hz ömer nasıl anlatılır bilemiyorum hakkında o kadar çok anlatılacak şey var ki. kısa kısa anlatmaya çalışayım genel bir profil çizilmiş olur.
-peygamberi öldürmeye giderken, kendi kız kardeşininde müslüman olduğunu öğrenip önce onu öldüreyim diye evine gider. o sırada kız kardeşinin kuran okuduğunu görür ve durur dinler. daha sonrada müslüman olur. (kuran-ı kerim onun dilinde okunduğu için bizim gibi sadece arapça bir tınıdan daha ziyaden gerçek anlamınında farkında tabi. bizim türkçe okumamız gibi işte)
duyduğu kuran ayetinin ""Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ı tesbih etmektedir..."" olduğu söylenir.
-peygamberin hayatı boyunca sıklıkla yanında bulunmuştur. korumuş ve gözetmiştir. pek çok savaşa bizzat iştirak etmiştir.
-halife seçilmemiştir. ebubekir kendisinden sonra doğrudan ömeri tayin etmiştir. böylece doğrudan ömer halife olmuştur.
-ömerin halifeliği islam devletinin yükselme dönemidir. adeletinden sıklıkla bahsedilen bir kişi en fazla ne kadar adaletli olunabilir ki diye düşünürdüm hep. ancak bu kadar adeletli olunabilir gerçekten. mısır valisi kendi makamına kapı yaptırdığı için görevinden azledilmiştir. (insanlar senin yanına gelirken kapı açmak zorunda değiller onlarla birlik olman lazım diye düşünmüştür ömer)
-şuraya ve tartışmaya çok açıktır. her kararını etrafındakilerle tartışarak almıştır. bir toplantı esnasında ortamdaki birinin ömeri eleştirmesi üzerine birisi o adamı susturmak istemiştir. bunun üzerine ömer diğer kişiyi susturmuş ve eleştirinin devam etmesini rica etmiştir.
-çocuklarını ve yakınlarını önemli görevlerle yerleştirmemiştir. kendisinden sonra çocuklarından birisinin halife olmasını teklif eden bir adama bunun asla gerçekleşmeyeceğini ifade etmiştir. çocuklarının halifeliğe aday olmalarını engellemiştir.
-ömer, kendisinden sonraki seçilecek halifeninde gene bir şura ile seçilmesini uygun görmüştür. sayısını tam anımsamıyorum ama 5 veya 7 kişilik bir seçici kurul görevlendirmiş. bu kurulun en geç 1 hafta içinde yeni halifeyi seçmesine eğer seçemezlerse kurul üyelerinin hepsinin öldürülmesini emretmiştir.
-müslümanlar bu kurula ömerin çocuklarından birisinin başkanlık etmesini istemişseler de ömer kabul etmemiş. en son olarak çok fazla ısrar sonucu çocuklarından birisini kurul üyesi olarak tayin etmiş ama oy hakkı olmadığını söylemiştir.
-bir gün camide hançer ile bıçaklanmıştır. 3 gün sonra ise ölmüştür.
adaletiyle ün salmış islam halifesi
şimdiki devlet başkanları örnek alsın dedirten muhterem zat
halkı açlık çekerken kendiside açlık çeken zat-ı muhterem
tüm bunların dışında sert mizaçlı kişiliğiyle dikkat çeker, dönemi içersinde (bkz: hz.muhammed) in gazvelerindede aktif rol oynamış korkusuz, cengaver, adaletli kimliğiyle ün yapmış " adalet mülkün temelidir sözüyle" ün yapmış islam peygamberinin övgüsüne mazhar olmuş islam halifesi, devlet başkanı.
ne yaptigini anlayamadigimiz, halki temsilen cikip da halki yok sayan, allah'i ve dinini rant saglamaya kullanan, insanlari birbirine kiskirtan, hemen hemen her partinin her adami bu kadar al birini vur otekine kadar vahim durumdayken nasil bir lider oldugunu gordukce icimizin yandigi halifedir. tabi ki oyle olacakti, omer-ul faruk en guzel yoneten olacakti cunku o peygamberin 'benden sonra peygamber gelecek olsa o omer olurdu' hadis-i serifiyle sereflendirdigi guzel sahabeydi.
