--spoiler--
Yüzyıllardır insanlar ikiye bölünmüş tartışıyorlar; acaba Hazreti Muhammed Aleyhisselâm okuma-yazma biliyor muydu, yoksa bilmiyor muydu?
Kimi diyor, O okuma-yazma bilmiyordu "Ümmî"ydi!... Kimi de diyor, biliyordu; "Ümmî"nin anlamı başkadır!..
Bir an durun ve hatırlayın o ana ait bilgileri!..
"OKU" hitabı geldiğinde, Hazreti Muhammed aleyhisselamın eline yazılı bir metin verilmiş miydi?
Elbette ki hayır!.. Allah Rasûlü'nün eline verilmiş yazılı bir metin yoktu!..
Peki, yazılı bir metin eline verilmediğine göre, o kişinin okuyup-yazma bilip bilmemesini tartışmanın âlemi var mıdır?..
Bundan sonra dikkatimizi çekmesi gereken önemli ikinci bir nokta daha vardır..
Eline yazılı bir metin verilmediğine göre; "OKU" uyarısıyla Allah Rasûlü Muhammed Aleyhisselâm'ın neyi "OKU"ması istenmişti acaba?..
"Hz. Muhammed neyi OKUDU" isimli kitabımızı yazmamıza sebep olan bu konuyu çok özetle biraz inceleyelim isterseniz..
"OKUMAK" kelime olarak iki anlam taşır.. Birincisi, "bakmaya" dayalı bir biçimde baktığı şeyin ne olduğunu anlamak.. ikincisi, "görmeye" dayalı bir biçimde baktığı şeyi "değerlendirmek"!..
"Bakmak" ayrı şeydir; "görmek" ayrı şeydir!..
Herkes "bakar", ama bazıları "görür"!.. "Basar", bakar; "basiret" görür!.. Yani "görmek"ten murad gördüğünün anlamını çözüp onu değerlendirmektir..
Bir şeyi dinleyebilirsiniz, ama o dinlediğiniz şeyi anlayıp değerlendirebilmek güçlü bir akıl, mantık ve muhakeme kuvveti ister.. Bunun gibi, baktığını görmek de ayrı bir özelliktir!.
işte "okumak" da bir anlamıyla baktığın yazılı metini deşifre etmek, çözmek anlamına geldiği gibi; bir diğer anlamıyla da baktığını görmek; güçlü bir mantık, muhakeme ile ondan yeni anlamlar çıkartmak suretiyle o şeyi değerlendirmek anlamını taşır..
Konumuz yazılı bir metni "okumak" olmadığına göre; Hazreti Muhammed'e yapılan "OKU" hitabının anlamını acaba nasıl değerlendireceğiz?.
Konuyu bir misâlle açıklamaya çalışalım.. Maç spikerleri veya spor eleştirmenleri çoklukla teknik direktörleri değerlendirirken şu husus üzerinde dururlar.. "Basiretsiz teknik adam maçı okuyamıyor"!.. Ya da, "maçın birinci devresini çok iyi okudu, buna göre verdiği taktikle takım ikinci devre çok iyi oynadı"!..
Demek ki, "OKUMAK", yazılı bir metni çözmenin ötesinde, bir diğer anlamıyla, seyrettiğimiz şeyin nereden, neden, nasıl gelip, hangi hedefe yönelik akış içinde olduğunu kavramaktır!.
Yani, "OKU" hitabıyla, Allah Rasûlü olarak Hazreti Muhammed Aleyhisselâm'ın, Allah'ın yaratmış olduğu düzeni, SiSTEMi OKUMASI istenmiştir!..
--spoiler--
Ahmed Baki'nin Tasavvuf ve Bilim sayfasından sorunun cevabını gerçekten merak edenlere ve aciz bilgileriyle atıp tutanlara tatmin edici bi cevap olsa gerek...
nasıl ki hz. muhammed(s.a.v)'in içine okuma bilgisi bir anda yerleştirildiyse allah(c.c) tarafından, aynı şekilde kur'an-ı kerimi ezberleme yeteneğide verilmiştir. allah(c.c), kur'an-ı kerim'i hz. muhammed'in kalbine işlettirmiştir, yorumlama yeteneğinide aynı zamanda bahşetmiştir. o, islamiyeti nesillere yayacak olandır zira. sen, ben gibi insanlara neden bu gibi lütuflar rast gelmez sorusunun cevabı ise peygamber efendimiz(s.a.v)'in kişiliğinde ve yaşantısında yatar. aç, oku... ilk emiri dahi uygula.
