hala garip bir şekilde zeki olarak nitelendirilen insanlardır.
bu ülkede zeki insanlar - malesef- sayısal seçer. sayısalda başarılı olamayanlar arasından başarılı olanlar hukuk fakültesine falan giderler.
bunun çok kısmi bir istisnası vardır o da galatasaray hukuk gibi gerçekten kaliteli üniversitelerde okuyanlar.
bu ülkenin asıl kafası çalışan kesimi tıp ve mühendislik-sadece seçkin üniversiteler- okur .(tipik 3. dünya ülkesi alışkanlığıdır)
ama günün sonunda talihi hukuk okuyup bunların içerisinden kafası çalışanlar vurur.
darılmaca gücenmece yok. zira zeki olmak kutsal bir şey değildir. ama allah ın malatya sında hukuk okuyup ta ülkenin genius u olduğunu düşünen bazı tiplerin bu konuyu iyi bir irdelemesi lazımdır.
Burada boş beleş yorum yapanlarin hepsinden iyi bir geleceği olacaktır lakin hukuk fakultesinin bunyede yarattigi stres, her biri 700 sayfa olan kitaplarin final doneminde yalanip yutulmasi durumu soz konusu oldugundan geceleri uyuyamayan, psikolojisi alt ust olan, bilimum psikolojik hastalığını hukuk öğrenirken edinmis olan tiptir.
Lütfen bize fazla yuklenmeyin.
Cidden altindan bkalkilacak bir stres degil.
Hele ki obsesif biri için.
Zaten kaygılıyım.
millet bu bölümü iş imkanı çok ve puanı heba olmasın diye seçiyor. ilk sene çok kasıntı olanları oluyor normalde o kadar öğrenci içinde ne kadar sıradan olduğunu görecek yere egoistleşiyor. eğer kendini 4 yılda geliştiremezse okuduğu bölümün hiçbir anlamı yok. ahmet hakanı tanımayan hukuk okuyanlar gördü bu gözler ne diyeyim. fakat kendini her alanda söz sahibi olacak kadar geliştirirse okuduğu bölümle birlikte ülkenin yarasına merhem olacak bir birey olur. gerçi kendini geliştirmemiş tayfa siyasi alanda torpilliyse bakan felan oluyorlar neyse o konulara hic girmeyim. ben de hukuk okuyorum bu arada oradan biliyorum laf etmeyin sonra. hukuk bölümü çok özel bir bölümdür küçümseyenlere bakmayın. gelebilecek en iyi yerlere de gelebilirsiniz haklı veya haksız her neyse veyahut elinde sadece diğer bölümlere nazaran işsizlik duygusu çok az olur o kadar. hukuk okuyanları yermiş olabilirim fakat burayı kazanamayıp çekemeyenler çok şey etmesin lütfen. bazıları geleceğin hukukçusuna bak nasıl yazıyor felan diyor seviyeye göre yazmak en munasibi.
Genelleme yapmak istemem ama kasıntı olan tiplerdir sanki ban atom parcaliyorlar.
La hayir kazanmak da zor değil su zamanda , bir üstünlüğü de yok ayrıca.
Hayatta tek övünülecek başka yanlari yok galiba her yere yaziyolar ben hukuk okuyorum diye hele birinci siniflar hukuk kitaplariyla resim atmalar falan.
Aciyorum şu halinize.
Bu tip, minumum 4 yıl eşek gibi çalışıp, gençliğini kütüphanelerde ve bin sayfalık kitap sayfaları arasında çürütüp, en baba sınavlardan geçip, büyük ihtimalle hayatı boyunca karşısına çıkmayacak olan detayları ve prosedürleri mal gibi ezberlemek zorunda kalıp, mezun olduğunda eğitim hayatı boyunca öğrendiklerinin %75ini unutup daha sonra ya ortalama kasıp üstüne ALES YDS ve en önemlisi TORPiL kasıp 30 yaşına kadar prof. götü yalayacak veya KPSS'ye çalışıp kurum avukatlığını kovalayacak, potansiyelini ve ömrünü bürokrasinin dar, kasvetli ve tıkalı yollarında heba edecek veya Hakim Savcılık sınavına insanlık dışı çabayla çalışıp 'ÖZEL YAŞANTISINDAN DOLAYI' mülakatta elenmemeyi umacak -ruhun şad olsun Didem Yaylalı- veya Yargıtay - Danıştay sınavlarında üstün başarı gösterip mülakatta göt kılı olduğunu kanıtlayacak veya babasının parasıyla büro açıp ucuz davalara bakan bir avukatın adımlarını izleyerek ilerde en fazla onun seviyesine gelecek olan tiptir.