fakat ne mumkun ozenmemek hele de su hadiseyi ogrendikten sonra; hz.omer halifeyken bir gun 'ey iman edenler, dinleyin ve itaat edin' diyerek hutbesine baslayinca sahabelerden birisi kalkip ona yani koskoca halifeye, ki peygamberin nice mujdelerine mazhar olmus, diyor ki hatta diyebiliyor ki 'dinlemiyoruz ve itaat etmiyoruz'. o omer ki sabir abidesi, asla nefsine kapilip da hiddetlenmiyor. cunku o omer ki idaresindekilere 'ben bir gun egrilirsem beni nasil dogrultursunuz' diye sorunca aldigi 'vallahi seni kiliclarimizla dogrulturuz' cevabina sevinen omer. sahabeye bu sozu neden ettiginin sebebini soruyor. sahabe diyor ki 'sebebi bu uzerindeki yeni elbisedir. beytulmal'dan sana da bana da esit kumas dusmustu ve benim kumasim bir elbiseye yetmedi ama goruyorum ki sen o kumastan bir elbise diktirmissin. bunun hesabini vermedikce seni dinlemiyoruz ve itaat etmiyoruz'. hz.omer sozu oglu abdullah'a birakiyor ve oglu 'ben kendi hakkimi babama verdim, iki kumasi birlestirince bir elbise diktirebildi' diyor. sahabe ancak bunlari duyduktan sonra 'simdi seni dinliyoruz ve itaat ediyoruz' diye kabulleniyor.
o gunlerden bugunlere cok sey degisti. biliyoruz ki biz nasil olursak idare edenlerimiz de oyle olur. biz omer'in halki gibi olamadikca omer gibi yoneticiler beklemek cahillik biliyoruz fakat rabbim cok ihtiyacimiz var. onun tirnagi olabilecek biri dahi olsa yetecek bize.
bir gün sahabe'nin biri hz. ömer'in çalıştığı yere gelir. ya ömer bir derdim var sana anlatacağım der. hz. ömer sahabeyi durdurur ve gidip bir mum alır. yanan mumu söndürürek öteki mumu yakar. bunun üzerine şaşırıp ne yapıyorsun diye soran sahabeye 1. mum halkın parasıyla vergileriyle alınan mum diğeri ise benim şahsıma ait mum der. böyle adamlardı onlar. şimdi onlarının yaydığı dini kullananlara bak. evet.
Mülk dediği devlettir. Devletin temelinin adaletli olmakla sağlanacağını söylemiştir. Bu da hukuk ile sağlanacaktır. Bugün adaletin temeline dinamit konulan ülkemizde kendisi ve adaleti bir kez daha hatırlanmalıdır.
tebük seferi dönüşünde hz muhammede suikast girişiminde bulunan 15 kişilik grubun içindeki şahıslardan biri. hz osman hz ebubekir ile birlikte karanlıkta hz muhammedin ordusunu fazla sandıklarından geri çekilmişlerdir. yüzleri kapalı olduğundan ya da hz muhammedin tahtını riske atmak istemediğinden -en yakınlarından suikast girişimi aldığı gerçeği yüzünden- ismi halka açıklanmamıştır.
"Haccac'ın kılıcı ne ise, ibn Hazm'ın dili de odur" denen ibn hazm tarafından birçok yazısında -kendisi de inkar etse de- söylenmiş olan suikastin başrol oyuncusu.
