hamileliği için tanrıyı suçlayan kadın ın oğludur,
"yaa aşkım saçmalama çocuk tanrıdan deriz nereden bilecekler"
korkunç olan şey ise bu saçmalığı milyarlara inandırabilmiş olmaları.
isa gerçekten yaşamış da olabilir. Ağzından çıkan ve mektuplara dökülen kelimeleri başkaları uydurmuş da olabilir.
Lakin şu vardır ki; 12 havari inancı sonradan uydurulmuş, antik Mısır'dan gelme bir mittir.
isa'yı Tanrı'nın oglu yapanlar, onu tıpkı horus'a benzetmişler, aynı sıfatları ve nitelemeleri isa'ya yakıştırmışlardır.
Horus Tanrı'nın oğludur. meryem'in doğurması sırasında oldugu gibi horus'un Doğumunda da bir yıldız parlamıştır ve o yıldızı takip edenler, horus'a ulaşmışlardır. Sonradan kendisine 12 havari edinen bu yeni Tanrı, aynı isa'ya yönelik betimlemeler gibi çobandır, ölüleri diriltir ve hastalıkları def eder. Ne ilginçtir ki yine aynı şekilde ölmüştür. isa gibi 3 gün sonra tekrar dirilmiştir.
Olayın özü de budur. Binlerce yıllık anlatılar museviliğe sızmış, oradan da hristiyanlık oluşmuştur.
isa yaşadı mı, yoksa bir efsane miydi bambaşka bir konuya kalsın.
bir bakıma tanrının yasak aşk meyvesi, zira tanrı meryemle nikahlı olmadığına göre, bu karşı çıkılamaz bir gerçek.
nasıl bir duygu acaba, yani hem babası belli değil hem de 'baban tanrı idi' saçmalığına tabii oldu. yazıktır.
"Sizler on alameti görmedikçe hiçbir zaman Kıyamet kopmaz... Biri de isa (as)'ın inmesi..." (Müslim, Kitabü-l Fiten: 39)
"Vallahi Meryem oğlu (Hz. isa Aleyhisselam), …hacc yapmak veya umre yapmak yahut da her ikisini de yapmak için icabet edecektir." (Müslim, Hacc: 216, 1252)
"Kıyamet, on alamet görülmedikçe kopmaz: Duman, Deccal, Dabbetu'l arz, Güneş'in batıdan doğması, isa'nın yeryüzüne inmesi..." (Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, 5. cilt, s. 362)
"Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Meryem oğlu isa'nın adalet sahibi olarak inmesi yakındır..." [Buhari, Kitabü'l-Büyu': 102, Mezalim: 31, Enbiya 49; Müslim, iman: 242 (155); Ebu Davud, Melahim: 14 (4324); Tirmizi, Fiten: 54 (2234)
"isa inecek; emirleri: 'Haydi gel, bize namaz kıldır!' diyecek. Buna karşılık: 'Kiminiz kiminizin emiridir. Bu, Allah'ın bu ümmete bir lütfu keremidir' diyecek." (Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, 5. cilt, s. 380)
"Vallahi muhakkak ve muhakkak Meryem oğlu isa inecek, hem adil bir hakem, adaletli bir hükümdar olarak inecek..." (Sahih-i Müslim bi Şerhin-Nevevi, cilt 2, s.192; Kenzul Ummal, Kitabul-iman, Bab-ı Nüzul-i isa ibn-i Meryem, 14/332)
"imamınız kendinizden olduğu halde, Meryem oğlu sizin içinize indiği zaman sizler nasıl olursunuz?" (Buhari, Enbiya 50, 3265, 3/1272; Müslim, iman: 71,155,1/136; Beyhaki, Esma ve Sıfat: 3265, 2/166)
Hz. isa (as)'ın gelişi konusunda nakledilen hadisler tevatür derecesindedir. Birçok araştırmacı da alimlerimizin görüşlerinin bu yönde olduğunu aktarmaktadır. Tevatürün tanımı Büyük Lügat'ta şöyle yapılmaktadır:
Tevatür: Kuvvetli haber, içinde yalan ihtimali olmayan ve bir cemaate dayanan kuvvetli haber.1
