ben böyle bakıp durmayacaktım, dili bağlı,
islâmı uyandırmak için haykıracaktım.
gür hisli, gür imanlı beyinler, coşar ancak,
ben zaten uzun boylu düşünmekten uzaktım?
haykır! kime, lâkin? hani sâhipleri yurdun?
ellerdi yatanlar, sağa baktım, sola baktım;
feryâdımı artık boğarak, na'şını, tuttum,
bin parça edip şi'rime gömdüm de bıraktım.
seller gibi vâdîyi enînim saracakken,
hiç çağlamadan, gizli inen yaş gibi aktım.
yoktur elemimden şu sağır kubbede bir iz;
inler "safahât"ımdaki husran bile sessiz!
yokken herşey kötüdür. gelsin diye beklersiniz. yoklugunda hayatınızıdaki bütün kötü şeylere o geldiginde düzelecek diye sabreder güçlü olmaya çalişirsınız. herşeyin düzelmesi için sadece onun gelmesi yeterlidir. hayat işte o zaman muhtesem olur. ve geldiginde bide bakmışsınız ki degişen hiç birşey yok varlıgında da yoklugunda da hayat her halukarda kötü. artık hayatın daha güzel olması gibi bir umudunuz, umut baglayacagınız, bekleyeceginiz birşey kalmamıştır. tanıştırayım: hüsran.