" Şarkta ve Garpta yaşayan tüm Hıristiyanların dinleri, kiliseleri, canları, ırzları ve malları Allah'ın, Peygamberin ve tüm müminlerin himayesindedir. Hıristiyanlık dini üzere yaşayanlardan hiç kimse, islam'ı kabule zorlanmayacaktır."
Ve "Hristiyanlardan birisi herhangi bir cinayete veya haksızlığa maruz kalırsa Müslümanlar ona yardım etmek zorundadırlar" maddelerini yazdırdıktan sonra:
" Kitap Ehli'yle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki: "Bize ve size indirilene iman ettik; bizim ilahımız da, sizin ilahınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuz." (Ankebut Suresi, 46) ayetini okumuştur.
Resulullah (sav)'in Kitap Ehli'nin düğün yemeklerine katıldığına, hastalarını ziyaret ettiğine ve onlara ikramda bulunduğuna dair rivayetler bulunmaktadır. Hatta Necran Hıristiyanları, ziyarete geldiklerinde Hz. Muhammed (sav) onlara abasını sermiş ve oturmalarını söylemiştir. Peygamber Efendimiz'in, Mısırlı bir Hıristiyan olan Hz. Mariye (veya Meryem) ile yapmış olduğu evlilik de, bu anlayışın örneklerinden biridir. Peygamberimiz (sav)'in vefatının ardından da, Müslümanların Kitap Ehli'ne karşı gösterdikleri güzel ahlakın temeli, Hz. Muhammed (sav)'in hayatı boyunca bu topluluklara karşı gösterdiği hoşgörüye dayanmaktadır. "
Dünyayı karmaşık ve çekilmez hale getirmede insanın üstüne yok. Yani niçin bu kadar kasıyorsunuz ki, en iyisi hiçbir dine saygı duymamak. insanın inanma ihtiyacı ve aptal kurgu ihtiyacı işte.