Yılların tutukluğunu üstünden atan zeki muhammedin bir anda okumaya başlamasıdır. O değil de tüccar,zeki bir adam,ilme değer verin diyen bir adam o yaşa kadar okuma yazma bilmiyor bir anda öğreniyor.Hadi hep birlikte inanalım.
mevzuya ilmi açıdan yaklaşıp yahu bu konunun şu şu sebeplerden dolayı akli olması na - mümkindir diyen birisi olsa gam yemeyeceğim. resmi ideolojinin en daşşak masallarını ağzından sular saçarak dinleyen neferlerin içinde muhammed ya da peygamber geçtiği için bu başlıkta sergilediği tavır sadece devasa bir ossuruktur. kıymeti yoktur.
kierkegaard'ın korku ve titremesini okuyup onlada daşşak geçsenize hadi. "ulan gökten koç mu iner" demekten daha farklı fikirler çıkabiliyor demek ki arada. koçlarım benim, koç daşşaklarım.
tanımlanan yaratıcının sonsuz gücü göz önünde bulundurulduğunda gayet doğal olan bir durum. doğru veya yanlış demiyorum. durumun deterministik kökenine atıfta bulunulacaksa farklı açılımlar çıkabilir ama bu açıdan bakıldığında bir sonuca varılamaz.
evet, kainat Allah'ın varlığına kesin delil olarak gösterilir. kainat hakkında alimler kitab-ı kebir-i kainat ifadesini kullanmışlardır. Allah, bu kainat kitabını mü'minlerin okumalarını istemiştir. Hz. muhammed (s.a.v.) efendimizin okuması de böyle bir okuma olsa gerek.
zaten Kur'an-ı Kerim'in birçok yerinde müslümanlar tefekküre, kainat kitabını okumaya teşvik edilir, mü'minlere "hiç düşünmez misiniz?" uyarısı sık sık yapılır.
olaya bu kadar dar görüşle bakan insanların istese de anlayamayacakları mucize. yormayın boşuna kendinizi, ne kadar uğraşırsanız uğraşın bu mucizeye aklınız ermez.
hatta ticaret kervanının başına geçmek için oks'ye,oss'ye ve kppss sınavlarına girmiştir. ee öyle kolay değil kervanbaşı olmak.
(bkz: eleştiriye bak imana gel)
onun(sav) ümmi(okuma yazma bilmeyen) olması aslında kutsal kitabın bir vahiy olduğuna en önemli delillerden biridir.
zaten o dönemde okuma yazma bilen sayısı, günümüz Türkiye'sindeki üniversite mezunu oranı gibi, oldukça düşük bir düzeydeydi.
diğer yönden, onun(sav) ümmi olması onun islamiyet dinine bir köprü olduğunu gösteren bir durumdur.
ateistlerin iddia ettiği gibi bir bilim insanı, bir filozof değildir; dini kendi akıl ve bilgisi dahilinde kurmuş bir kişi değildir.
kendisine peygamberlik verilmeden önce çobanlık, marangozda çalışma ve kendisine verilen ticaret kervanlarına refakat etme gibi işlerle uğraşmış bir insandır. Yalnızca kendisine bildirileni insanlara bildirmiş peygamberdir, bu nokta bütün peygamberlerde de ortaktır.
hz. muhammed zaten okuma yazmayı biliyordu, kendisi ticaretle uğraşan birisiydi. Kendisi okuma yazmanın yanında matematiktende oldukça iyi anlamaktaydı, cahiliye döneminde edebiyat üst düzeydeydi, böyle bir durumda hz. muhammedin okuma yazma bilmemesi saçma olur.
not. her gelen kötülemiş, bende bıraz daha ayrıntı yazayım dedım. bu kadarda olmaz ki:)
Hz Muhammed ümmi degidi cünkü mekke'nin en seçkın kabilelerinden gelmekteyd,, bunun ötesinde hz Hatice ile evlenirken Hz hatice'nin ön şartı kervenlarının başına gecmesi ve ticari muhasebeden anlıyor olmasıydı. burdan yola cıkarak hz muhammedin okuma yazma bilmemesı tartışılacak bır konudur.