islam alimi Seyyid Şerif Cürcani, tevatür hadis kavramını şöyle açıklamaktadır:
Haber-i mütevatir, ravileri çoklukta o dereceye ulaşan bir haberdir ki, adete göre, o kadar çok rivayetçinin yalan üzerine birleşmeleri imkansız olur. Bu durumda rivayet edilen haber hakkında lafız ve mana tutuyorsa buna, "mütevatir-i lafzi" denir. Eğer hepsinin arasında müşterek manada ittifak olmakla beraber lafızlar (sözler) arasında ihtilaf bulunuyorsa buna, "mütevatir-i manevi" denir.2
Hz. isa (as)'ın gelişinin tevatür derecesinde hadislerle bildirildiğine dair özel olarak bir eser kaleme alan, büyük hadis alimi Şeyh Muhammed Enver el Keşmiri, Et Tasrih bi-ma Tevatera fi Nuzuli'l Mesih isimli çalışmasında, yetmiş beş tane Hadis’e ve yirmi beş tane sahabeye ve sahabeleri görenlere ait esere yer vermiştir.
Hz. isa (as)'ın tekrar geleceğini nakleden alimlerin başında imam-ı Azam Ebu Hanife gelmektedir. Ebu Hanife, Fıkh-ı Ekber adlı eserinin son bölümünde şunları bildirmektedir:
"Deccal'in, Ye'cüc ve Me'cücün çıkması, Güneş'in batıdan doğması, isa (as)'ın gökten inmesi ve diğer kıyamet alametleri, sahih haberlerde varid olduğu vech ile, haktır, olacaktır."3
Hz. isa (as)'ın yeryüzüne tekrar gelişi konusu, kıyametin on büyük alametinden biridir ve birçok islam alimi eserlerinde bu konuyu detaylı olarak ele almışlardır. Bu konudaki izahlar topluca değerlendirildiğinde Hz. isa (as)'ın ikinci gelişi hakkında islam alimleri arasında bir söz birliği olduğu açıkça görülür. Örneğin Es Seffarini, Levami adlı eserinde, islam alimlerinin bu konuda ittifak halinde olduklarını şöyle ifade eder:
"Bütün ümmet, Meryem oğlu isa'nın ineceği hususunda ittifak etmiştir. Şeriat ehlinden hiç kimse bu hususta muhalif olmamıştır."4
Büyük islam alimi Seyyid Alusi de, Ruhu'l Meani tefsirinde, -diğer islam alimlerinin görüşlerinden örnekler vererek- Hz. isa (as)'ın inişi konusunda cemaatin söz birliği yaptığını, bu konuda haberlerin manevi tevatür derecesine ulaşacak kadar meşhur olduğunu, Hz. isa (as)'ın gelişine imanın vacip olduğunu açıklamıştır.5
imam Kevseri de Hz. isa (as)'ın inişi ile ilgili görüşlerini şu şekilde bildirmiştir:
Hz. isa (as)'ın inişiyle ilgili hadis-i şerfilerdeki tevatür, "tevatür-i manevidir." Sahih (sağlam) ve hasen (güzel) hadis-i şerifin her biri, farklı manalara delalet etmekle birlikte hepsi de Hz. isa (as)'ın ineceği hususunda söz birliği içindedirler ki, bu, hadis ilminin kokusunu koklayan bir kimse için inkarı mümkün olmayan bir gerçektir… Mehdi ile Deccal'in çıkacağı ve Hz. isa (as)'ın ineceği hususundaki hadis-i şeriflerin tevatür derecelerine ulaşmış olmaları, hadis ilmi ehlince asla şüphe edilecek bir husus değildir. ilm-i kelam ehlinden (inanç ilmiyle uğraşanlardan) bazısının kıyamet alametleriyle ilgili hadislere inanmanın vacip olduğunu kabul etmeleriyle beraber, bu hadislerden bir kısmının mütevatir olup olmadığı hususundaki şüpheleri ise, hadis ilmiyle ilgili bilgilerinin azlığından kaynaklanmaktadır.
