) bin yıldır yanan ateşi söndü, lat ve uzza dâhil bütün putlar kırıldı ve o gece iblis hapsedildi. Dedesi Abdul Muttalip, annesi Âmine'ye doğduğu geceyi şöyle anlatır: "Kabe-i Mükerreme'nin içinde idim, şöyle gördüm: Kâbe-i Mükerremenin duvarları sevincinden titredi, birbirine seslenip şöyle dediler, beni necis olan putlardan temizleyecek âlicenap Peygamber teşrif etti. işte o zaman anladım ki, sen doğurdun." Doğumunda yanında bulunan Safiye b. Abdulmuttalip gördüklerini şöyle anlatır; doğduğu anda secde etti, mubarek başını kaldırıp anlaşılır bir dille şehadet getirdi "Şehadet ederim ki, Allah'dan başka ilah yoktur, ben Allah'ın resûlüyüm" büyük bir nûr zâhir oldu. Sünneti yapılmış ve göbeği kesilmiş olduğunu gördüm. "O'nu yıkamak istediğim zaman: "Ey Safiye zahmet etme biz O'nu yıkadık" diye bir ses işittim. O'nu bir şeye sarmak için elime aldığımda arkasında bir mühür gördüm, üzerinde "Lâ ilâhe illallah Muhammedün Rasûlullah" yazıyordu. Doğduğunda secde ettiği anda 'ümmetim, ümmetim" diyordu. Allah'ü Teâlâ semâları ve yerleri yaratmadan evvel, peygamberimiz (s.a.v) Efendimizin mübarek ruhaniyetini yarattı ve O'na "MUHAMMED" ismini verdi. O mubarek ismi, zatına has Celâl ismi ile birlikte şöyle yazdı. Lâ ilâhe illallah Muhammedün Rasûllullah. (Allah'dan başka ilah yoktur, Muhammed Allah'ın Rasûlüdür.) Cenneti yarattıktan sonra tûba ağacının yapraklarına, cennetin bütün köşk ve saraylarının üzerine "Lâ ilâhe illallah Muhammedün Rasûlullah" yazdırdı. Allah'ü Teâlâ bu ismi üzerine Hz. Âdem'in (as) tevbesini kabul buyurdu. Hz. Âdem (as) tevbesini yaparken, Yâ Rabbi Muhammed (s.a.v) hürmetine deyince. Allah'ü Teâlâ sordu. - "Sen Muhammed'i nerden biliyorsun? Hz. Âdem (as) şöyle anlattı. Sen yüce zatında beni topraktan yarattı, sonra bana can ve din. işte o zaman gözümü açıp bakınca gördüm ki, bütün semâların ve yüce arşın üzerinde Lâ ilâhe illallah Muhammedün Rasulullah yazılmış. O'nun ismi senin isminle beraber gelmiş. Muhammed (s.a.v)'in, kulların en makbulu olduğunu bildim. Sebebi ismi zâtın ile beraber. - Öyledir. O, cümleden muazzez ve muhteremdir. O, senin evladın arasıdadır. Cümle enbiyadan sonra âhir zamanda dünyayagelecektir. O Muhammed olmasaydı, seni, tüm gökleri, arşı ve cenneti yaratmazdım. Cümle mahluk O'nun hürmetine yaratılmıştır. Bütün nebîler ve resuller O'nun geleceğini haber vermişlerdir. Peygamberimiz (s.a.v) Efendimizin annesi Âmine hatun hâmile iken rüyasında kendisine şöyle denmiştir. "Cümle mahlukatın ulusuna hamilesin, doğumunu yaptıktan sonra adını Muhammed (s.a.v) koy." Allah'ü Teâlâ tarafından kainatın yaratılmasından önce ismi yazılmaya başlanan Peygamberimiz (s.a.v) Efendimizin çok senâ edilen, övgüye, ve medhe layık olan üstün zat anlamına gelen "Muhammed" (s.a.v)'in geçmişte olduğu gibi yakın geçmişte ve günümüzde de yine Allah'ü Teâlâ tarafından ismi celilesi ile beraber yazılmıştır. Bunlar, Horasan'da bir erkek çocuğun bir tarafında "Lâ ilâhe illallah" bir taraftında "Muhammedün Rasûlullah", bir gül ve bir ağaç üzerinde birinci satırda "Lâ ilâhe illallah" ikinci satırda "Muhammedün Rasûlullah" diye yazılarak, mânâ aleminde olanlar adeta madde âleminde de tekerrür etmiştir. Yeryüzünde bilinen ismi "Muhammed" (s.a.v) olduğu halde, göklerde bilinen ismi "AHMED'dir". Ahmed ismi daha önce hiç konmamıştır. Kur'an-ı Kerim de (Sâff sûresi 6. âyet) "Bir resûlün müjdecisi olarak anlattı. Benden sonra gelecek, ismi Ahmed olacak diye". Hz. isa(a.s)dan haber verişinden anlaşılmaktadır.
--spoiler--
pak aşk, muhammed'le eşti. tanrı aşk yüzünden ona levlâke (sen olmasaydın) dedi.
hasılı o, aşktan tekti. onun için tanrı, onu peygamberler içinden seçti.
"sen, pak aşka mensup olmasaydın, sende aşk olmasaydı dedi, hiç gökleri var eder miydim?