"Bir şey söylemediklerine dair Allah'a yemin ediyorlar. Hâlbuki o küfür sözünü söylediler ve Müslüman olduktan sonra kâfir oldular. Ayrıca başaramadıkları şeye (peygamberi öldürmeye) de yeltendiler. Sırf, Allah ve Resulü kendi
lütfü ile onları zengin kıldığı için intikam almaya kalktılar. Eğer tövbe ederlerse kendileri için hayırlı
olur. Şayet yüz çevirirlerse Allah onları dünyada ve ahirette elem dolu bir azaba çarptıracaktır. Artık onlar için yeryüzünde ne bir dost ne de bir yardımcı vardır."
bu ayette kimlerden bahsedildiği "beynin" en ufak parçasının kullanılmasıyla anlaşılacaktır.
ayrıda ibn hazm "muhalla" adlı en ünlü eserinde şunu söylemekten kaçınmıyor:
"Halife Ebubekir, halife Ömer, halife Osman, Talha binUbeydullah ve Sad bin Ebi Vakkas gibi ünlü sahabeler, Tabük'te Hz. Muhammed'i katletmegirişiminde bulunanlardandır." açıklamasını yapıyor ve devamla, "Aslında bu Velit denen kişi helak olanlardandır, islam camiasında hiç kimse ondan hadis almamıştır, yalancı bir insandır. Dolayısıyla onun aktardığı bu hadis asılsızdır." diyor.
*** ayrıca hz. muhammedin sır arkadaşı "huzeyfe bin yeman" kendi hadisinde bahsettiği bir olay ; -- Bir gün Hüzeyfe ile Tebük'te Muhammed'i katletme girişiminde adı
geçenlerden biri arasında şu konuşma geçiyor: Adam, Hüzeyfe'den, "Peki Muhammed'i öldürme
girişiminde bulunan bu insanların sayısı kaçtı?" diye soruyor (Çünkü insanlar biliyordu ki, Hüzeyfe o
olay esnasında Muhammed'le beraberdi ve üstelik Muhammed o kişilerin isim listesini ona teker
teker söylemişti. O yüzden bu işe bulaşanlar zaman zaman onu yoklamak isterdi.). Hüzeyfe buna yanıt
vermek istemiyor; ancak orada bulunanlar kendisine, "Madem ki bu konuda senden bilgi istiyor, ne
olacak sen de cevap ver." deyince, Hüzeyfe şunu söylüyor: "Seni de sayarsak onların toplamı on beş
olur. Allah şahittir, bu on beş kişiden on ikisi Hz. Muhammed'le birlikte Allah rızası için düşmanla
çarpışan seçme sahabilerdi." diyor.
son kısımdaki "allah rızası için düşmanla çarpışan seçme sahabilerdi" kısmına da dikkat et diyorum.
----- öncelikle bu entry benim ve birçok ateistin kaynaklara bağlı olmadan yaşayamacağını anlatmak için atılmıştır. sağlam kaynaklara daha doğrusu somut kaynaklara başvurmayanlar inananların ta kendisidir. hayatında el fatiha ve 3-4 sureden başkasını bilmeyen müslüman evladı burada kalkıp tarihi kişiliklerin masumluklarını savunamaz. daha arapça olan kuranın türkçe 1 kelimesini bile bilmeyen insan bunu yapamaz.
kaynakça: resulullah.org - arif tekin - uludagsozluk.
umarım okumuşsundur "ilmim yok hangi kitapta okudum".
hadi devam, madem ilmim yok:
hz. muhammed yazdığı tevbe 74. ayette bir taşta iki kuş vurmak istemiştir. birinci hz ömerin de içinde bulunduğu bu olaydı. 2. durum ise - muhammedin devesi kaybolur ve bulamaz bunun üstüne halktan biri "büyük ihtimal muhammedin sınıf ayrımından bıkmış olan" şunu der:
"Hani dünyada olup biten her şeyi, geçmişi, geleceği... biliyorum diyen bir Muhammed, nasıl olur da yanı başında devesi kaybolmuş da nerde olduğunu bilemiyor, bu nasıl peygamber?" .
cülas bin süveyd ise: 'Muhammed'de tanrısal boyut varsa eşek olayım' diyor. tabi üstüne gelince zorla söyledim falan deyip geçiştiriyor.
işte tevbe 74 ün diğer amacı da bu dalga geçmelerin önüne geçmeydi. ki sonradan bu isimler yahudi aralarına girerek öldürüldü -ya da öyle süslendi kim bilir-
"hz. muhammed yazdığı tevbe 74. ayette bir taşta iki kuş vurmak istemiştir." * cümlesini kuran şahısların iftiraları, hz. ömer'in müslümanların gönlündeki değerinden hiçbir şey kaybettiremeyecektir.
Efendimiz in ' benden sonra peygamber gelseydi ömer olurdu' iltifatına mahzar olmuş dev kamet. Bugün hakkında yazılan ilk entry yi akıl tutulmasına ve büyük bir şoka uğrayarak okudum. Adam o kadar güzel iftira atmış ki az bilen birinin kafasına şüphe düşmesi normal.
islam'ın ilk yüzyılında roma ve sasani gibi iki büyük devlete ve kültüre boyun eğdirmesi, kendisine karşı kronik ve ''kutsal'' bir nefret kültürünü doğurmuştur. halife ömer'e o kadar iğrenç isnadlar yapılmıştır ki, insan okurken ağzı açık kalıyor.
bu konuya daha geniş bir zamanda daha detaylı bir biçimde değinmeyi düşünüyorum.
ancak peşinen söyleyebilirim ki halife ömer hiç istemediği şekilde roma ve sasani üzerine yürümek zorunda kalmıştır. özellikle sasanilerin üzerine. hatta halid bin velid'in hire yakınlarında sasani sınır boylarını ihlal etmesi üzerine halife hazreti ebu bekir'e halid'i azletmesi için baskı yapmıştır. sonrasında da o dönemin dünyadaki en güçlü zırhlı birliğine sahip sasani ordusu ırak'tan hicaz'a hareket etmeye başladığında ''Keşke onlarla aramızda ateşten bir deniz olsaydı'' demiştir.
çünkü sasaniler fars körfezinden yemen ve umman bölgesine, batı'dan bağdat ve şam önlerine kadar hicaz'ı kuşatmış etkisi altına almış ama hicaz içlerine çorak ve çöl arazisi olduğundan dolayı girmeye tenezzül dahi etmemiştir. roma ile tarihin en büyük savaşlarını yapan engin bir medeniyet ve bedevi arap kültürü karşı karşıya. sasani son dönemlerinde daha ayrıntılı biçimde yazacağım zaman aktaracağım anektodlar sebebi ile karmaşa içinde olmasa idi müslüman arap ordularını toz duman ederdi. dolayısı ile halife ömer bu gerçeği bildiğinden çekiniyordu.
çünkü yine islam öncesinde olduğu gibi habeş krallıklarının ya da sasani şahlarının boyunduruğu altına girme tehlikesi doğmuş, belki de islam yeryüzünden silinmiş olacaktı. siyasi birliğini henüz sağlamış ve ardından peygamber'in ölümü ile afallamış olan hicazlılar elbette bu kadar büyük ordularla karşı karşıya gelmek istemeyecekti. ama macbur kaldı ''ya öl ya da öldür'' mantığı ile dünyanın iki devi olan roma'ya şam'da, sasani'ye bağdat'ta öyle bir çarptı ki islam orduları; buna ne kendileri ne de önceden kendilerine köle ettikleri araplar eliyle hezimet yaşayan sasani ve roma inanamadı. elbetteki tarihsel süreç mitolojik anlatımlardan arındırılarak tarihsel gerçeklikler ışığında ele alınmalıdır ancak islam'ın araplara bir dinamizm kattığı bir ayrı gerçektir.
o kadar ki halid bin velid'in kılıcında '' Korkaklar dünyada rahat yüzü görmesin!'' yazıyordu. ya öleceklerdi ya da öldüreceklerdi ama islam'dan önce olduğu gibi ehli kitap tarafından horlanan aşağılanan bedeviler olmayacaklardı. işte bu can havli ve allah'ın inayeti onlara iki büyük dünya devine diz çöktürmeyi sağladı.
halife ömer'e dönecek olursak hazreti ömer daha çok halk yığınlarında karşılık bulmuş biridir. onu roma ve sasani valileri, şahları elbetteki sevmeyecektir. çünkü adamın sarayını tarumar edip halilarına kadar ''ganimet'' olarak alıyorsun, ordusu darmaduman edip geri çekilmeye zorluyorsun. ama roma'nın ve sasani'nin zulmü altıdan ezilen masum halka gelince....