Bunun yanı sıra cahiliye döneminde arap şiiri ve edebıyatı en parlak donemını yaşamıştır. her sene kabenın etrafında şiir ve edebı metın yarışmaları duzenlenırdı. köleler harıc tuccarların tamama yakını okuma yazmabılırdı.
kuranı kerim hz Muhammede yazılı olarak gelmedi, cebrail hz muhammedin kulagına fısıldar veya farklı suretlerle ona vahiyleri bildirirdi. bundan dolayı oratada okunacak bır sey yok... kuranın ılk ayetı olan "oku" hz muhammede okuma yazma bılmedıgıne delil degildir çünkü ilk ayette "oku" emrı arap diliyle dusunursek okuyunuz anlamında gelır, ama biz cevirilerimizde emir kipini kullanırız, yanı aslında indirdiğimiz kitabı (furkanı)okuyun cunku bu allahın sözü mahiyetindedir. yani hz muhammede oku emri geldıgınde ben okuma bılmem dediği rıvayet edılır kı bu rıvayetten ote degıldır..(bazılarınız Kuranın ilk ayeti oku değil diye düşünebilir fakat unutmayın ki elimizdeki kuran surelerin iniş sırasına göre değildir.)
bunların hepsını bı tarafa bırakalım hz Muhammed kişilik olarak ilme egitime önem veren biriydi, peygamberlık donemınde okuma yazma ogrenen koleleri serbest bırakılmasını emrediyordu. Bu denlı egitime onem veren birisi nasıl olurda kırk yasına kadar okuma yazmayı öğrenmez. Bu onun kişiliğiyle çelişen bir durumdur.
son olarak hz Muhammed'in okuma yazma bılmiyor olmasının getirisi nedir ben anlamış degilim. bu konuda ınsanlar neden bu kadar ısrar edıyor, o cahaletın içinde okuma yazmayı biliyor olması dahi onun ne kadar yuce bir insan oldugunun gostergesı değilmidir?
cevabı kişilerin dünya görüşleri doğrultusunda anlam bulan bir olaydır(benzerlerinde olduğu gibi). "oku"; islam'da allah'ın insana ilk mesajıdır. olaydaki "oku"dan kasıt "bilmek"tir. allah insandan ilk olarak bilmesini istemiştir. insanın önce bilmesi gerekmiştir inanması için. hz. muhammed'in bilmemesi üzerine üç kere tekrarlanması, bilmenin şart olduğunu vurgalamak içindir. zira islam'da bilmemek özür kabul edilemez. hz. muhammed'in bir anda okuması(bilmesi) inanan kişi için mucize, inanmayan kişi içinse magazindir.
peygamber hakkında kuran'da geçen "ümmi"lik ifadesi okuma-yazma bilmeme anlamında değildir. kendisinden önce var olan dini öğretiler ve kutsal kitaplar hakkında eğitim görmemiş olmasını kasteder.
yoksa peygamberin okuyup yazdığı kanıtlanmış bir durum.
kur'an-ı kerim'in ilk ayeti olan "oku" ya verilmiş "ümmi nebi"(ben okuma bilmem) cevabı ile okur yazar olmadığı düşünülmüştür. oysa bu kelime kuran'da okuma yazma bilmeyen kişileri tanımlamak için kullanılmamıştır. zaten "oku" emrini alan hz muhammed sonrasında kendisini kütüphanelere atmadığına göre burda kastedilen okuma bizim düşündüğümüz gibi bir okuma değildir. iş bu ki hz muhammed'in ayetleri kitaba çevirme işini kendisinin yapmadığını biliyoruz tarihi kaynaklar sayesinde. hz muhammed'in yaşamı incelendiğinde dinsel konularla fazla ilgilenmediği görülmüştür. bu da bir insanın bir anda "hadi bir tanrı uydurayım. onun peygamberi ben olayım." demeyeceğini kanıtlamaktadır. şüphesiz ki her şey düşünlmüştür sınırsızca sınırlı düşünen insan beynine inat.