hz hasan ve hz hüseyin ve cebrail hadisesi

entry1 galeri0
    1.
  1. bir gün cebrâil (a.s.) fahri âlem hazretlerinin huzûrunda bulunuyordu. o zaman henüz küçük olan hasan ve hüseyin ( r.a )'dan biri cebrâil aleyhisselâmı gördü. hemen kardeşinin yanına koşarak: "dıhye ( r.a. ) dedemizin yanında oturuyor, haydi gidelim" dedi. koşup mescide girdiler. cebrâil aleyhisselâmın dizlerine oturdular. ellerini cebrâil aleyhisselâmın koynuna soktular.

    resûlullah ( s.a. ) torunlarının bu hareketini görünce hicâb edip, mani olmak istedi. cebrâil (aleyhisselâm), resûlullahın mahcûb olduğunu görünce dedi ki: "ya resûlallah! niçin sıkılıyorsunuz? fâtıma ( r.a. ) teheccüd namazını kılarken hak teâlâ beni gönderir, bunların beşiklerini sallardım. fâtıma ( r.a. ) rahatça namazını kılardı. çocukların bu hareketini bana karşı edebsizlik saymayın. bazan da bunların anneleri namazdan sonra uyurken, bunlar ağlardı. hak teâlâ yine beni gönderir, anneleri uyanmasın diye beşiklerini sallardım, ağlamazlardı. bunların yanıma gelip, ellerini koynuma sokmalarında bir mahzur yoktur." dedi.

    resûlullah ( s.a. ) "ey kardeşim cebrâil! şimdi bir şey yapmadılar. daha ileri giderler endişesiyle mâni oldum. çünkü, eshâbımdan dıhye ( r.a. ) isminde birisi vardır. çok kerre sefere çıkar. her dönüşünde bunlara hediyye getirir. sizi dıhye ( r.a. ) zannedip, ellerini koynunuza soktular" buyurdu. cebrâil aleyhisselâm:

    "yâ rabbi! beni habîbinin yanında utandırma" diye duâ etti. " oturduğun yerde gözlerini kapa, elini cennete sok, eline ne gelirse al." diye hitap geldi. cebrâil (a.s.) ellerini cennete saldı. bir yeşil salkım üzüm, bir kırmızı nar eline geldi. hazreti hasan üzümü, hazreti hüseyin de narı aldı.

    bunları yerlerken ak sakallı, elinde baston, iki büklüm bir ihtiyar geldi. "ey yavrularım! o üzüm ve nardan bana da verir misiniz? çok açım" dedi. resûlullah'ın ( aleyhisselâm ) yüksek yaratılışlı torunları vermek istediğinde cebrâil (aleyhisselâm): "Durun vermeyin o meluna ! O şeytandır. cennet nimetleri ona haramdır." diyerek mani oldu.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük