yıllar önce ibb'nin yakacıktaki sanatçı huzur evine gitmiştik arkadaşlarla. bayağı ünlü isimle bayramlaşmıştık. (tunca yönder, ethem göreç, meral küçükerol, mehtap anıl, atilla pekdemir vs.) tunca yönder üvey baba'yı yeniden çekeceğini söylüyordu. sonra öğrendim ki rahmetli olmuş allah rahmet etsin.
Bayram sabahı, anılarını ve enteresan bilgilerini öğrenip istifade etme ve bayramlarını tebrik maksadıyla gittiğim yer. Kalabalıktı tabii, Gözlemlediğim kadarıyla vicdanını rahatlatma amacıyla gidenler çok.
aklı yerinde olan yaşlılar için paralı huzurevi nezih bir ortamdır.
Anneannem 86 yaşında ve aklı başında değil. Zihinsel gerilemesi 75 yaşında başladı ve giderek artarak devam etti. Artık babamı bile tanımıyor, söylenen şeyleri anlamıyor, en kötüsü sürekli altına yapıyor, hijyeni sıfır, geceyi gündüzü bilmiyor, gece kalkıp geziniyor, duran eşyaları karıştırıyor. Anneannemi de paralı huzurevine göndermeyi düşünüyoruz ama burada yaptığı abuk sabuk şeyleri orada da yapacağından çalışanları ve bakıcıları çileden çıkarır, döverler diye endişe ediyoruz.
Günümüzde emekli profesörler bile eve yemek ve temizlik için yardımcı çağırmak yerine paralı huzurevine yerleşip yaşıtı olan arkadaşlar edinerek daha mutlu oluyorlar.
Duygusal insanlarin içerleyebilecegi kurumdur. Ev de guzel şartlarda yaşayabildiği halde buralarda kalmak zorundaysa üzülür. Yasli insanlar çocuk gibi olur , ilgi sevgi ister. Bir tatlı söz, sohbet ister. Günümüzde insanlar çok yogun yaşıyor bu yogunlukta bir de yaşlılar la ilgilenmeye vakit bulamıyorlar. Herkes evladının yaninda son nefesini vermek ister, hicbir lüks mekan bu huzuru veremez , fakat hayat böyle acimasiz. Sen gecelerce uyumayıp bir evladi büyütür bakarsin , o bir kac ay senin yükünü tasiyamaz. Allah kimseyi kimseye muhtaç etmesin.
haa bak ekliyim.
evde yemek yapma temizlik işleriyle uğraşması zor gelen karı koca yaşları da uygun olduğu için gidip huzurevine yerleşti.
yakınımın yakını.
altlarında arabaları da var. gezip gezip geliyorlarmış.
yemek hazır. her yer tertemiz.
olaya böyle bakmak lazım.
ama bizdeki imajı maalesef kötü.
yaşlılar için şahane bir ortam.
valla bak.
bir öğrenci yurdu düşün. içinde doktorundan, sosyal faaliyetlerine kadar her türlü ihtiyaç var.
yemek, içme bol.
e şimdi evinde tek başına yaşayan bi yaşlı mı mutlu yoksa bir sürü yaşıtıyla istediği sohbeti yapan yaşlı mı mutlu.
şahsen zamanı gelirse gidip tıpış tıpış yerleşirim.
gocunacak ne var. hiç mi yurtta kalmadık.
ne farkı var ki yurttan.
ha eski herkesin birarada yaşadığı aile düzeni çok süper ama artık mümkün değil.
sabah oluyor evde kimse kalmıyor karı koca işe çocuklar okula gidiyor. kim bakacak yaşlıya.
elbette işin duygusal tarafı var ama onu sorun etmemek lazım çünkü yaşıt arkadaşlar en az akrabalar kadar duygusal ihtiyaçları giderir.
Huzurevine kabulde daha çok kendi ihtiyacını gören yaşlılar kabul ediliyor. Orada hastalanıp yatağa düşme durumunda da bakımı devam ediyor. Bakım evi adı altında özellikle hastalığı kuruma alınmadan önce başlamış insanlar da kabul ediliyor.