Bu tipin ülkesinde -şüphesiz ki çoğu üçüncü dünya ülkesinde olduğu gibi- Themis'in gözündeki bandaj çıkarılmış ve sağ eline ayarı bozuk terazi verilmiştir. kılıcı keskin ama ne yazık ki ucunda çocukların dahi kanı vardır. bir gün tahrik unsuru olduğu için Themis'e bıyık takıp pantolon bile giydirebilirler hatta yeri gelir bir gece yarısı tecavüz de ederler onun ülkesinde.
Bu tipin ülkesindeki yürürlükte olan Anayasa'nın ikinci maddesinde devletinin bir hukuk devleti olduğundan bahsedilir. Ancak bu genç, okulun daha ilk yılında aldığı Anayasa dersinde Hukuk Devletinin ilkeleriyle karşılaşır ve 'KUVVETLER AYRILIĞI' ilkesi çarpar narin ve hevesli gözlerine. Derken yıllar sonra Hakim Savcı olmak istediğinde HSYK adlı hukuk devleti(!) kurumuyla tanışır. Anayasasında hakimlik teminatına ve bağımsız mahkemelere dem vurulur bu tipin memleketinde. Ancak HSYK'nın öyle yetkileri ve üye seçim tipi vardır ki devlet baba yıldız tilbe'ye önce sen benim misafirimsin baş tacımsın deyip daha sonra seni pezevenklerin elinden aldım diyen ibrahim tatlıses gibi kendiyle çelişir bu memlekette.
Özetle bu tipin fazla yargılanmaması veya üzerine gidilmemesi gerekir. şayet hayat ona yeteri kadar vurmuştur. vurmaya da devam edecektir çünkü ülkesinde yerleşik hukuk normları değil hükümetlerin normları vardır.
Ek olarak meraklısına ;
Özetle HSYK yetkileri
**-Bakanlığın bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak
**-Hakim ve savcıların mesleğe kabul, atama ve nakletme, geçici yetki verme, her türlü yükselme ve birinci sınıfa ayrılma, kadro dağıtma vb. özlük işlemlerini yapmak
**-Hakim ve savcıların görevlerini kanun, tüzük, yönetmeliklere ve genelgelere (hakimler için idarî nitelikteki genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetlemek
**-Görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç işleyip işlemediklerini, hal ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını araştırmak
yani; adli ve idari hakim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama, nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayrıma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme veya görevden uzaklaştırma işlemlerini yapan yüksek yargı kurumudur.
ee bunda ne var ki normal ve olması gereken yetkiler diyenler olabilir.
bir de üye seçim hususuna el atalım...
Özetle HSYK üye seçimleri
22 asil 12 yedek üyeden oluşur bu oluşum.
Üyeler;
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu(HYSK) üyeleri
Adalet Bakanı ve Müsteşarı tabi üyesidir
4 üye Cumhurbaşkanınca (Hukuk dallarında görev yapan öğretim üyeleri ile avukatlar arasından) seçilir.
3 üye Yargıtay tarafından seçilir.
2 üye Danıştay tarafından seçilir.
1 üye Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulunca seçilir.
7 üye adli yargı hakim ve savcılarınca seçilir.
3 üye idari yargı hakim ve savcılarınca seçilir.
Yargısının bağımsız olduğuna inanılan bu hukuk devletinde (!) yargıyla alakalı bu denli kritik karar yetkilerine sahip olan bu kurula, hükümetin yani yürütmenin bir üyesi olan Adalet Bakanı başkanlık eder kendi müsteşarını da asli üye yapar ve yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanı bu kurula kendi inisiyatifi olan 4 üye atarsa bu kurulun bağımsızlığından dolayısıyla yargının bağımsızlığından söz edilemez. işin daha da komik tarafı yürütmenin bu denli içinde olduğu bu kurul adli ve idari hakim ve savcılar atıyor, daha sonra günün birinde bu hakim ve savcılar bu kurula üye olup yeni hakim ve savcılar atıyor. Dolaylı olarak hükümet hem mecliste kendi hukukunu yaratıp hem de bağımsız mahkemelere (!) aksine bir düzenleme yapılmadıkça sonsuz bir döngü içerisinde kendi hakim ve savcılarını atayıp hukuku tamamen kendi kontrolü altına alıyor. işte üstünlerin hukuku dedikleri budur.
Bu saydıklarım ve ekte verdiklerim buz dağının görünen yüzü bile değil, sadece Titanic'in buzdağına çarpıp bir iki gevşeğin 'ehehehe buza bak lan' deyip buzla oynadıkları o küçük parça kadardır. Ne yazık ki bu ülkeye batıracak olan tıpkı Titanic gibi buz dağının o küçük parçası değil bizzat buz dağının kendisidir. Türkiye bir gemiyse, bu gemi her yerinden su almaktadır. Bu gemiden kaçacak filika da yoktur. O filikalar ya satılmıştır ya da ölümüne çalınmaya devam edilen keman ve çello sesleri eşliğinde sizin seçtiğiniz soylular(yönetenler) çoktan binip gitmeye hazırlardır sizin paranızla alınan o filikalarda . 'Peki ya kaptan o nerede gemiyi en son o terk etmeyecek miydi?' safsatalarına inanmayın sakın. Bu gemiyi ilk terk eden ve bilerek buz dağına süren kaptanın kendisidir zira kaptanın ya yeni bir gemi(ülke) alacak kadar parası vardır ya da halihazırda oğlunun gemicikleri vardır onlara biner gider. Ve bu gemi, yavaş yavaş yolcularına sezdirilmeden ortalık güllük gülistanlık gösterilerekten o kadar çok su almaya başlamıştır ki geminin battığını söyleyenlere yalancı muamelesi yapılacak inanılmayacak ama bu sürecin sonunda tüm motorlar kapanacak ve gemi kaderi olan önlenemez batışa sürüklenecektir.
Dostlar, umarım o gün geldiğinde yüzmeyi biliyor olursunuz.
toplum içinde genelde her lafa atlayan, bir şeyi savunma isteği duyan ve çok konuşan tiplerdir.Ama bu durumu en sevilen halleridir zira üniversiteyi okuyana kadar.onca okunulan, ezberletilen kitaplardan sonra ister istemez kanunları göz önünde tuttukları için biraz itici gelmektedir.ayrıca birlikte içilmesi,eğlenilmesi zor olan tiplerdir.en basitinden bir örnek vermek gerekirsek ; kendi iş yerimizde rahat rahat sigara içiyoruz.sonra hukukçu arkadaş gelip;
- 4207 Sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması diye başlayıp ardından 5727. kanuna göre
ikamete mahsus konutlar hariç olmak üzere, kahvehane, kafeterya, birahane, nargile içilen mekânlar, dernek ve vakıflara ait lokaller gibi eğlence hizmeti verilen işletmeler ve lokantalar dahil kamu ve özel hukuk kişilerine ait tüm binaların kapalı alanlarında tütün ürünleri tüketilmeyecektir. Kahvehane, kafeterya, birahane, nargile içilen mekânlar, dernek ve vakıflara ait lokaller gibi eğlence hizmeti verilen işletmelerin ve lokantaların açık alanlarında tütün ürünleri tüketilmesi durumunda diğer kişilerin tütün dumanından etkilenmelerini önleyecek düzenlemeler yapılacak, kapalı alanlara tütün dumanı geçmemesi için gerekli tedbirler alınacaktır.
cümlelerini harfi harfine bize söyler.Ee hani arkadaştık şimdi böyle mi olduk dersiniz içinizden.ama ona bile fırsat vermeyip 2. , 3. sonra ne kadar bununla ilgili madde varsa söylemeye devam eder.Bilmem kaçıncı bentinin bilmem kaçıncı fıkrası... Artık baktınız olmuyor en son kuracağınız cümle şu olur :
-Allah aşkına sus yeter tamam cezası neyse vereyim ama yeter ki sus nolur.Bir insan arkadaşına bunu yapar mı.işte hukukçular böyledir.Tabi genelleme yapmamak gerek.Eğer hukukçu tanımadığı birine karşı böyle davranmaya kalkışırsa orasını düşünemiyorum.tabi istisnaları da vardır elbette...
