vardır, az da değildir sayıları. anadolu, fen lisesine bi şekilde kapak atıp, sonrasında çalışmayan tiplerdir genelde bunlar. hedefleri boğaziçi'dir,management'dir emek=yemek durumundan, hukuk kazanırlar. puanlar düştü cağnım kazanılır tabii denilen olgu, içinde bulunduğum durum.
tıp fakültesini yatarak kazanan öğrenci'den farklı olarak ezberlemesi gereken nice yazar - eser eşleştirmeleri olduğundan, bolca kitap okurken bir yandan aşık paşa'nın garipname'sine de göz atmış olması gereken, zekası su götürmeyen kişidir. helal olsundur. yatarak girdiği bu okuldan sürünerek çıkmamasını umduğum kişidir.
icra dairelerinin pembe duvar kağıtlarıyla kaplı duvarlarının ve dolaplarının arasında pembe duvar kağıtlarına tebligat atarken görmeyi dilediğimiz tiplerdir.
parayı bastırıp benim zar zor kazandığım ankara hukukun en kaliteli hocalarını alan, dolayısıyla en kaliteli eğitimi veren, bilkent vb özel üniversitelerde hukuk okuyan tipoğlutiptir. tüm lise dönemini aldığı sıfırları nasıl bir yapabileceğini, karnedeki notları nasıl değiştireceğini düşünerek geçirmiş, bu arada sosyal hayatında her türlü barı, diskoyu bilen ve hayatını erkek/kız arkadaşlarla eğlenerek, zevk sefa içinde geçirmiştir!
herhangi bir lise mezunudur. zira ülkede doğru düzgün eşit ağırlıkçı sayısı bir elin parmağını geçmediğinden istendiği takdirde hukuk kazanamaması, hele de bir sayısalcının, imkansız gibidir.
ömrümde edebiyat - coğrafya çalışmışlığım yok. sadece matematik yaparak eşit ağırlıkta türkiye yüz üçüncüsü mü ne olmuştum. (ki puan kesintisiyle ancak on beş yirmi sıra falan geriledim) hani yalan konuşmuş olmayayım tercih yapmadığım için; ama herhalde istediğim hukuk' a giderdim. hadi gs, koç falan olmasın ama artık sıralamada üçüncü hangisi oluyorsa ona kesin giriyordum. şimdi bir de sayısalı düşünelim, fenden yirmi yanlış yapsam, üstüne bir de on beş puanım kesilse acaba nereye gidebilirdim.
eşit ağırlık kolay demiyorum; sadece aklı az buçuk çalışan herkesi sayısala zorladığımız için buraya daha başarısız öğrenciler gidiyor. çok değil, otuz sene sonra bu ülkenin yüksek yargı mensupları, başbakanları, bürokratları hep bunların içinden çıkacak. ha, sözelden hiç bahsetmiyorum, onlar da suyunun suyu zaten.
"yatarak kazanmak" sözünün sözlük anlamı diye bana derler. sınavda coğrafya çıkacağını 8 saat önce öğrendim. sınav başlamadan 15 dakika önce uyandım. pijamalarımla gittim. babamla arabada bir konu üzerine tartışıyorduk onu çözüme ulaştırdım da girdim. girdiğimde insanlar kodlamaya başlamışlardı bile. edebiyat sınavını 15 dakikada bitirip 60 dakika oturup çikolata yedim hatta midemi bozdum. ve sonuç olarak 11 yazar eser eşleştirmesinin 11'ini de salladım 1'i bile mi tutmaz arkadaş! 11 yanlış edebiyat 1 yanlış coğrafyayla ilk 10.000'deydim. o gün bugündür sorguluyorum bu eşit ağırlıkçılar neye çalışmış bir yıl diye. tabi sonuç olarak elektrik mühendisliğini tercih ettim ama kazandım mı kazandım tabi.
o sene ayağım kırıldığı için adam akıllı dershaneye gidemedim.ev de yatarak çalıştım.
aynı pozisyonu kazandıktan sonra denedim şimdi 6. yılımdayım ama bitcek işte bu sene sanırım.
"tam olarak olmasa da gerçekten benimdir." diyebilirim. bir gün denemeye giderken arkadaşım arkadamdan "yata yata ankara hukuka gitcek adam yeaav." demişti. ankara'yı 3 puanla kaçırsam da önemli değildir. ancak ne kadar zeki olunursa olunsun türev integral zeka falan tanımaz diye düşünüyorum mutlaka çalıştık tabi yeri gelince ve yeterince. evet.