aktarımlardan anladığım kadarıyla peygamberimiz etin zehirli olduğunu etten yedikten sonra anlamış ancak o zaman da iş işten geçmiş ve zehir vücuda yayılmış. peki et neden yemekten önce haber vermemiş de yedikten sonra haber vermiş? etin amacı peygamberimizi korumak idiyse yemekten önce haber verirdi ki peygamberimiz de etten yemezdi. kur'ân'daki maide 67'de "allah seni insanlardan korur" deniyor ancak bu aktarıma göre allah'ın peygamberi yahudi kadından koruyamadığı gibi bir anlam çıkar. allah'ın kur'ân'ında bir sorun olamayacağına göre, başlığa konu olan aktarımların sorunlu olduğunu düşünüyorum.
nar gibi pişirilmiş koyun etidir. ayrıca koyun hayvanının omuz kısmından yapılmıştır. zira hz muhammed bağırsak bölgesine yakın eti yemez, omuz-antrikot bölgesi etlerini tercih ederdi.
işte alemlerin yüzü suyu hürmetine yaratıldığı peygamberimiz, hayber'de bir gün sofraya oturmuş, yemeğini yemek üzereydi.
yahudi bir kızın zehirlediği hz muhammed'in yiyeceği pişmiş koyun eti, tam yenmek üzereyken dile gelir ve hz muhammed'e;
"ey resulullah, sakın beni yeme, ben zehirliyim" demiştir.
lakin hz muhammed et bunu söylerken ağzına değdirmiş bulunur ve az da olsa zehir vücuduna zerk edilmiştir. hz muhammed'in ölüm sebebinin işte ağzına değdirdiği bu zehirli et olduğu söylenir ve hz muhammed bu sebeple şehid olmuş sayılır.
bu durumu kendisi hadislerinde de belirtmiştir.
--spoiler--
ben hayberde yediğim yemeğin acısını her zaman (ma ezalü ecidu) hissettim. işte şu anda o zehrin tesiriyle içimdeki (şah-bel) damarlarımın koptuğunu görüyorum. (buhari, magazi, 83)
--spoiler--
Hayber fethedilmiş, Peygamberimiz (asm) ashabıyla birlikte istirahata çekilmişti. Savaşla, Resûl-i Ekremi mağlup edemeyen Yahudiler, bu sefer hâince bir tertibin içine girdiler. Onu zehirlemeye karar verdiler. Bu vazifeyi, meşhur Yahudi Sellam bin Mişkem'in karısı zeynep binti harisüzerine aldı. Plân gereği Zeynep, bir dişi keçi kızarttı ve her tarafını tesirli bir zehirle zehirledi. Ayrıca Peygamber Efendimizin (asm), davarın kol ve kürek etini daha çok sevdiğini de sorup öğrendiği için, keçinin oralarına daha da çok zehir serpti.
Dessas Yahudi kadını kızartılmış, kebap edilmiş zehirli keçiyi alıp getirdi ve "Ey Ebû'l-Kasım! Bunu sana hediye ediyorum." diyerek Peygamber Efendimizin (asm) önüne koydu.
Kadın uzaklaşırken, Peygamber Efendimiz (asm) ve orada hazır bulunan sahabîler de ortaya konulan etten yemeye hazırlandılar. Resûl-i Ekrem, etin sevdiği kürek kısmından bir lokma aldı; fakat yutmadan sahabîlere, "Ellerinizi çekiniz! Şu kürek, etin zehirlenmiş olduğunu bana haber veriyor." buyurdu.
Herkes elini çekti. Sadece Bişr bin Bera Hazretleri ağzına aldığı lokmayı yutmuştu. Et öylesine zehirli idi ki Hz. Bişr, oturduğu yerde birden morardı ve ânında şehid oldu.
Peygamberleri öldürmekle iştihar bulan, zehirleme marifetini her milletten çok daha iyi beceren Yahudilerin bu teşebbüsü de sonuçsuz kalınca, Peygamber Efendimiz (asm), bu tertibe âlet olan Zeyneb'i huzuruna çağırdı. Zeynep suçunu itiraf etti. Peygamber Efendimizin, "Bunu neden yaptın?" sorusuna şu cevabı verdi:
"Eğer gerçekten bir peygambersen, sana haber verilecek; dolayısıyla zarar görmeyecektin. Eğer peygamber değil de bir hükümdarsan, kendimizi ve insanları senden kurtarmak için yaptım!"
Bazı rivâyetlerde, hiç kimseden şahsî intikam alma duygusu taşımayan Peygamberimiz (asm), kadını öldürmeyip af etmiştir. Bazı rivâyetlerde ise onu öldürttüğünden bahsedilir. Tahkik ehli demiş ki: Hz. Resûlullah öldürtmemiş, fakat şehid olan Bişr'in varislerine vermiş, onlar kısas olarak öldürmüşlerdir. Buna dayanarak hz. muhammed'in ölüm sebebi olarak gösterilen sıtmanın yanı sıra zehirlenmenin kronik etkileri olduğu da iddia edilmektedir. rasulullah (s.a.v.) kendi hastalığı hakkında şöyle demişti:
"hayber'de yediğim yemeğin acısını hâlâ duyuyorum. şu anda, kalbimin damarının koptuğunu hissediyorum." ( buharî, sahih, kitabu'l-mağazî, bab: 83; darimî, mukaddime, bab: 11; imam ahmed, musned, vl/18. )"
hz. peygamber'in (s.a.) zehirli etten yeyip yemediği hususunda ihtilâf edilmiştir. rivayetlerin büyük çoğunluğu, allah rasûlü'nün (s.a.) o etten yediği, bundan sonra üç yıl yaşadığı ve vefatına sebep olan ağrısı için de şöyle dediği yolundadır: "hayber günü koyundan yediğim lokmanın acısını zaman zaman hissederdim. işte bu anlar o zehirden dolayı kalp damarımın benden kesildiği anlardır."
peygamber efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- da, zehrin tesirinden kurtulmak için, iki omzunun arasından kan aldırdı. (buhârî, cizye, 7; müslim, selâm, 45; ibn-i hişâm, iii, 390; vâkıdî, ii, 678-679; heysemî, vi, 153)
allâh rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- üç sene sonra, vefâtı esnâsında hastalığının bu zehirden olduğunu ifâde etmiştir. (hâkim, iii, 242/4966)
koyun eti yerken artık dikkat edeceğiz. tabi artık ot ile beslenen koyun varsa, neyse bu başka bir konu.
bu hadis'i rivayet eden şahıs, bu durumdan nasıl "sünnet" çıkarılacağını unutmuş olmalı, neyse onu da artık su samuru müslümanları halleder telaş yok.
bunun dışında ben başka bir durumu irdelemek istiyorum, peygamberin koyun'un hangi bölgesini daha çok sevdiğine kadar araştıran bilen ebleh, koyun'u da konuşturmayı başarıyor.
(alemlerin yüzü suyu hürmetine yaratıldığı peygamberimiz)
islam'a, kur'an'a en çok zarar veren kur'an dışında kalanlara inanan, hadis üzerinden din anlayışı geliştiren bu sünepeler, allah'ın; "Ve iyi bilin ki, ben insanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. (zariyat/56)" ayetini görmezden gelip, güya peygambere övgü diziyorlar.