katoliklerinki ayrı güzel, ortodokslarınki ayrı güzel, protestanlarınki ayrı güzel.
aslında islam'da da aynı hissi veren, kulağa hitap eden güzel ilahiler çıkabilir ama biraz kültür meselesi bu. araplardan ya da emevilerden etkilenenlerden çıkmaz.
bir ortodoks kilisesine gezme amaçlı gitmiştim istanbul'da. dürüst olmak gerekirse içerideki ambiyans ve ilahileri bana biraz ürkünç geldi. içimden islamiyetin gözünü seveyim demiştim.
bakıyorsun hristiyanlığa resim var müzik var heykel var sanat var, müslümanlığa bakıyorsun daha 10 sene önce ışid denen islami terör örgütü ortadoğuda ne kadar tarihi eser varsa yıktı yok etti. afganistana bakıyorsun resim, müzik yasak. bakıldığında hristiyanlar insanlığı geliştirmişken müslümanlar yok etmişler. ilahileri hiç sevmem müslümanken de sevmezdim badem bıyıklı, ince tiz ve ezik şakirt sesinden nefret ederim. ama hristiyan ilahilerinde bile sanat var bu bir gerçek. bu ilahinin arapça olması bile onu kötü yapmıyor şu güzelliğe bakın: https://www.youtube.com/watch?v=3N_uLuqGAFc
ortodoks ilahileri. bizim ilahilere cok benzer. cunku turk sanat muzigi dedigimiz sey genel ortadogu rum tebaasi muzigidir. bizim halk turkulerimize hic benzemez. osmanli sarayi, bizansin pek cok gelenegeni oldugu gibi almistir.
Ben olayı müzikal açıdan ele almak istiyorum. Çünkü müziğin gelişmesi için çok önemli bir yeri vardır bu ilahilerin.
Ortaçağda kilisenin kutsal metinlerin okunuşunda değişiklik yapılmasına karşı çıkması sebebiyle uzun bir süre sadece 'neuma' adı verilen çekim işaretlerine uyarak basit bir şekilde söylenmiştir. Daha sonra italyan keşiş guido d'arezzo'nun icat ettiği nota sistemi sayesinde ilahiyi seslendiren koro üyeleri ezgiye basit armoniler ekleyerek söylemeye başladı. Bunlara organum deniliyordu. ilk sese paralel olarak farklı bir oktavda ikinci bir sesin eklenmesi diyebiliriz. Korodan birisi bas veya bariton şekilde seslendirirken ilahiyi ikinci bir kişinin tenor olarak aynı ezgiyi seslendirmesi. Ki bu tenor seslerin eklenmesi ilk başlarda eşçinsellik olarak görüldüğü için karşı çıkılmış. ilerleyen aşamalarda başka melodilerde eklendi ve ars nova diye adlandırılan polifoni ortaya çıktı. Kilisenin etkisi kırıldıkça besteciler ezgilere Kilise orgu gibi müzik aletleri de ekleyerek devrim yarattılar. Rönesans ile beraber kilisenin baskısını pek sallayan kalmadı ve besteciler kendilerini daha özgür şekilde ifade ettiler. Monteverdi'nin Vespers'i yeni tarzın öğelerini taşıyan kutsal müzikte çığır açan bir eser olarak görülür mesela. Bu yenilikler klasik müziğin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Barok dönemde bach'lar, Handel'ler, vivaldi'ler, purcell'ler ortaya çıkmıştır bu sayede. Bu saydığım bestecilerin hepsi hayatının belirli bir evresinde kilise müziği ile ilgilenip Kilise için çalışmıştır.
Merak edenler guido'nun eli diye aratırsa bahsettiğim 2.5 oktavlık ilk notasyon örneğine ulaşabilir.
Bu konuda 5 sayfa daha yazabilirim ama okunmayacağı için burada bırakıyorum yazmayı. Birkaç tane de örnek ekleyelim aşağıya.
bizim inancımızda "kişi sevdiğiyle beraberdir". dünyada da ahirette de. kimi sevdiğine dikkat et. şimdi bizim bazı entellerde katedral merakı var. gezip görüyorlar ya, çok beğeniyorlar, hah işte aynı hesap. onların hayatının herhangi bir parçası bu da. bu noktada kalbine mukayyet olmak da imanın kemalindendir. s e v m e ..