yeri yurdu kovanın belli bir arının, binbir çiçekten bal devşirmesi nerde, rüzgarla oradan oraya savrulan eşek arısının başı boş gezisi nerde...
her yerde bir hiç olmak nerde, belli başlı bir hep mihrakı halinde açılarak her yerde olmak nerde?
ananı karıştırmak mı istiyorsun illa a adi.
antremanlısın sen tabi sen sapıkça entryerden.
seni iplemediğim halde neden sarıyon bana kuş kadar beyninle.
sonra da sövdü oluyor.
çöl faresi görmek istiyorsan aynaya bak.
Yahu anla da bir daha yapma diye editledik basite indirgedik paragfaları ayırdık işte yazdığımız bir seyi eksiltip farklı bir sey eklemedik ya…veyahut yaptığın gibi asıl konu dağılsın diye kendimi paralamadım ya…kaldı ki şu son yanıt ile görüyorum ki seviye de iyice düştü, o nedenle uzatmaya mecal yok.
Gerekli açıklamaları yaparak bilginin doğrusunu verdiğimi düşünüyorum, alıp almamak muhatabının takdirindedir.
demagoji yapıyorsun asıl konu dağılsın diye…geç süslü laflarla suyu bulandırmayı…bilmediğin konularda biliyor gibi konuşmak ve kaynak göstermek “atıp tutmak” olarak nitelendirilir, ama tabirlere takılma bence asıl konuya dönelim; ttk fransa dan alınmıştır diye atıp tutmuşsun, doğrusunu yazdık bir de bilgimizi hakir gördün. detayını anlattık, bu sefer de asıl konudan farklı şeyler yazıyorsun.
Türkiye cumhuriyetinde uygulananan ticaret kanunu fransadan mı alınmış? Hayır, almanya dan. Sen aksini iddia edip bir de ukalalık yaptıktan sonra gerekli ve doğru cevabı aldın mı? Evet. Dolayısı ile konu kapanmıştır.
--spoiler--
benden sana tavsiye, teknik uzmanlık gerektiren konularda atıp tutmadan önce hazırlığını iyi yap, tek bir kaynakta yer alan bilgiler her daim yanıltıcı ve eksik olabilir.
--spoiler--
haklısın ve şu dediğini seve seve kabul edebilirim halbuki.
ve doğru cümle ''atıp tutmak''olamamalıydı.
yazını editlediğin için cevap vereyim.
hiç alakası yok.
''fikirler sizin için manifesto, aksini kat-i suretle kabul etmiyor bir de kendinizden çok emin gibi konuşuyorsunuz.''
şu bahsini yaptığınız kaba softa ham yobaz tavrıdır'ki, bizim dünya görüşümüze terstir.
eksik yahut yanlış bilgiye itimad etmek körü körüne bağlılıktır.
kendimden emin olmakla, paylaşılan bilgi arasında emin olmak arasında da fark vardır.
ama ön yargı bodozlama daldığı gibi karavana da sallatır bazen vesselam.
ve aramızda bir fark olduğunu düşünüyor
Fazla tevazunun sonu cahilden nasihat almakla sonuçlanır demişler…benimki de o hesap. işte gerçekler de böyledir ne yazık ki. insana yeri gelir diyecek laf bırakmaz.
Benden sana tavsiye, teknik uzmanlık gerektiren konularda atıp tutmadan önce hazırlığını iyi yap, tek bir kaynakta yer alan bilgiler her daim yanıltıcı ve eksik olabilir.
Güzel kardeşim google a “türk ticaret kanunu hangi ülkeden alındı” yazıp çıkan ilk sonucu paylaşmamış olsan belki bir ihtimal seni ciddiye alabilirdim ama maalesef işte…
Zihin fukara kalınca dil ukala oluyor haliyle…yani siz niye böylesiniz anlamak mümkün değil…insanların ne işleriyle ilgili donanımlarına, ne de bilgi birikimlerine saygınız var…varsa yoksa sözüm ona akıl hocalarınızın(özellikle teknik konularda kulaktan dolma ve eksik bilgilerle) açıkladığı fikirler sizin için manifesto, aksini kat-i suretle kabul etmiyor bir de kendinizden çok emin gibi konuşuyorsunuz.
