Dünyada ve uhrevi hayatta peygamberimizin yanında olan sadık dostudur. Peygamberlik yokken peygamberimiz, peygamberliğimi nasıl anlatayım diye ağlarken yanına gittiği dostudur. Ilk halifedir. Elini koynuna koyup ona allah'ın rasulü diyen insandır.
Serveri'nin (sav), 'insanlardan (özel) bir dost tutmuş olsaydım, muhakkak ki, Ebu Bekir'i dost tutardım. Sizin kardeşiniz Allah'ın dostudur.' ve 'Sen, benim kevser havuzu ve mağara arkadaşımsın.' gibi hadislerle tebcil buyurduğu, O'nun (sav) yâr-ı vefâdârı, peygamberlerden sonra insanların en faziletlisi, daha dünyada iken cennetle müjdelenenlerin ilki, Cenab-ı Hakk'ın 'Ben ondan razıyım, acaba o da benden razı mı?' hitabının mazharı ve 'Sıddîk' unvanının sahibi, ilk halife Hz. Ebu Bekir (ra) da, muhasebe kahramanlarının en önde gelenlerindendir. O kadar ki, insan olma mesuliyetini müdrik bu büyük muhasebe insanı, bir gün ağaç üzerinde bir kuş görmüş, ona şöyle seslenmiştir: 'Ne mutlu sana ey kuş! Doğrusu senin yerinde olmayı çok isterdim. Ağaca konar, meyvesinden yer, sonra uçarsın; ne hesaba çekilmen söz konusu, ne de cezaya çarptırılman..!
Yine o büyük muhasebe insanı, insan olarak yaratılmaya şükran hisleriyle dopdolu ama sorumluluk duygusuyla da iki büklüm olduğu özel bir durumda şunları söyler: 'Vallahi bu ölçüde sorumlu bir insan değil de yol kenarında develerin gelip kemirdiği, kemirip sindirdiği ağaç yaprakları olmayı.. (isminin manası da deve yavrusunun babasıdır) ya da sahibi tarafından beslenip semirtilen, semizlendiğinde de kesilip eti kızartılan ya da kurutulan, sonra da yenip sindirilen ve ıtrah edilen bir koç olarak yaratılmayı arzu ederdim.' der.
Halifeliği sırasında ömer yanına gelir ve şu kuranı toplayıp bi kitap yapalım der. O da vallahi resulün yapmadığı bi işi yapmam der. O derece müslüman ve akil insandır. Neyseki ömer resulün yapmadığı işi kendi zamanında yapar da kuran bir kitap haline gelir.