Ya zaten şöyle bir şey var.
Allah'ın yanılma payı yoktur. Söylediği her şeyi bilmek zorundadır.
Şimdi Allah'ın nasıl yanıldığını anlatayım sana. Enfal süresi 65 - 66.
Bak burası çokomelli.
Muhammed insanları savaşa teşvik etmek için 65. Ayeti söylüyor. Müslümanlar girdiği savaşta hezimete uğrayınca Muhammed 66. ayette allah siz de zayıflık olduğunu bildi diyor.
E hani allah her şeyi önceden biliyordu. Allah yanılabilir mi? Muhammed sürekli ayetleri güncelliyor. Bir dediği öbür dediğine uymuyor. E hani bu din kusursuzdu.
Daha sizin allah'ınız doğru tahmin bile yapamıyor..
senin yaptığın la ilahe yi cımbızlamak. bizim yaptığımız la ilahe illallah sözünün tamamını alıp sen hayırdır demek. biz hiçbir ayeti ortasından bölmüyoruz. bak tamamını atıyorum ayetlerin. bırak allahtan başka ilah olmasını allah bile yoktur.
şimdi benim soruma cevap ver. 4 ten sonra 6 tane karı almak için önce 5 tane almam gerekiyor. ama 5 tane almam yasak. dolayısıyla 2 tane karı ile aynı anda mı evlenmem gerekiyor?
bu dünyada her şey sorgulanabilir, eleştirilebilir ve tartışılabilir. dinin dogmatik olması insanların sorgulama yapamayacağı anlamına gelmiyor. eğer insanların sorgulama yeteneği olmasa ne bilim ne sanat ne felsefe icat olmazdı. insanoğlu bu üçü sayesinde böyle bir gelişmişliğe sahip. bu üçünün özelliği de sorgulanabilir ve sürekli değişim içinde olması. yani herhangi bir kesinlik durumu yok. din ise tamamen kesinlikten besleniyor. dini kitaplardaki tutarsızlıklar, çelişkiler, mantıksızlıklar bile dinin insan icadı olduğuna kanıt. mükemmel denilen dinde ve tanrıda bu nasıl olabilir? evrenin ve doğanın mükemmel bir düzeni yokken sürekli evren ve insan mükemmel bir şekilde yaratılmıştır diyorsunuz ki evren karmaşık, kaotik ve sonsuzdur. hala evrenle ilgili bildiklerimiz sınırlı. evrendeki en karmaşık nesne olan beynimiz bile hala çözülebilmiş değil. hayatta mutlak doğru yoktur. hepimiz olasılık denizinde yüzüyoruz aslında. milyarlarca olasılıktan ve şarttan bahsediyoruz.
tanrı, insanların varoluşunu sorgulamasıyla çıkmıştır. insanlar varoluşunu sorguladığında ve tatmin edici bir cevap alamadığında yine tanrı gibi bir bilinmezlik çıkmıştır karşımıza.
eğer din sorgulanmasaydı orta çağdaki skolastik düşünce yıkılamazdı ve orta çağda olduğu gibi avrupa bok içinde yüzerdi.
yahu doğada bile neden diye bir şey yok. nedenleri de biz uydurduk. doğada üçgen, beşgen, altıgen şeklinde herhangi bir şey bile yok. onları da insanlar icat etti. biz anlamsız hayata anlam yükleyen varlıklarız. insan doğası gereği anlamak ister. insanlar anlayamadıklarından korkarlar ve nefret ederler. tanrıdan korkulmasının sebebi de bu. aynen tüm korkuların temelinin ölüm olması gibi. yaşama içgüdüsünün getirdiği bir savunması mekanizmasıdır korku. korku dediğimiz şey rasyonel zekanın bir numaralı düşmanıdır da.
david hume, nedenselliği sorguladığında nedenselliğe bilimin dogması demişti. sonra kuantum dolanıklığı çıktı ve determinizm bile tartışabilir hale geldi. karanlık madde, karanlık enerji gibi konulardan bahsetmiyorum bile. değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.
karşımızda ölüm ve evren gibi bilinmezlikler varken din nasıl bu kadar her şeyden emin olabiliyor? bilgi arttıkça ego azalır, bilgi azaldıkça ego artar demiş einstein. çok da doğru söylemiş. cahillerin en büyük gafı her şeyi bildiklerini sanmalarıdır. hepsi de dunning-kruger sendromuna sahiptir. keşke insanlar da sokrates gibi bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir diyecek kadar mütevazi ve zeki olsa..