hz ali en önde gelen örnek sünni dir

entry1 galeri0
    1.
  1. eğer ki sünni olmaktan kasıt sünnete uyan anlamındaysa, tartışmasız tespittir.

    evet burada sünni lik derken, her hangi bir mezhepsel, ideolojik ya da sosyolojik ayrımdan bahsetmiyoruz.zaten hz. ali yaşıyorken, şii ya da alevi diye bir ayrım da yoktu.

    hz ali dediğimiz de, mesela bir hz ebu bekir, bir hz. ömer, bir hz osman dediğimizde de olacağı gibi, şöyle önce bir durup kendimize gelmek gerekir.

    çünkü, daha çocuk yaştayken, peygamberin daha ilk tebliğinde kayıtsız şartsız iman etmiş birisinden bahsediyoruz, islam tarihinin ikinci müslümanı ve ilk erkek müslümanından bahsediyoruz, peygamberimizin damadından bahsediyoruz, peygamberi korumak için canını defalarca ortaya koymuş birisinden bahsediyoruz, peygamberin dördüncü halifesinden bahsediyoruz, henüz yaşarken allah tarafından cennet ile müjdelenmiş 10 kişiden birisi olan şahıstan bahsediyoruz...

    kendisinin muhteşem özellikleri yazmak ile bitmez ama ben son yazdığımı ele almak istiyorum, evet kendisi daha yaşıyorken cennet ile müjdelenmiş olmasına rağmen tıpkı diğerleri gibi, yaşamının sonuna kadar ibadetten, tövbeden, duadan asla vazgeçmemiş ve artırarak devam etmişti,

    mesela dört halifeyi düşündüğümüzde, hz ebu bekir allah'ın bizzat rıza gösterdiği sadakati ile öne çıkar, hz. ömer tarifsiz adaleti, hz osman sınırsız hoşgörüsü ile belirginleşir, hz. ali ise kusursuz amel'i ile bilinmiştir.

    bilmeyenler için amel: allah'ın buyruklarını pratik hayatta uygulamaktır, yani bu pratiğin canlı hali olan hz. muhammed'in sünnetleridir.

    yani buradan anlaşılıyor ki hz. ali, canlı kur'an olan hz muhammed'in uygulamalarının hep en önemli yansıtıcısı olmuştu, yani sünnet uygulayıcılığının en önemli önderiydi.

    mesela namazını tam peygamberin öğrettiği gibi kılardı, bir namazın miraç olduğunu, o anda allah ve kendisi arasındaki her şeyi çıkaramak gerektiğini, huşu içinde yani günümüz deyimiyle bir nevi trans halinde olmak gerektiğini belki de en mükemmel yaşayanlardan biriydi, hatta öyle ki, katıldığı bir savaşta ayağının kemiğine saplanmış olan bir ok, inanılmaz can acıttığı için kimse tarafından çıkarılamamıştı, kendisi etrafındakilerden, birazdan namaza duracağını ve o zaman oku çıkarmalarını istemiş, sonra namaza başlamış, ve oku hakkaten kendisi sanki hiç birşey hissetmiyormuşcasına çıkarmışlardı. o, namazı sanki narkoza girmişcesine dünyadan koparak kılıyordu, çünkü peygamberinden böyle öğrenmişti.

    iş böyleyken kendisinin vefatından sonra, kendi adı altında bir takım ayrımlara gidilmiş olunması acaba yine bizzat kendisinin yaşadığı bu hayat ile ne kadar örtüşür,

    acaba her daim uğrunda yaşadığı büyük kuzeni, kayınpederi ama her şeyden önemlisi, tek cümlesiyle hidayete erdiği peygamberinin kimselere bırakmadığı her aşamasını bizzat kendisinin yürüttüğü defin işlemini yaparken içinde hissettiği duygularla, birileri gelseler ve kulağına, bir gün bazılarının kendisini o peygamberden ayırmaya kalkacağını, hatta ve hatta bir kısmının daha da sapıtıp, onu peygamberinde üstünde tutacağını fısıldasa idi, ne tepki verirdi, onu allah bilir.
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük