kocasına mutlu bir haber verir anne adayı çocuğumuz olacak diye. herjes mutlu olur sevinir babanın içi içine sığmaz anne desen şimdiden patik örer yavrusuna. aylar sonra annebin karnı davul gibi olur, anne yavrusunun sevgiyle gelmesini bekler. dokuz ay şikayet etmeden umutla bekler ve doğum anı inanılmaz acılar eşliğinde gelir anne çok acı çekmiştir lakin çocuğunu eline verdikleri anda ne acıdan eser kalmıştır ne de çektiği yorgunluktan. daha el kadar olan bebek ne yürüyebiliyor ne bi ihtiyacını karşılayabiliyordur. bazıları için mecburdu eğer beni doğurmuşsa büyütecekti de dediği olayı, anne tam aksine mecbur olmadığı halde yapmayabilir bir karakolun bir caminin önüne bırakmak suretiyle bu yükten kurtulur hayatına devam ederdi.( tıpkı huzurevine bırakılan anne gibi ) ama öyle değil işte anne bu hiç öyle bir şey aklına gelir mi ? kakasını temizler, yemeğini yedirir, başına bir şey gelince kalbi durur, çocuk yürüyemez, elleri tutmaz bir ihtiyacını karşılayamaz ama anne asla bıktım bu hayattan demez. özene bözene büyütür yavrusunu. birgün gelir yavru büyüyüp serpilir anne elden ayaktan düşer, yavru annesinin bu durumunu kendisine gönderilen bir bela olarak görür. annesinin yıllarca onu büyütmek için aynı şeyleri yaşadığını bilmeden bir bela olarak görür ve en kolay yolunun onu canını verecek derecede seven annesini huzurevi denilen yere parası neyse veririz diyerek başından atmakla bulur. artık yavrumuz mutludur ve huzurlu bir şekilde hayatına devam edebilir. çünkü artık onu yük görmeyip büyüten koca yük yoktur.
anne çok değil iki ya da üç yıl sonra bir huzurevinin muhteşem odasında çocuğunun hasretiyle yanarak, torunlarının özlemini çekerek yalnız başına nefesini verir elinde güzel yavrusunun bebeklikten kalma bir resmi buruşmuş gözlerinden akan son bir yaş. ve mutlu son yavru için. ben senin yerinde olucam birgün küçük yavru, annem hastalınacak yatağa düşecek bana muhtaç olucak ben onunla ne kadar ilgilensem de ne kadar ihtiyaçlarıni karşılasam da ona olan borcumu ödeyemeyeceğim ama annem bu dünyadan giderken ellerinde resmim değil ellerim olacak ve bana son kez çocukluğumda gülümsediği gibi gülümseyecek, işte o zaman hayatıma huzurlu şekilde yaşamaya devam edeceğim, vicdan azabı yaşamadan.
muhtemelen üzgün ve kederli annedir. hayattaki zorluklara çocuğu için başkaldırmış olmasına rağmen evlat bunu yapıyorsa gerçekten hayırsızlık denir bu duruma.
Hiç sanmasın ki insan huzuru iki oda bir ekmekte bulsun. Yaşlılık bebeklikle eş degerdir. Huylar cocuklasir, beden elden ayaktan duser. istedigi tek sey cocuklarinin yaninda olmak onlardan destek almaktir. Tipki cocugun annesine babasina muhtac oldugu gibi...
hiç kimsenin bu tip olaylar üstüne büyük konuşmaması lazım . şartlar öyle bir değişir ki , siz gönderirsiniz annenizi huzurevine . belki de siz yaşlandığınızda kendinizi huzurevinde bulursunuz . büyük konuşmamak , böyle konuları değerlendirmekten kaçınmak lazım .
üzücüdür gerçekten. 9 ay karnında taşıdığın, yemeyip yedirdiğin, o uyusun diye uykusuz kaldığın, yıllarca bir yerlere gelmesi için çabaladığın evladın tutuyor seni huzurevine gönderiyor.
gerçekten çok üzücü.
o yüzden bayramlarda huzurevlerini de ziyaret edin.
doğururken kemiklerini birbirinden ayıran sancıyı çekmemiş olma cahiliğine verip susan anne. geceleri onun uğruna uykusuz geçiren hiç iğrenmeden kusmuklarını ve kakasını temizleyen fedakar kadının hiç bir zaman bunları başa kakmamasının sonucu. aylarca sancılı bir şekilde karında taşınan yük ve herşeye rağmen yüzünde gülücükler açan güzel kadına yapılan büyük terbiyesizlik. sabırla ağlamalarınıza, mızmızlanmalarınıza, sorularınıza, isteklerinize ve pasaklılığınıza katlanan nasırlı ellere sahip güzel kadına sabırsızca yapılan bir muamele. o benim için göz yaşları hala sen üzülme diye deri altından akan kadın.
yine de evladından bahsederken gözleri dolan, geceleri yaşadıklarını hatırlayıp özlem duyan ve her bayram erken uyanıp 'ya çocuğum ziyaretime gelirse' düşüncesiyle pencereye yakın oturup yolunuzu gözleyen annedir.
huzurevinde evlatlarına nefret duyan ve bunu paylaşan bireylere bakıp üzülür ve hala kendi çocuğunun öyle olmadığını düşünür. ''onların çocukları onları başından atmış, bakmak istememiş ama benim evladım öyle değil, vardır bir bildiği'' diyerek toz kondurmamaya devam eder. çünkü bir insanın en güzel hali anne gözündeki halidir.