bilindiği gibi tarihteki en büyük isevi yani hrıstiyan katliamını roma yapmıştır. halk roma'nın sömürüsünden katliamlarıdan bitap düşmüştür. şayet islam orduları kudüs gibi şehirlere girmemiş olsaydı bugün süryanilerin varlığından söz edilemezdi. çünkü bu zavallı insanlar roma'nın kılıçları altında can vereceklerdi. işte islam orduları anlatılageldiği şekli ile raşid halifeler devrinde ''yağmacı talancı'' olarak hareket etmemişlerdir. meşru müdafaa haklarını kullanmışlar ve ardından oradaki ehli kitap olan herkese kur'an'da emredildiği şekli ile ehli kitap muamelesi yapmışlar ve inançlarına saygı göstermişlerdir.
bilirsiniz hazreti ömer'in lakabı faruktur. ancak bu lakabı kendisine müslümanlar değil, süryaniler vermiştir. nasıl mı? anlattığım gibi roma'nın kılıçları ve tahakkümü altında inim inim inleyen kudüs'teki, şam'daki süryani çoğunluğa buralar fethedildikten sonra rahatça ibadetlerini edebilme, ticaret yapabilme hakkı tanınmıştır. isevi şeriatı en saf haliyle yaşayan bu insanlar arasında hz.ömer'in hoşgörülü politikaları kısa zamanda etki etmiş ve ehli kitap olan diğer kavimler nazarında müslüman araplar roma'dan daha evla bir konuma yükselmişlerdir.
islam orduları kudüs'E girdiğinde onların ömer'in ordusu olduğu bilen süryaniler, süryanice kurtarıcı kollayıcı anlamına gelen ''foruk'' lakabını hazreti ömer'e vermişlerdir. tabi ki çoğu unsurda olduğu gibi bunu yine islam toplumu hazıra konarak almış ve kullanagelmiştir. bilindiği şekli ile faruk ayıran ayrıştıran manasına gelmez, arapçadaki karşılığı farik'tir ayıran ayrıştıran manasına gelen, faruk değildir. çünkü arapça'da böyle bir kelime öbeği yoktur hiç olmamıştır. bu kelime de çoğu arapça kelimede olduğu gibi kaynağını süryanice-aramice gramerden almıştır.
bilindiği gibi islam orduları mardin önlerine kadar gelmiştir. midyat'ta tarihin bilinen en eski manastırı vardır mor gabriel olarak bilinir. bu manastır halife ömer döneminde derlenip toplanmış ve hizmete açılması sağlanmıştır. 1600 yıllık bu yapı takdir edersiniz ki o dönemde islam'dan önce de var idi ama roma zulmü dolayısı ile faal değildi. bu manastır'ın bir diğer adı nedir biliyor musunuz? deyr'ul-umur'dur. yani ömer mescidi, manastırı manasına gelir. resmi olarak olmasa da kadim dönemden bu yana hazreti ömer'in olumlu etkisinden dolayı halkın taktığı isimlerden biri de budur. umur ise bilindiği gibi halife omar'ın yani hazreti ömer'in isminin tahrif olmuş halidir. çünkü arapçada ömer diye bir isim yoktur ya ammar, umar ve ya orijinalinde olduğu gibi omar gibi türevleri vardır. bizlerin omar'ı ömerleştirmesi gibi onlar da ''umur''laştırmışlardır.
bugün şam yakınlarında malula denen bir yer vardır insanlar fasih aramice konuşurlar. imkan olsa da o insanlara halife ömer'i sormuş olsanız. diğer halifelerin adını dahi bilmezler ancak halife ömer'i tanılar ve bugün bile rahmetle yad ederler. işte ömer'in adaleti dedikleri bu olsa gerek.
dolayısı ile halife ömer anlatıla geldiği şekli ile gerçekten adil ve hakperest biridir. roma ve sasani zulmü altında yaşayan halklar açısından böyledir. elbetteki şahlar, şehinşahlar roma valileri nazarında böyle olmayacaktır. işte kronik halife ömer nefretinin altında yatan ana sebep tam olarak budur.