Bir de araştırmamı önermişsin…aynı tavsiyeyi ben sana yapacağım ama beyhude bir çaba olacak o yüzden yormuyorum kendimi.
Muhtemelen akıl hocası olup refere ettiğin şahıs da bu tip eksik bilgilerle böyle yazmış zamanında.
Konuyu uzman olarak açıklamam gerekirse durum şu; Türk tücaret kanunu 10 mayıs 1928 tarihinde alman ticaret kanunu esas alınarak yürürlüğe girmiştir, 2012 yılında revize edilmiş ve türk teamüllerine göre yeni ttk yürürlüğe girmiştir, fransa dan alınan kanun 19. Yy ın başlarında osmanlı döneminde tanzimat fermanı sonrası tebaaya tanınan hukuki haklar neticesinde bir süre uygulanan ama de facto olarak asla yürürlüğe girmemiş bir yasadır, yani senin islam enteli mentorun yazıp çizdiği gibi türkiye cumhuriyetinde hiçbir zaman uygulama alanı bulmamıştır…bilgin olsun.
manyak bir süredir sövülmediğin için mi kaşındın şimdi!?
fikrin varsa ortaya koy, yoksa anlamadığın konulara burnunu sokarsan sap gibi kalırsın böyle.
al yukarıdaki cevabı sok bir tarafına.
sevgili avukat sallamadan evvel emin olsaydın keşke.
karıştırdın sanırım.
araştırmanı öneririm almanya mı, fransa mı diye.
''ticari yaşamın düzenlenmesi gereği, tanzimatla birlikte ülke gündemine gelmiş, fransız ticaret kanunu esas alınarak, dönemin ihtiyaçları karşılanmaya çalışılmıştır. cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte, hukuk alanında yapılan yeniliklerden birisi de 1926 tarihli ticaret kanununun yürürlüğe konulmasıdır.''
dertleri geri zekalı kitlelerine Atatürk ve Cumhuriyet nefreti pompalamak. bunların tayfa mal olduğu için bilginin doğru falan olmasına gerek yok. bu malların içinden kimse de çıkıp hayır o öyle değil demez...
medeni Kanunu isviçre'den, ticaret kanunu fransızların sömürgelerine uyguladığı ticaret kanunlarından, ceza hukuku italya'dan aparılan, iktisadi düzeni "karma ekonomi"nin karmakarışık tonlarında dolanan, yetmiş senedir "eğitim sistemini" bir anlayışa bağlayamamış, siyasî rotası belirsiz, idarî yapısı felç bir ülkeyiz!..
mantıkî olarak doğru ile yanlışı, "etik-ahlâk" olarak iyi ile kötüyü, haklı ile haksızı ayırmamızı mümkün kılan norm ve kıymet şuuru, "olması lazım gelen" şuuru, vazife ve mesuliyet şuuru ve nihayet "ide-fikir"leri idrak keyfiyeti…
işte bütün bunlar, hürriyetle herhangi bir şekilde ve sıkıca rabıta ve münasebet halindedir; hakikati, hak ve adaleti kavrayacağımız zemin!..
hukuk edebiyatı, mütefekkir salih mirzabeyoğlu’nun 1989 yılında yayınlanan eseridir.
hukukun tefekküre mevzu edilişi olarak nitelenen bu eser, dünya görüşünün zaviyesinden hukuka ve hukukun meselelerine el atıyor.
bu eser de diyalog tarzında kaleme alınmış. “hakîm” ve “hâkim” arasında geçen diyaloglar, eserin muhtevası hakkında da fikir verecektir.
“hakîm: hikmetle muttasıf olan ve varlığın hakikatine vakıf bulunan”, “hâkim: Haklı ile haksızı ayırıp hak ve adalet üzere hükmeden”…
edebiyat da işte tam burada…