kur'an-ı kerim'in ilk ayeti olan "oku" ya verilmiş "ümmi nebi"(ben okuma bilmem) cevabı ile okur yazar olmadığı düşünülmüştür. oysa bu kelime kuran'da okuma yazma bilmeyen kişileri tanımlamak için kullanılmamıştır. zaten "oku" emrini alan hz muhammed sonrasında kendisini kütüphanelere atmadığına göre burda kastedilen okuma bizim düşündüğümüz gibi bir okuma değildir. iş bu ki hz muhammed'in ayetleri kitaba çevirme işini kendisinin yapmadığını biliyoruz tarihi kaynaklar sayesinde. hz muhammed'in yaşamı incelendiğinde dinsel konularla fazla ilgilenmediği görülmüştür. bu da bir insanın bir anda "hadi bir tanrı uydurayım. onun peygamberi ben olayım." demeyeceğini kanıtlamaktadır. şüphesiz ki her şey düşünlmüştür sınırsızca sınırlı düşünen insan beynine inat.
peygamber hakkında kuran'da geçen "ümmi"lik ifadesi okuma-yazma bilmeme anlamında değildir. kendisinden önce var olan dini öğretiler ve kutsal kitaplar hakkında eğitim görmemiş olmasını kasteder.
yoksa peygamberin okuyup yazdığı kanıtlanmış bir durum.
cevabı kişilerin dünya görüşleri doğrultusunda anlam bulan bir olaydır(benzerlerinde olduğu gibi). "oku"; islam'da allah'ın insana ilk mesajıdır. olaydaki "oku"dan kasıt "bilmek"tir. allah insandan ilk olarak bilmesini istemiştir. insanın önce bilmesi gerekmiştir inanması için. hz. muhammed'in bilmemesi üzerine üç kere tekrarlanması, bilmenin şart olduğunu vurgalamak içindir. zira islam'da bilmemek özür kabul edilemez. hz. muhammed'in bir anda okuması(bilmesi) inanan kişi için mucize, inanmayan kişi içinse magazindir.
peygambere cebrail oku derken elindeki bir kağıdı gösterip de oku dememiştir.
Oku!
Şaşkınlık ve korkuyla cevap verir:
Ben okuma bilmem ki! Göremediği bir kuvvet tarafından şiddetle sıkıldığını hisseder. Kaburgalarının çatırtısını duyar, ölecek gibi olur. Ses, tekrarlar:
Oku!" O, yine :
Ben okuma bilmem ki!, der. Ve tekrar aynı şekilde sıkılır. Aynı emir bir kez daha yinelenir:
Oku! O, ise üçüncü kez okuma bilmediğini tekrarlar. Bütün Oku! emirleri ve sıkıp bırakmalar, Hz. Muhammedin vahiy hazırlığının son aşamalarıdır. Çünkü O bir insandır ama vahiy olayında insandan bambaşka bir canlı türü olan melekle doğrudan iletişim kurması gerekmektedir. Bunun için de ya meleğin insanlaşması ya da insanın melekle aynı yaşam boyutuna geçmesi şarttır. Daha sonra vahiy indirilirken melek Cebrailin insanlaştığı ve Hz. Muhammedin yaşam boyutuna geçerek O nunla iletişim kurduğu da görülecektir ama bu ilk olayda ALLAHın dileği, Hz. Muhammedin melekleşmesi şeklindedir. Tekrarlanan oku emirleri ve o sıkıp bırakmalar da işte buna yöneliktir. ilk üç Oku! emrine verdiği Ben okuma bilmem ki! cevabı hala bilincinin yerinde olduğunun yani hala insani yaşam boyutunda bulunduğunun göstergesidir. ilk üç sıkmadan sonra istenilen gerçekleşir ve Hz. Muhammed, deyim yerindeyse tam olarak vahiy moduna geçer. Melek Cebrail üzerinden, ALLAHtan insana doğru kutsal bir iletişim kurulur, vahiy denilen o manevi nehir çağlamaya başlar:
Oku! Yaradan Rabbinin adı ile! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! insana bilmediklerini belleten, kalemle yazmayı öğreten Rabbin en büyük kerem sahibidir. (Alak,96:1-5)
ilk vahiy aynı zamanda hangi anlam ve biçimde olursa olsun her tür okumanın ancak ALLAHın ismiyle, yani O na dayanarak, O nun gösterdiği bakış açısıyla gerçekleşebileceğini, O nun işaret ettiği değerlerden yola çıkmayan bilgi ve bilinç sahibi olma girişimlerinin kişiyi hiçbir yere götürmeyeceğinin habercisi olur.
Ve ilk vahyin Oku! emriyle başlıyor oluşu bu işin Hz. Muhammedin zaman içinde kendi düşünce süreci sonucunda oluşan bir şey olmadığının da göstergesidir. Eğer öyle olsaydı ilk ifade şekli başka bir iradenin komutu şeklinde olmayacaktı.
hz muhammed bir anda okumamıştır. kendisine vahiy gelmeye başladığında o zaten okuma yazmayı bilirdi.
kolesi olan zeyd bile okuma yazmayı bilirken kendisinin ümmi yani okuma yazma bilmez biri olarak tanımlanması abestir.
peygamberin, cebrail'in uyarısı ile bir anda okumasının mümkün olmadığını iddaa edenlerin, aynı zamanda kuran-ı kerim'i o'nun yazmış olduğunu iddaa etmeleri ne büyük bir çelişkidir ?
imam buhari'den alınan bir hadise göre çocuklara okuma yazma öğretilmesini tavsiyede eden peygamberin kendisinin okuma yazma bilmemesi mümkün müdür ? hem de öyle zeki bir adamın 63 yıl boyunca ümmi olarak kalmasını da pek akıl iz'an kabul etmez.
hulasa peygamberin önceleri okuma yazma bilmeyip cebrail'in uyarısı ile bir anda okumaya başlaması, kuran-ı kerim'in hz muhammed tarafından yazılmış olmayıp, tanrı tarafından gönderildiğini kabul ettirmek amacıyla o dönemde uydurulmuş bir hikayedir.
--spoiler--
Yüzyıllardır insanlar ikiye bölünmüş tartışıyorlar; acaba Hazreti Muhammed Aleyhisselâm okuma-yazma biliyor muydu, yoksa bilmiyor muydu?
Kimi diyor, O okuma-yazma bilmiyordu "Ümmî"ydi!... Kimi de diyor, biliyordu; "Ümmî"nin anlamı başkadır!..
Bir an durun ve hatırlayın o ana ait bilgileri!..
"OKU" hitabı geldiğinde, Hazreti Muhammed aleyhisselamın eline yazılı bir metin verilmiş miydi?
Elbette ki hayır!.. Allah Rasûlü'nün eline verilmiş yazılı bir metin yoktu!..
Peki, yazılı bir metin eline verilmediğine göre, o kişinin okuyup-yazma bilip bilmemesini tartışmanın âlemi var mıdır?..
Bundan sonra dikkatimizi çekmesi gereken önemli ikinci bir nokta daha vardır..
Eline yazılı bir metin verilmediğine göre; "OKU" uyarısıyla Allah Rasûlü Muhammed Aleyhisselâm'ın neyi "OKU"ması istenmişti acaba?..
"Hz. Muhammed neyi OKUDU" isimli kitabımızı yazmamıza sebep olan bu konuyu çok özetle biraz inceleyelim isterseniz..
"OKUMAK" kelime olarak iki anlam taşır.. Birincisi, "bakmaya" dayalı bir biçimde baktığı şeyin ne olduğunu anlamak.. ikincisi, "görmeye" dayalı bir biçimde baktığı şeyi "değerlendirmek"!..
"Bakmak" ayrı şeydir; "görmek" ayrı şeydir!..
Herkes "bakar", ama bazıları "görür"!.. "Basar", bakar; "basiret" görür!.. Yani "görmek"ten murad gördüğünün anlamını çözüp onu değerlendirmektir..
Bir şeyi dinleyebilirsiniz, ama o dinlediğiniz şeyi anlayıp değerlendirebilmek güçlü bir akıl, mantık ve muhakeme kuvveti ister.. Bunun gibi, baktığını görmek de ayrı bir özelliktir!.
işte "okumak" da bir anlamıyla baktığın yazılı metini deşifre etmek, çözmek anlamına geldiği gibi; bir diğer anlamıyla da baktığını görmek; güçlü bir mantık, muhakeme ile ondan yeni anlamlar çıkartmak suretiyle o şeyi değerlendirmek anlamını taşır..
Konumuz yazılı bir metni "okumak" olmadığına göre; Hazreti Muhammed'e yapılan "OKU" hitabının anlamını acaba nasıl değerlendireceğiz?.
Konuyu bir misâlle açıklamaya çalışalım.. Maç spikerleri veya spor eleştirmenleri çoklukla teknik direktörleri değerlendirirken şu husus üzerinde dururlar.. "Basiretsiz teknik adam maçı okuyamıyor"!.. Ya da, "maçın birinci devresini çok iyi okudu, buna göre verdiği taktikle takım ikinci devre çok iyi oynadı"!..
Demek ki, "OKUMAK", yazılı bir metni çözmenin ötesinde, bir diğer anlamıyla, seyrettiğimiz şeyin nereden, neden, nasıl gelip, hangi hedefe yönelik akış içinde olduğunu kavramaktır!.
Yani, "OKU" hitabıyla, Allah Rasûlü olarak Hazreti Muhammed Aleyhisselâm'ın, Allah'ın yaratmış olduğu düzeni, SiSTEMi OKUMASI istenmiştir!..
--spoiler--
Ahmed Baki'nin Tasavvuf ve Bilim sayfasından sorunun cevabını gerçekten merak edenlere ve aciz bilgileriyle atıp tutanlara tatmin edici bi cevap olsa gerek...