diğer din adamları gibi ''hz'' unvanını hak etmeyen, gezegenin en büyük sorunlarından biri olan din in yayılmasına destek çıkmış ve bu konuda çalışmış kişilerden biri.
elbette yalnız değildi. dünya yönetiminin başladığı ilk yıllar da insanları yönetme kolaylığı adına dinlerin yayılmaya başlamasında çalıştırılan binlerce görevliden biri.
isa bin meryem (a.s.) hak peygamberdir. Allah (c.c.) tarafından göğe yükseltildi. Kıyamete yakın da şama indirilecek. Hayatı mucizelerle dolu bir peygamberin -ki babasız yaratıldı- semaya yükseltilebileceğine inanmamak da, tıpkı peygamber efendimiz hz muhammedin (sas) miracına inanmamak gibi dir.
"... ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur..."
Nisa Suresi'nin 156-158. ayetlerinin arkasından Allah, 159. ayette şöyle buyurmaktadır:
"Andolsun, Kitap Ehlinden, ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o da onların aleyhine şahit olacaktır." (Nisa, 4/159)
Yukarıdaki ayette yer alan "ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur" ifadesi oldukça dikkat çekicidir. Bu cümlenin Arapça karşılığı şu şekildedir: "... ve in min ehlil kitâbi illa leyü'minenne bihi kable mevtihi"
Burada bazı tefsirciler "o" zamirinin Hz. isa (as) yerine Kur'an'a baktığını düşünmüşler ve ayete Kitap Ehlinin ölmeden Kur'an'a iman edeceği şeklinde bir yorumda bulunmuşlardır. Oysa bu ayet öncesindeki iki ayette de "o" zamiri tartışmasız bir biçimde Hz. isa (as) için kullanılmıştır:
Nisa Suresi, 157. ayet:
"Ve: "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih isa'yı gerçekten öldürdük." demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler."
Nisa Suresi, 158. ayet:
"Hayır; Allah onu Kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir."
Bu ayetlerin hemen arkasından gelen ayette kullanılan "o" zamirinin Hz. isa (as)'dan başka bir varlığı kastettiğinin hiçbir delili yoktur.
Nisa Suresi, 159. ayet:
"Andolsun, Kitap Ehlinden, ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o da onların aleyhine şahit olacaktır."
Diğer taraftan ayetin ikinci cümlesinde yer alan "Kıyamet günü, o da onların aleyhine şahit olacaktır" ifadesi de oldukça önemlidir. Kur'an'da kıyamet günü insanın dilinin, ellerinin ve ayaklarının (Nur Suresi, 24, Yasin Suresi, 65), işitme, görme duyularının ve derilerinin (Fussilet Suresi, 20-23) kendi aleyhlerine şahitlik edecekleri bildirilmektedir. Kur'an'ın şahitliği ile ilgili ise hiçbir ayet yoktur. ilk cümlenin -cümle yapısı olarak veya ayetlerin ardarda gelişi açısından herhangi bir delil bulunmamasına rağmen- "Kuran"ı ifade ettiği kabul edilirse, ikinci cümlede yer alan "o" zamirinin de Kur'an'a işaret ettiği iddia edilmiş olur. Oysa Allah Kur'an'da bizlere bu konuyla ilgili herhangi bir bilgi vermemiştir. (En doğrusunu Allah bilir)
geri gelmeyi, gelmemeyi bırakın hristiyan ağırlıklı batı dünyasında dahi acaba gerçekten isa diye biri yaşadı mı diye tartışma konusu olan varlığı şüpheli kişidir.