dikkat çekici nokta, sözcük doğrudan karar vermek anlamı ile çok cılız kalmakta. örneklere bakılacak olursa, bahsi geçen kişiler hüküm konusunda ehil ve yetkili zatlardır. verdikleri kararlar sıradan insanların kararlarından daha ehil ve daha gerçektir.
islam inancına göre hüküm allah'ındır. yeryüzündeki hükümler ise kur'an baz alınarak ehil kişiler tarafından verilir ki bunların hepsine, topluca şeriat diyoruz.
temel ve uygulamalı bilimlerin gelişimi ile hüküm, insanın eylediği bir biçim almış. basın-yayın kanalı ile pompalanan nihai hükümler insanlara öyle bir sunulmuş ki, ehil olmayanlar bile sanki ellerinde her türlü belge-bilgi varmışçasına sahibinin sesi olmuşlar.herkes kendi doğruları eşliğinde hüküm verdiğini sanmaktadır. eski yunan düşüncesinde bir aforizma olayı açıklar, "bütünü bilmeden karar verme".
Durum bu olunca posta gazetesinde kalp hastalıkları ile ilgili iki haber okuyup kardiyologa kafa tutar olmuş insanlar, ben doğru biliyorum diye. fenerbahçe'nin ilk 11'ini yedekleri ile beraber saymayı öğrenen adam birdenbire hüküm mercii olmuş, hakem'e veryansın etmiş. mahkemelerde klasör klasör raporlu bir dava hakkında iki satır okuyan, iki satır haberlerde işiten hemen hakimin yerini almış, basmış hükmü.
el-nihaye hüküm allah'ın elinden alınmış acz içindeki beşerin avcuna düşmüş, o da "aha beleş" diye yapışmış ve işin bokunu çıkarmıştır. cahilin eline astronot başlığı verirsen eğer, o adam onunla mutlaka bir şey yapar, ehil miyim değil miyim diye sormaz.
bir başka aforizma ise şudur konuya noktayı koyacak. "dünya'daki herşey, değerini bilenin yanında ışıldar".
ya da en temizi "hükmüm, yalnız kendime geçer" deyip haddini bilmek.