Üstteki arkadaşımız belli ki sağlık personeli (yanılıyor olabilirim, kusura bakmasın) oradan biliyor. Ben de kendimden biliyorum.
Ama inanın evinde çocuklarının yanında bile arkadaşın anlattığı şartlarda bakım(!) alan çok fazla yaşlı var. Onun için mekandan ziyade etraflarında vicdanlı ve sabırlı insanların olması gerek, çünkü yatalak birine bakmak öyle karşıdan ahkam kesilecek bir şey değil. Özellikle bu tek kişinin üzerine yıkılmışsa.
Ben yoğun bakımda çalışırken bu anlamda çok fazla vaka görme imkanım vardı. Gayet iyi bakım veren merkezler olduğu gibi, hiç ilgilenmeyen evlatlar da vardı. Anne babasını yara bere içinde getirmiş ondan sonra saçındaki beyaz telin sebebini sorar. Çünkü vicdanı rahat değil.
Velhasıl kelam, Allah kimseyi kimseye muhtaç edip hor görülmesine neden olmasın.
Yaşlı bakım evi diye adlandırılan belli bir yaşın üzerinde insanların yasamını sürdürdügü özel kurumlar.
Yakın zamanda gidip ziyaret etmisligim yada öyle bir niyetim yok. Yalnız calıştıgım birime sürekli civar kurumlardan yaşlılar geliyor. Hani burada bazı pisliklerin yatalak dede diyerek alay konusu ettigi profilde hastalar. Her yerleri yara icinde, yemeden icmeden yattıkları icin bütün vücut kimyası bozulmuş, uyku ilacını aşırı doz vermekten artık ilacların etki etmedigi, yaklaşınca kimisinin dövecegiz sandığı zavallı kimsesiz insanlar. Sordugumuzda cogunun cok zengin evladı oluyor yurt dışında, il dışında. Güzel paralar ödeyip vicdanlarını rahatlatıyorlar ama bilmiyorlarki o insanları belki kücücük odalarda tavana duvara bakarak ölmeye terk ettiklerini. Düsunsenize aklınız kesiyor ama bedeniniz bitik, o yatakta yatıyorsunuz agrı sızı icinde, bir kaşık corbayı size söve söve alel acele iciriyorlar. Saatlerce altınızı temizlemelerini bekliyorsunuz. Kimse sizinle konusmuyor. Cehennem iste yeryüzünde. O kadar üzülüyorumki. Burda yatalak dede bilmem nesi başlıkları acanların agzını burnunu kırasım geliyor.
Dün tontiş bir amcayla girdiğim diyalog çok etkiledi beni. Kendisi yaşam için şöyle diyor; "ben o kadar Gamsızım ki hiçbir şeyden korkmam. Ben o kadar Gamsızım ki oğullarım beni bir başıma bırakıp amerika'ya yerleşti. Çoluk çocuğu hiç takmadım. Ben hayatımı gamsızlığıma borçluyum. "
Önünde sıfat olan herşeyde bir kandırmaca arayan Metin Özdemir'in de dediğini akıllara getirir. (Kardeş payı) ev zaten içinde huzur barındırmalıdır. Tanım: bakıma muhtaç duruma geldiğimde gideceğim yer. Zira hayırlı-hayırsız henüz bir evladım yok.
yaşlılık, hastalık zordur. herkes çekemez. koyu bir sabır ister. yazarken atması tutması da kolaydır. bunların farkındayım ama her şeye rağmen, en az 20 sene kahrını çekmiş insana bunu reva gören, aşırı şerefsizdir.
yaşlılık da bir çeşit bebeklik halini alıyor zamanla. sırf karısını daha rahat sikebilmek ve gece daha rahat uyuyabilmek adına bir huzurevine 2000 tl verip "annemi en iyi şartlarda yaşatıyorum" diyen evladın amına koyim.