edit: bu söylediklerimin hepsini unutun.Söylemedim farz edin.bir hukukçu arkadaşım var.Çok zor hayat şartlarından geçmiş birisi.Çoğumuz onun kadar zor bir sınavdan geçmedik.buna garanti verebilirim.Ve onun yerinde biz olsaydık, onun geçmiş olduğu hayat sınavlarından biz geçmiş olsaydık onun kadar güçlü ve dimdik ayakta durabilir miydik bilmiyorum.Şahsen ben onun kadar güçlü olamazdım.Onca zorlu sınavdan sonra azminin ve çalışmasının ödülü olarak hukuk fakültesinde şuan da.Ve eminim ki bu kadar güçlü ve azimli birisi Türkiye'nin gelecekteki en iyi hukukçularından olacağına hiç şüphem yok. Editten önce anlattıklarımın aksine çok cana yakın,insanın huyuna giden ve kendisini çok kolay sevdiren birisidir.ayrıca kendisi de sigara içtiğinden üst taraftaki sigara olayını yapmayacağından eminim. Buradan kendisine sevgi ve selamlarımı iletiyorum. Türkiye'nin hukukunda yeni bir çığır açacak insan seni seviyoruz.
Mezun olduktan sonra çok iyi para kazanacak tiptir.
Yaşım kemale erse de, yıllar sonra gelen istek neticesinde bu bölümü okuyup bitirmeye kafayı takmış durumdayım. Öğrenmenin yaşı yoktur mottosu ile yola çıktık bakalım. Hayırlısı.
Avukatlara dönem dönem "vole" vurabilecekleri kanunlar çıkar.
5-6 ay önce "kredi masrafları geri ödemesi" gibi bişeydi bu. En basit avukat bile 200-300 bin tl'lik dava almıştır. Şahidim.
Şimdi de "kaçak elektrik bedeli" denen şey çıktı. Şu an bundan vole vurmaktalar.
Harici davaları saymıyorum bile.
Bu tiplerden biriyle aynı evde yaşıyorum. Sürekli hukuki terim içeren espriler yapmaya çalışıyor kendisi. Sonra da suratımıza bakıp gülmemizi bekliyor. Bir de sürekli her boku ben bilirim havasında takılıyor ve çoğu zaman çuvallıyor.
Aslında iyi kız da işte böyle triplere girmese daha çok sevecegim kendisini.
Sürekli kıskanılan, çalışmaya götü olmayanlarca eleştirilen, işi düşünce aynı kişiler tarafından götü yalanılan tiptir.
3. fakültem olarak okuduğumdan biliyorum. Sizin yerinizde olduğum günler de vardı.
dipçe: özel değil bebeğim. Raad ol sen. Zaten özel de değil, öyle bir üniversite çeşidi yok. Vakıf tarafından kurulan devlet üniversitesidir doğrusu. Her vakıf tabanlı bilimyurdu muhakkak bir devlet üniversitesinden kopmuştur.
"ne iş yaparsan yap en iyi şekilde yap, simitte satsan en iyisini sat" felsefesiyle çalışan insanlar için yılda 32894289423 kişinin mezun olduğu bir bölümden çıkması hiç bir sorun teşkil etmeyecektir.
ha, bunun stajı var. Misal, stj. avukat olacak birisi staj senesi boyunca neredeyse bedavaya çalıştırılıp envai çeşit ayak işlerinde kullanılacaktır. tozun toprağın içerisinde * faranjit olması bile muhtemeldir.
fakat sonrasında başarılı bir staj dönemi geçirirse, şansı yaver gider ve doğru insanlara denk gelirse, üzerine birde yurt dışı eğitim süreci geçirmişse çok iyi yerlere gelmesi muhtemeldir.
sakallı gözlüklü şallı ve sivri burun ayakkabılı tiptir. "entellektüel point of view ' a sahipmiş gibi gözükme çabaları içindedir . ayy yanlışlıkla ingilizce yazdım dilim sürçtüüüü. " tarzı sikimtrak ibnelikleri de mevcudtur bu pezevenklerin. ek:bu ibneleri sevmeyin arkadaşlar çünkü zamanı geldiğinde hakkımız olanı bize vermek için orospu çocukluğu yapıp yüksek mevla cash isteyecekler amına koduklarım. sistem fahişeleri siziii. final: OÇ HUKUKÇULAR