bu konu fazlaca tafsilatlı daha sonra değinmeyi düşünmeme rağmen en kısa yoldan yazacaklarım bile gördüğünüz gibi uzuyor. çünkü konunun tek bir penceresi yok. hz ali'ye zulmettiği tebük'te peygamber'e suikast düzenlemeye kalktığı hatta hazreti fatıma'nın evini yaktığı ölümüne sebep olduğu, karnındaki muhsin adlı çocuğun ölümüne sebep olduğu gibi hikayeler anlatılmaktadır. (doğmamış ve cinsiyeti o dönemde bilinemeyecek olan birine muhsin adını vermek? bu hikayeyi uyduranlar fazlaca beceriksiz.)
bakış açınızı her zaman geniş tutun ve olayları neden-sonuç ilişkisine dayanarak irdeleyin. anlatıla gelen tüm bu saçmalıkların altında siyasi mülahazalar yatmaktadır başka da bir şey değil. ali ile ömer'i daha doğrusu ali ile tüm halifeleri karşı karşıya getiren ve bu yolla müslüman toplumunu içeriden parçalanmayı sağlayacak, halkları kışkırtacak, müslüman arasında nefret ve kini, ayrışmayı gerçekleştirecek bu tip kurguların altında tek bir sebep vardır; siyasi güç devşirmek halkları din mefhumu ile istenilen fikir etrafında kanalize etmek... şimdi dilediğiniz kadar teferruata boğulabilirsiniz. bu konuya daha etraflıca değineceğim daha sonra.
ayrıca arif tekin'e gelince; muhammed'e sövüp ali şiası gibi davranacak kadar çelişik biridir kendisi ve kaynakları tahrif etmekten, orada yazılmayan cümlelere takla attırarak öyleymiş gibi gösteren biriydi kendisi. itibar etmeyiniz, açıp verdiği kaynakları kendiniz okuyunuz ve ardından kendisinin yazdıklarını çöpe atınız. nasıl bir cehalet nasıl bir çelişkidir bu allah akıl fikir versin.
halife ömer en nihayetinde bir kuldu hataları mutlak surette vardır ama anlatılageldiği şekli ile olduğu büyük bir çelişkidir.
ömer'in ali'ye zulmettiğini düşünen birisi önce şu soruyu sormalı kendisine, hz ali genelde kahraman, güçlü kuvvetli kudretli olarak anlatılagelir her zaman. doğrudur, islam'ın en önemli savaşlarında yararlılık göstermiştir, hatta hayber'deki kapıyı tek başına taşıdığı falan söylenir tabi buna inanmak çok zor. sizlere anlatılan hz ali portresi tam olarak nedir? elindeki kral arthur'un excalibur'u misali zülfikar adlı bir kılıç olan, uçan kaçan kafa kesen kahraman yiğit bir ali; öte yandan karısını öldürdüğü iddia edilen ömer'in zulmüne tahakkümüne boyun eğen pısırık bir ali... sizce hangisi? bu büyük bir çelişki değil mi?
ebu bekir, ömer, ali; bariz hataları olsa da hatta ve hatta osman... hepsi allah'ın birer kulları idiler hataları mutlak surette vardır ve olmuştur da. ancak bu kişiler birbirlerine bırakın düşman olmayı, peygamber'den sonra tüm işlerde islam toplumun direği konumuna gelmişlerdir. değil ki birbirleri ile savaş halinde olsunlar.
konuya daha sonra farklı açılardan bakıp öyle ele alacağız.
Şii inanışa göre hz. Ali'nin evini basmış, tartışmış ve sonunda hz. Ali'nin evini yakmıştır. Hz. Fatıma çocuğunu ömer yüzünden düşürmüştür ve bu yüzden tabiri caizse nefret edilir. Hatta iran şii'leri işleri ters gittiklerinde ''hay lanet olsun ömer'e'' der.
Sünni inanca göre ise aralarında hz. Ali ile anlaşmazlık vardır ama ev yakma ve hz fatima olayları kabul edilmez. adaletin sembolüdür ve çok sevilir. Çocuklara sıkça ömer ismi konulur.